YAZARLAR

Moskova bilbordlarını süsleyen o kral kimdir?

Suudi Arabistan ve Rusya petrol fiyatlarının daha da düşme olasılığına karşı beraber çözüm arayışında. İki ülke de fiyatları belirli bir seviyede tutmakta zorlandığı için yan yana durmaları ve bunun pragmatist yansımaları büyük önem arz ediyor.

“Yaz artık gelsin aman yeter artık bitsin” yakınmalarıyla boğuştuğumuz sırada, yazı göreceli bahar, kışıyla meşhur bir ülkenin başkentinden sıcak çok sıcak bir coğrafyaya bir uçak havalandı. Uçak öyle bir bölgeye gidiyordu ki termometrenin gösterdiği sıcaklık yetmiyordu tansiyonu ölçmeye. Bu uçağın içinde kıdemli diplomat, başarısı asık suratı kadar kesin olan bir dışişleri bakanı vardı: evet, Sergey Lavrov'dan bahsediyoruz.

Ağustos sonuna denk gelen tur; Kuveyt’ten başlıyor, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’a uzanıyordu. Haberlere baktığımızda (ülkecek hep belgesel ve haber izleriz malumunuz) alta ülke adı yazmasa Katar mı Birleşik Arap Emirlikleri mi Kuveyt’ten mi bahsedildiğini bilmediğimiz benzerlikler wonderland’ine yapılan üç günlük seyahat. Gündeminde Katar Krizi vardı. Ancak Lavrov, bizim gibi değil, o kimin neden farklı olduğunu şıp diye anlar. Öyle ki ziyaret rotasında olmasa da politik önceliği kime vereceğini bilir. Baş köşenin sahibi Suudi Arabistan. Kardeşine çalım atıp oğlunu veliaht yapmanın ötesinde Kral Salman sadece dış politika ve bölge siyasetinde değil, petrol politikalarında da sözü geçen bir aktör. Üstelik fotoğrafı Moskova sokaklarını süslüyor.

Bu hafta Lavrov’un Körfez turunu da atlamadan Rusya-Suudi Arabistan İlişkilerini ele alacağız. Cuma günüyse uçağa binişinden inişine kravatının renginden Trudeau kadar renkli olmayan çoraplarına kadar Vladimir Putin’in Ankara’da bir gününü aktaracağız.

MOSKOVA RİYAD HATTI: MESAFELİ ANCAK DİYALOGA AÇIK

Suudi Arabistan Krallığı 1932’de kurulduğunda onu ilk tanıyan SSCB’ydi. Soğuk Savaş boyunca Riyad’ın Batı Bloğunun yanında konumlanması ilişkileri kesintiye uğrattı. İki ülke arasındaki en önemli etkileşim 2007’de Putin’in Suudi Arabistan ziyaretiyle yaşandı. Soğuk Savaş sonrası ilişkiler yeniden düzenlense de Moskova ve Riyad bölgesel politikalarda hep ayrı taraflarda yer aldı: Suriye’nin geleceği, İran Nükleer Görüşmeleri, Yemen’de Suudi öncülüğündeki koalisyona karşı İran’a örtük destek gibi.

Katar krizindeyse Rusya açıktan tavır almamış, itidal çağrısı yapmıştı. Körfez turu sonunda Lavrov, “ülkemiz krizde arabuluculuk yapmayı öncelemiyor. Zaten Kuveyt bunu yerine getiriyor. Biz de bunu destekliyoruz” dedi. “O zaman niye geldiniz?” sorusunu düşünmüş olacak ki, buraya Körfez İşbirliği Örgütü çerçevesinde sorunun çözülmesini, elimizden gelen yardımı yapmaya hazır olduğumuzu söyleme geldik, dedi. Açık olan Katar Krizi’ne Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği. Rusya bu hamleyle Suudilere “seni yok saymıyorum, seninle gidecek yolumuz var, ancak şu krizi de tırmandırmayın ve bölgede olduğumuzu bilin” mesajını verdi.

