YAZARLAR

Hollywood'un tacizi bizi de gerdi

Dünya artık değişiyor, artık kadınlar daha cesur, kadınlar artık susmuyor, karşı çıkıyor, ifşa ediyor. Böyle böyle değişecek dünya. Kadınlar değiştirecek bana kalırsa. Her ne kadar Türkiye’de işler kötüye gitse de, biz de değişiyoruz. Bizden büyük, “dünya” var.

Son iki haftadır dünya, Hollywood’un ünlü yapımcısı Harvey Weinstein’ın kadınları taciz ettiği haberini konuşuyor. Tam 26 kadın bu yapımcı tarafından uğradığı tacizi ve cinsel saldırıyı açıkladı (En son 35 oldu diye bir haber de okudum). Aralarında Angelina Jolie, Gwyneth Paltrow gibi isimler de var. Tabii bunlar sadece açıklayan kadarı. Kim bilir kaç kadın daha yaşadı bu çirkinliği?

New York polisi şu an konuyu soruşturuyor. Bu esnada, Oscar ödüllü Weinstein zincirleme olarak köylerden kovuluyor tabii. Akademi ödüllerinin düzenleyicisi AMPAS, Weinstein’ı üyelikten çıkardı mesela. Akademiden kovuldu yani. Aynı zamanda kendi kurduğu şirket Weinstein Company’den de kovuldu. Eşi Georgina Chapman, ayrılık kararı aldı ve “Acılar yaşayan kadınlar sebebiyle kalbim kırık” gibi naif bir cümleyle de bu kararı açıkladı. Weinstein şu an bir rehabilitasyon merkezinde tedavi görüyor ve “yardıma ihtiyacı olduğunu, yine de denediğini” açıkladı.

Tabii bu esnada, Donna Karan, Lindsay Lohan gibi bazı isimler de ilginç bir şekilde Weinstein’a arka çıktı. İlginç değil aslında. Ama insan anlamak istemiyor. Üvey kızı tarafından istismar ile suçlanan ünlü yönetmen Woody Allen da bir açıklama yaptı. Bu açıklamasında Allen, Weinstein’ı “sad and sick man” olarak tanımlamış. Yani, üzgün ve hasta. Tacize uğrayan kadınlar için ise; “zavallı kadınlar için trajik bir olay” demiş. Hatta, Weinstein’ın hayatının mahvolduğunu, bu olayda kazananın olmadığını da eklemiş. Doğrusu, inanılır gibi değil. Yani yorumu neresinden tutsan, çöp.. Bir kere, şu “hasta” iddiasına çok sinirleniyorum. Son derece bilinçli bir şekilde yapılan ve suç teşkil eden bir fiili, hastalığa bağlıyorlar ya, deliriyorum. Hasta falan değil. Son derece akıllı. Daha doğrusu kendini akıllı zanneden bir zavallı. Burada zavallı olan kadınlar değil yani. Zavallı da, trajik de, suçlu da erkek. Ayrıca, tutun ki hasta, sen hastasın diye ben niçin tacize uğruyorum? Git tedavi ol! Üstelik belli ki bunu yıllardır yapıyorsun, basbayağı suç işlemeyi karakter haline getirmişsin, hastaysan bile tedavi falan da olmamışsın, daha da suçlusun!

“Üzgün” kısmı ise ayrıca fiyasko. Zaten insanlar bu tabire derhal tepki göstermişler ve açıklama istemişler Allen’dan. O da, "üzgün ve hasta, demekle üzgün ve hasta demek istedim" demiş. “Cool” yönetmen netice. Sanki kendisi bu taciz/cinsel saldırı/istismar vakalarında sinema sektörünün yıldızı değilmiş gibi. Utanmadan…

Bizim de kafamız karışıyor böyle durumlarda. Sadece eşlerinin değil, bizim de kalbimiz kırılıyor. Tüm bildiklerimizi sorgulamak zorunda hissediyoruz bir anlığına. Yahu, diyoruz, bu kadar güzel film, bu kadar zaman zaman içinde kendimi bulduğum, beni düşündüren, belki zihnimde kapılar açan film, nasıl olur da böyle bir insanın elinden çıkar? Hatta şüphe ediyoruz; belki de olmamıştır, diyoruz. Yani, ne bileyim belki de dikkat çekmek için yapmıştır yapan?

