YAZARLAR

Maçlar golle başlayınca...

Süper Lig'de haftalar ilerledikçe güzel oyun ısrarındaki takımlar yukarıya doğru heybetli bir şekilde yükselirken, bunu yapamayanlar ağızda 'Buruk' tat bırakıyorlar...

Ligde şu ana kadar oynanan her maçta gol atıldı. Bunda en büyük neden, maçların ilk bölümlerinde takımların gol bulması. Bu andan sonra oyunun yapısı değiştiği için takımların açık verdiği anlar da artıyor. Lige yeni gelen ya da zaten ligde varolan iyi hücum oyuncuları da bu anları kullanmayı bildiler. Üstelik fazlası da var, kendi pozisyonlarını kendileri yaratıyorlar.

Erken gol, oyunların da daha tempolu olmasını sağlıyor. Evet, çok yüksek bir seyir zevki yok diyebiliriz ama geçen yıllara kıyasla en azından bir seyir zevki “var” artık. Hiç değilse birkaç maharetli hareket ve iyi hazırlanmış veya beceriyle atılmış goller izliyoruz. Daha ne olsun!

Buna somut bir örnekse, Vagner Love'nin son iki haftada yaptıkları. Kaleciden gelen topu Gençlerbirliği ceza sahası içinde kontrol edişi, kafa darbesiyle rakibinden sıyrılması, kaleciyi sırtına alıp seri bir şekilde röveşataya kalkmasını izlemek seyre doyulmazdı. Elbette yanında Serdar Özkan gibi bir hücum oyuncusunun olması da bu durumu yarattı. Ama buna denilecek tek şey, “iyi ki de yarattı” olur sanırım. (Yok, Alanyasporlu değil, aksine Gençlerliyim!)

ZİRVEDE YARILMA

İlk dördün ağırlıklı rengi hâlâ sarı-kırmızı; lider Galatasaray bu hafta 5 puanlık bir yarılma ile en yakın takipçisi Beşiktaş'ın önünde yer aldı. Geçen hafta derbide kaybeden Beşiktaş, bu hafta evinde Trabzonspor'la berabere kalınca cakasını kaybeder gibi oldu. Amiral pozisyonunda en az iki hafta daha kalacak olan Galatasaray'ın ise henüz Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Başakşehir'le oynamadığını da unutmamalı. 7 maçta yaptığı 5 puanlık fark, o maçlarda çok işine yarayacaktır.

Karabükspor'un bu hafta uygulamalı olarak gösterdiği üzere, Galatasaray'a önde baskı yaparsanız etkili olma şansınız var. Karabük'ten daha potansiyelli takımlar etkili olmanın ötesinde Galatasaray'ı mağlup edebilirler. Sarı-kırmızılılar maç boyunca kendi sahasını riske atarak oynuyor. Becerikli ve akıllı futbolcular karşısında bunu nasıl uygulayabilecekler ya da uygulayabilecekler mi, göreceğiz.

Trabzonspor'un beraberlik golüne çok sevinen Ersun Yanal'ın ne kadar stresli olduğu belli oldu. Oyun ezberi bozulacak denli eksik Beşiktaş'a karşı kaybetmek, belki kovulmasına yol açmayacaktı ama ciddi bir kaynamaya yol açacağı aşikardı. Bu beraberlik, ki son dakikalarda galibiyet ihtimali de olduğu için, Yanal'a biraz daha süre verdi. Fakat artık birkaç galibiyet alması şart. Şimdilik yüksek sesler değil de homurdanmalar düzeyinde kaldı eleştiriler.

İYİ Kİ HAKEMLER 'VAR'!

Kendi kalesine gol atan bir oyuncuya ne kadar kızıyorsak ya da altı pasın içinden boş kaleye gol kaçıran bir forveti nasıl anlayabiliyorsak, hakem hatalarını da böyle değerlendirmeliyiz. Hakemlerin verdikleri kararları iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız diye değil de, futbolcu tam topa vuracakken kalkan zeminin azizliği gibi oyuna özgü bir şekilde düşünürsek hem bu kadar sinirlerimiz bozulmaz hem de oyundan daha çok keyif alırız; hatta daha çok oyun da izleriz. Sadece biz değil, çalınan her düdüğe itiraz eden futbolcular da bu şekilde bakabilmeli.

