YAZARLAR

Dindarın dinden çıkaran kibri

Diyanet İşleri Başkanlığı Samsun Aşıkkutlu Eğitim Merkezi Müdürü Dr. İhsan Şenocak, dini bilgilerini değil kendi dindarlık algısını, din diye sunmakla yetinmeyip cennete cehenneme kimin gideceğine dair hükmü de kendisinin vereceğini sanıyor. Haddi aşan kibir bu işte. Bu ülkede insanların hayatlarını cehenneme çevirdikleri yetmezmiş gibi bir de ahirete ilişkin hükmün kendilerinde olduğunu sanıyorlar.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, pedagojik ilkeleri gözetmeden yaşları, rakamları yuvarlayarak 4+4+4 olarak böldüğü öğrenme basamakları gelişim psikolojisine uygun değilken bir de yurtlar var karşımızda. Eğitim bilimlerini tanımayan, çocuk gelişiminden de öğrenme psikolojisinden de habersiz ve daha kötüsü umarsız nice yurtta çocuklarımıza sözüm ona din öğretiliyor. Nerelerde, kaç tane, kimlere ait, kimlerin kontrolünde olduğunu bilmediğimiz onca yurtta kim bilir kaç çocuk dinden, dünyadan, insanlıktan soğutulmakta. Ancak hayattan koparıldıklarında ya da onulmaz yaralar aldıklarında haberdar oluyoruz onlardan. Şimdilerde robot insan yetiştirmekle suçlanan Fethullah Gülen ve cemaatinin geçmişte yaptıklarına benzer örgütlenmelerle bu ülkenin evlatlarının zihinleri üzerinde bugün başka cemaatler benzer oyunlar oynuyor. Başımıza 15 Temmuz felaketi gelmeden önce ikazları dinlemeyen iktidar bari ders alsa da şimdikilerin her istediğini vermese. Ama ne mümkün bizler saf saf o yurtların Milli Eğitim'in kontrolünde olmasını beklerken sanırım o yurtların sahipleri çoktan milli eğitimi kendi kontrollerine almışlar.

Bugün basına düşen cinsel istismar haberi, o yurtların suçlu ve mağdur üretim merkezi haline geldiğini gösteriyor. İsmail Saymaz’ın haberine göre Ağrı İmam Buhari Erkek Yatılı Kuran Kursu'nda 17 yaşındaki “çocuğa” öğretmenlik yetkisi verilmiş. Gençlik çağındaki çocuğa yetki verilerek akran şiddetinin yolu açılmış. Sonuç: Bir çocuk suçlu, bildiğimiz kadarıyla en az bir çocuk mağdur. Sebep: Yetişkinlerin cahilliği. İnsan aklı ve iradesine saygısızlığı yetişkinlerin. Daha önemlisi dindarın kibri. Dindarın kibri, kendisini insanı yeniden yaratmak demeyelim de yeniden biçimlendirme hadsizliğinde görmesine yol açıyor. Bireyi oyun hamuru zannetme küstahlığıyla kendi elleriyle tekrar yoğurmaya itiyor. Allah’ın yarattığını yeniden kendi heva vü hevesine uygun biçimde üretmeye itiyor bu kibir dindarları. Sözüm ona Kuran ve din öğretmek için açtıkları yurtlarla, Kurana da ilme irfana da aykırı hadsizlikle yeniden ve yeniden ürettikleri ise kayıp nesiller. Suçlu veya mağdur olmadan oralardan çıkabilecek kadar şanslı olanlarsa insanlığın uzağına düşüyor. İster din diyelim ister ideoloji, istersek de ideolojiye dönüştürülmüş din diyelim İslamcılık bugün geldiği noktada tüm diğer ideolojilerin, özgür iradeyi ve akıl yürütmeyi tırpanlayarak gerçekleştirdiği beyin yıkama ameliyesinin doruklarına ulaşmıştır. Bu haliyle de İslamın uzağına düşmüştür. Sade İslamın değil tabii. İnsan hakları ve hukukun da fersah fersah uzağında insanın bireysel varlığını inkardadır artık. Örgün ya da yaygın, resmi ya da gayriresmî her türlü eğitim usulüyle insan zihnini kendi meşrebince biçimlendirip geleceğe kendi canlı robotlarını yetiştirmek için kullandıkları bu ülkenin evlatları. Çocuklarımızın hayatlarına ve ülkemizin geleceğine mal olan dindar kibri, kadını nesne sandığı gibi hukuk tanımazlıkta da ancak kendisiyle yarışıyor.

Maaşını vergilerimizle ödediğimiz insanların, halka kendi dindarlık biçimlerini dayatmalarına fırsat veren bir hukuksuzluk bu. Maaşını ödediğimiz askerlerin bizim vergilerimizle alınan silahları halka karşı kullanmasından zerre farkı olmayan bir hukuksuzluk bu. Diyanet İşleri Başkanlığı Samsun Aşıkkutlu Eğitim Merkezi Müdürü Dr. İhsan Şenocak, dini bilgilerini değil kendi dindarlık algısını, din diye sunmakla yetinmeyip cennete cehenneme kimin gideceğine dair hükmü de kendisinin vereceğini sanıyor. Haddi aşan kibir bu işte. Bu ülkede insanların hayatlarını cehenneme çevirdikleri yetmezmiş gibi bir de ahirete ilişkin hükmün kendilerinde olduğunu sanıyorlar. Kot pantolon, kaş vs bahanelerle insanı “cehennemlik” göstermek için sunduğu örnekler kız çocuklarının okumasına, üniversiteye gitmesine dair. Peygamberimizin ilme verdiği kıymet ortadayken, sürekli siyer örnekleri verirken kız çocuklarının ilim tahsilini cehennemlik gösteren bir insan. Üstelik karşımızda apaçık bir ayetle “gözünü haramdan sakın” emri varken bu şahıs sözleriyle “kızların arkasına delikanlıların takılması”nı olumlayabiliyor. Erkeklerin kadınları “seks kölesi” gibi görmesine yol açan bu dindarlık biçimi, insanlığın da, dinin de dışında. Ama bir de hukuk var demiştik. Davranışlarımızı belirlemesi gereken bir hukuk düzeni bu vatandaşı da bağlıyor aslında. Devlet teşkilatı içinde yani devletin hukukuyla bağlı olması gereken bir kişi bu. Ya hukukun gereğini yapıp tıpkı darbeciler gibi onu da görevden alın ya da oy hesabıyla referandumdan önce yaptığınız gibi susturun.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.