Fakat, üzerine birazcık düşününce, bunun mümkün olamayacağını anlıyor insan. Şunu kabul ediyorum; evet zaman zaman sırf kötülük olsun yahut intikam olsun diye taciz-cinsel saldırı iddiası ortaya atanlar oluyor. Ama emin olun bu bir şekilde ortaya çıkıyor. Peki, o ortaya çıkana kadar o kişinin yaşadıkları ne olacak, diyeceksiniz belki. Ne yapalım? Bu sebepten, bu iftiralara oranla kat be kat fazla yaşanan, çok büyük bir kısmı gizli kalan taciz-cinsel saldırı ya da istismar vakasına şüpheyle yaklaşıp sesimizi mi kısalım? Böyle yaparsak, vakaların ne derece artacağını düşünebiliyor musunuz? Kimse bizden bu derece “tehlikeli ve gereksiz bir sağduyu” beklemesin; çünkü bu kadınların yaşadığı, yaşayıp da anlayamadığı vakaları daha da artıracak, bu tarz cinsel suçları “normalleştirecektir”.

Kaldı ki; cinsel suçlarda mağdurun, yaşadıklarını anlatmasıyla çevre tarafından gelen tepkilerin kişiyi ikinci kez mağdur ettiğini, mağdur için yaşadıklarını açıklamanın ne derece cesaret gerektiren zor bir şey olduğunu, çoğu vakanın sırf “ayıp” algısı ve baskısı yüzünden gizli kaldığını sanırım belirtmeye gerek yok.

Weinstein’ın rehabilitasyon esnasındaki tavrı ve açıklamalarını anlatan gizli bir tanık; Weinstein’ın ısrarla tüm bu olanların kendisine yönelik bir komplo olduğunu ve anlatılanların kadınların rızası ile gerçekleştiğini söylediğini ifade etmiş. Ne kadar doğrudur bilemiyoruz tabii; fakat bu “rızai” bakış açısı çok yaygın biliyorsunuz ki. Kadınların anlattıklarına baktığınızda, hemen hepsinin ortak söylediği bir şey var; “Beni taciz etmeye kalkıştı, karşı çıktım, kariyerimi bitirmekle tehdit etti”. Bir kısmı karşı çıkmış ve kariyeri de bitmiş gerçekten. Hollywood gibi bir yerde çok ciddi bir baskı bu. İradeyi ağır derecede sakatlayan bir tehdit. Birçok kadının bu tehdit ve baskı altında Weinstein’ın tacizlerine katlanmış olduğu çok açık. Fakat bu “asla” rıza değil. Kadınlar da, çocuklar da bunu yaşamak zorunda değil.

Hatta, bu duruma erkekler de ses çıkarmamış anladığımız kadarıyla. Her ne kadar zamanında, Brad Pitt, sevgilisi Gwyneth Paltrow kendisine Weinstein’ın tacizinden bahsedince, Weinstein’ı bir partinin ortasında yumruklamışsa da; örneğin Quentin Tarantino, eski sevgilisi Mira Sorvino’nun Weinstein tarafından tacizine sessiz kaldığını itiraf etmiş. Ben Affleck de aynı şekilde. Aslında bu durum “herkesin bildiği bir sır”mış gerçekten. Fakat kabul edilmiş. Korkunç…

Hollywood’da, tüm bu olanların üzerine yeni bir vaka daha eklendi; bu kez, kadınlar ünlü yönetmen James Toback’ı ifşa ediyor. 38 kadın James Toback tarafından uğradığı tacizi açıkladı. Bakalım o cephede neler olacak? Başka vakalar ve sapıklar da ortaya çıkacak mı?

Biliyoruz ki; bu yaşananlar yalnızca Hollywood’da ya da sinema sektöründe yok. Her yerde var. Siyasette, iş dünyasında, hatta sporda, her alanda kadın istismar ediliyor. Sanki biz kadınlar olarak, borçluymuşuz gibi, sanki verilen rol, iş, pozisyon her neyse hepsi bizim için bir lütufmuş gibi, sanki ortaya bir emek koymuyormuşuz, aynı akla aynı zekaya sahip değilmişiz gibi “ekstra” bir “bedel” isteniyor! Arsızca, utanmazca, zavallıca! Bu, dünyanın her yerinde böyle.

Fakat dünya artık değişiyor da, artık kadınlar daha cesur, kadınlar artık susmuyor, karşı çıkıyor, ifşa ediyor. Böyle böyle değişecek dünya. Kadınlar değiştirecek bana kalırsa. Her ne kadar Türkiye’de işler kötüye gitse de, biz de değişiyoruz. Bizden büyük, “dünya” var. Şimdi olmasa yarın olacak. Kendini ölümsüz ve yıkılmaz sananlar düşünsün. Komik olmasın.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.