YAZARLAR

Kaybeden kim olacak?

Irak ve Suriye sahalarında eş zamanlı devam eden mücadelede İran’ın, ABD’nin, Irak’ın, Suriye’nin, Rusya’nın yeri belli. Türkiye nerede? Irak ve Suriye’de sadece Kürtler açısından değil ABD’nin bölgedeki varlığı, İran ile Suud – ABD ittifakı açısından da çetin bir döneme giriliyor. Kürt düğümü daha da çetrefil bir hal alacak. Sadece kendileri açısından değil diğer “taraflar” açısından da.

Referandum sonrası yaşanan gelişmeler ve özellikle son iki gündür yapılan açıklamalara bakılacak olursa ABD İran üzerinde istediği baskıyı kuramayacak gibi.

Tillerson’un Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr ile görüşmesinden sonra yaptığı “Irak’taki yabancı güçler çekilsin” açıklaması ABD’nin “nükleer olmadı, Haşdi Şabi verelim” hamlesinden başka bir şey değil.

Tillerson’ın açıklamasını yaparken “yabancı güçler” ifadesini kullanmış olmasını espri yeteneğine mi bağlamak lazım acaba? Sanırsınız Irak’ı her anlamda yerle bir eden Amerikalılar Irak’ın bağrından çıkmaydı.

Trump kendisine “moron” dediği öne sürülen Tillerson’a “hangimiz daha zeki” derken haklı mıydı yoksa?

Tillerson’ın bu açıklaması iflasın itirafından başka bir şey değil. ABD her adımında İran’a karşı biraz daha kaybediyor. Suriye’de sebep olunan yıkıma rağmen böyle oldu, şimdilerde Irak’ta yaşanan gelişmelerde de böyle.

İran bu bölgenin gerçeği ama Suudi Arabistan’da nasıl bir şeytan tüyü varsa artık ABD – hele hele Türkiye ile yaşanan sorunlar sürecinde- ısrarla Suudi Arabistan’ın tarafında yer alıyor bölgede.

Bütün bu temelsiz çıkışların ardında yatan tek neden bölge gerçeklerine uygun hareket edilmemesi.

Türkiye geç – ve geçici de- olsa bu gerçeğin farkına varmış gibi görünüyor. Ama ABD ve Suudi Arabistan’ın bir hayli zamana ihtiyaçları olacak gibi.

“Şeytansız” var olamayan ABD yönetimi Rusya’yı bırakıp daha kolay olduğunu düşündüğü hedef olan İran’a yöneldi tekrar. Ama Erdoğan’ın “o günler geçti” sözü aslında İran için geçerli.

İran uzun yıllar devam eden yaptırımlara rağmen ayakta kalabilmeyi başardı ve üstelik Ortadoğu’da yaşanan kriz bu başarısında katalizör oldu.

Suriye’de değişiklik ABD yönetimlerince garanti olarak görülüyordu ancak kumar olduğu ortaya çıktı ve kaybeden ABD ve onunla birlikte hareket edenler oldu.

Irak başbakanının Tillerson’a “kendi işinize bakın” türünden cevabından dolayı değil sadece. İran IŞİD belasının zirve yaptığı dönemde “düşmana uygun silah” üretmesini bildi ve Haşdi Şabi ortaya çıktı.

Ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın Haşdi Şabi artık Irak’ın bir gerçeği ve İran’ın Irak’taki tartışılmaz gücü. İran’ın bu gücünün Irak’a rağmen olduğunu düşünmek abesle iştigal olur. Irak Başbakanı İbadi’nin Tillerson’a verdiği cevap bunun en büyük göstergesi.

ABD’nin bölgedeki etkinliğini kaybetmesinin diğer göstergesi – şimdilik?- Kürtlere sahip çıkamaması. Zira bir zamanlar tarumar ettikleri ve anayasasını hazırladıkları Irak yönetimini bile karşılarına alamıyorlar. Bu, aynı zamanda İran'ın başarısıdır. İran’ın kendi ajandasına göre hareket ettiği bir gerçek ama Irak içinde de diğer bazı bölgelerde olduğu gibi bir direniş kültürünü yerleştirdiği ortada. Bu da ABD’nin de Suudi Arabistan’ın da pek haz almadığı bir durum. Zaten Tillerson’ın Irak ordusunun son hamlelerini es geçip “ama Haşdi Şabi” demesinin ardındaki sebep de bu.