Ayrıca hakem hatalarını konuşmak en çok teknik direktörlerin işine yarıyor. En güncel örnekse Aykut Kocaman. Fenerbahçe maç boyunca sadece bir kez ceza sahasında pas yapabildi, 94'üncü dakikada korner atabildi ve genelde de akıcı, üretken bir oyun sergileyemedi. Hem de Akhisar topu bile isteye onlara bırakmışken. Akhisarlı oyuncular iyi pozisyon alıp Fenerbahçelilerin kendi istedikleri yerlerde topla buluşmasını sağlasalar da, Fenerbahçe ölçeğinde bir takımın bu tip durumlara çözüm üretmesi beklenir.

Akhisar ise öyle ya da böyle 9 kişi kalan rakibi karşısında birkaç pas üst üste yapamadı ve eksik rakibinin "doldur-boşalt"larında stresli bir maç sonu yaşadı. Esas derdimiz bunlar olmalı. Eğer güçlü, eğlenceli, verimli bir oyun ortaya konulursa herhangi bir takım hakemin aleyhine yaptığı hatayı telafi edebilir.

Video hakem sistemi (VAR) kullanan Almanya, “oyun hızını düşürdüğü” gerekçesiyle bu uygulamadan vazgeçti. Mealen “Bizim futbol kültürümüz hızlı oyuna dayalı. Bu uygulama takımların ritminin bozuyor. Bizim için önemli olan oyunun özünü korumak,” diyen kulüplerin ortak kararıyla yapıldı bu. İtalya'da ise ülkenin en üst seviye takımı Juventus'un teknik direktörü Massimiliano Allegri şu açıklamayı yaptı: "Video hakem uygulaması devam ederse mart ayında maçlar 3 ya da 4 saat sürer. Çünkü o tarihten itibaren hem şampiyonluk ligde kalma yarışı çok kızışacak. Bu uygulama önemli ancak futbolu spor olarak görüyorsak bu tür araçların futbolun içinde yeri yok."

TAM ANLAMIYLA HAT-TRİCK!

Haftanın oyuncusu İç Anadolu'nun bağrından çıktı bu hafta: Hakan Aslan. Orta saha oyuncusu kariyerindeki ilk hat-trick'i yaptı. Manaca “tavşan çıkarmak” diyebileceğimiz hat-trick, belki de tam olarak buydu; beklenmeyeni yapmak. Rakipte Eto'o, Nasri, Menez, Maicon gibi oyuncular ve Leonardo gibi bir teknik direktör varken Hakan Aslan'ın yaptıkları daha da kıymetli.

Kayserispor, evinde Bursaspor'u 3-1'le geçerken Umut Bulut'un hırslı oyunu dikkat çekti. Gol bulamasa da takımın ilk ateşleyicisi oldu. Fakat aynı sıcaklıkta hakemle temasları hem sevimsiz görünüyor hem de faydasız. Osmanlıspor da ilk galibiyetini alarak hemşehrisi (koskoca imparatorluk takımının hemşehrisi olmaz ama) Gençlerbirliği'ni dibe çekti. Al-karalar buradan çıkabilir mi, sorusuna olumlu yanıt vermek şu an için zor.

Göztepe bu hafta evinde ilk kez yenildi. Oyun olarak kazandılar ama skoru alamadılar. Başakşehir'in bu haftaki oyun tarzı İBB günleri gibiydi; topsuz oyun önceliğiyle oyunu yavaşlatma, ele geçen toplarla da ani hücuma çıkma. Sonuç almaları bu oyuna devam etmelerini sağlayacaksa, yenilmeleri daha hayırlı olurdu. Zira bu sezon neredeyse tüm takımlar “rakibe pozisyon vermedik” oyununu bırakarak girdiler. Bunu durduk yere hatırlamaya gerek yoktu...