Türkiye şimdilik Haşdi Şabi konusunda sessiz. Oysa “İran’ın Şii yayılmacılığı ve Haşdi Şabi” konusundaki düşünceleri biliniyor. Ama iktidar için söz konusu olan Kürtler olunca “Şiiler ile bile işbirliği yapmak mübah” olsa gerek.

Türkiye ile Suudi Arabistan Katar’dan sonra daha önce birlikte hareket ettikleri Suriye ve Irak’ta da karşı karşıya gelirler mi?

İbadi’nin Tillerson’a cevabı kırılma noktası sayılmaz ama bunu düşündürüyor. ABD’nin Suriye’de Kürtler dışında müttefiki kalmadı, Irak yönetimi ise İran etkisini kırmak için ABD ile birlikte hareket etmeye hiç de hevesli olmadı, olmayacak. Yani ABD’nin Irak’ta da Kürtler dışında müttefikinin kalmayacağı günlere doğru gidiyoruz.

Bu durumda ABD ile birlikte hareket eden Suudi Arabistan’ın da Kürt dostu kesilmesine şaşırmamak gerekir. Zaten daha önce Suriye sahasında bu yönde bazı açıklamalar olmuştu. Bu açıklamaların artık Irak Kürtlerini kapsaması için zemin oluşuyor gibi.

Böyle bir durum ABD – Suudi Arabistan ile Türkiye – İran ittifakını daha da belirginleştirir.

Diğer yandan Irak’tan çıktıktan sonra İran’a karşı kaybettiği zemin Suriye ve referandum sonrası daha da genişleyen ABD için son fırsat Kürtler. Bu Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da geçerli.

Peki Kürtler ne yapacak? Kürtler açısından referandum bir zafer değildi ama güçlü Kerkük hamlesi de Irak için zafer değil.

Referandum sonrası tavırlar garip bir durum çıkardı ortaya: Kürtler gerçekten bu kadar yalnız mı?

Doğrudur, Kürtler “bağımsızlık” kararını alırken ABD zayıf destek verdi. Ama daha başlangıçtayız. Yeni dengeler ve zorunluluklara bağlı olarak Kürtlere desteğin arttığını görebiliriz.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi ise kimlerden destek alacağını hesaplama lüksüne sahip değil. Tabii böyle bir gelişme (destek) IKBY için “hayırlara vesile olmayabilir.” Zira bölgesel dengeler ile ilgili olarak KYB ve KDP’nin görüş birliği içinde olmadığı açık.

Suriye sahasında ise Kürtler ile Suriye yönetimi arasında Rakka sonrası ve Deyrezzor özelinde kritik günlere doğru gidiliyor. Bir orta yol bulunabilecek mi? Amerika ne kadar etkili olabilecek? Suriye yönetimi “idari özerklik konuşulabilir” açıklamasında bulunmuştu. PYD eşbaşkanı da Şam ile masaya oturabileceklerini ifade etti. Ancak günlük gelişmelere göre sert açıklamalar da yapılabiliyor. Suriye enformasyon bakanı Rakka için “Suriye ordusu girmeden ve Suriye bayrağı dikilmeden Rakka özgürleştirildi denilemez” derken gelecek günlerde “gerekirse” çatışmaların olası olduğunu mu ima etti?

Irak ve Suriye sahalarında eş zamanlı devam eden mücadelede İran’ın, ABD’nin, Irak’ın, Suriye’nin, Rusya’nın yeri belli. Türkiye nerede?

Irak ve Suriye’de sadece Kürtler açısından değil ABD’nin bölgedeki varlığı, İran ile Suud – ABD ittifakı açısından da çetin bir döneme giriliyor. Kürt düğümü daha da çetrefil bir hal alacak. Sadece kendileri açısından değil diğer “taraflar” açısından da.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.