Madem iki ülke bu kadar ayrışma yaşıyor, niye Putin Suudi Arabistan’la yeni bir yakınlaşma içerisindeyiz dedi? Tabii Putin bu, aklına gelmiş söylemiştir demek isterdik, ama öyle değil. Dış politika ve küresel siyaset siyah ve beyazdan oluşmuyor. Pek çok ara form, karmaşık işbirliği ve boyut var. Ayrıca genel bir geçiş sürecinde olduğumuz atlanmamalı. Moskova ve Riyad durumu böyle ele alıyor, ancak ışıklı petrol variline el basacak kadar da değil.

TEMEL KAYGI ve YAKINLAŞMA ZEMİNİ: NE OLACAK BU PETROLÜN HALİ?

Petrol fiyatları 2014’ten bu yana ivmeli bir düşüş yaşıyor. Tüketiciler cephesinde petrol variline sarılıp fotoğraf çektirmeye varan sevinç, üreticilerin suratının asılmasına neden oluyor. İki üretici “aman petrole bir çare” diyerek karşılıklı temaslarda bulunuyor.

Moskova ve Riyad’ın ortak noktası petrol üretimindeki konumları. 2017 Mayıs verileri uyarınca Rusya 10 buçuk, Suudi Arabistan günlük 10 milyon varil petrol üretiyor. Bu iki ülke zaman zaman yerleri değişmekle birlikte genelde zirvedeki üreticiler. Dahası Suudi Arabistan OPEC 2016 verileri uyarınca 266 milyar varille dünyanın en büyük ikinci rezervine sahip.

İki ülkenin ekonomisi büyük oranda petrol gelirine bağlı. Ekonomik çeşitlendirmeyi, “aman şimdi akıyor, hele bir düşsün bakarız” stratejisiyle yürüten Riyad ve Moskova hızlı düşüşün ekonomide yarattığı sarsıntı karşında enerji gelirlerinde oluşan fonlarını devreye sokmuştu. İki ülke kendi imkanlarıyla ekonomilerini onarma gayretinde. Dahası, Krallık, onarımın yanına yeni projeler ekliyor. Asya-Pasifik’te petro-kimya sektörüne atılırken, alternatif stratejilerle ülkesine yatırım çekmeyi başardı/başarıyor. ABD’li enerji firma ve bankalarının pastadan pay kapma yarışına karşı Ağustos’ta Çin Krallık’ta kurulacak enerji şehrinin yapımında ve sonrasındaki süreçte “ben de varım” demeyi başardı.

Peki ya petrol daha da düşerse? İşte bu ihtimale karşı iki üretici uzun süredir kol kola çözüm arayışında. Bu noktada OPEC ve Rusya, akla ilk gelen çözümü uygulamaya soktu: üretimi azaltma. 2016’dan beri OPEC ve Rusya üretimde kademeli azaltma gitti/gidiyor. 2018’de de gerekli görülürse uygulanır dediler. Ancak “vanayı kapattık, ucuz petrole son!” demekle olmuyor. Fiyatların NYMEX ve ICE başta olmak üzere borsada belirlenmesi, finansallaşma ve kağıt petrol gibi gerçekler 1970’lerdeki belirleyiciliği sarsıyor. Bunun yanında OPEC, ki OPEC’te Libya ve Nijerya kesinti yapmıyor, ile Rusya dışındaki üreticilerin kesintiyi telafi eden üretimi, bu kararın etki doğurmasını önlüyor. Yani iki üretici fiyatları belirli bir seviyede tutmakta zorlanıyor, ancak yan yana durmaları ve bunun pragmatist yansımaları önemli.

EKONOMİ VE ENERJİ CEPHESİNDE DİKKAT ÇEKİCİ ADIMLAR

Rusya ile Suudi Arabistan siyasi alanda şüphe bariyerlerine takılıyor, ancak ekonomik anlamda cılız olmakla beraber dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Enerjide de pragmatist bir hattın izlendiği söylenebilir. Bu anlamda ilk ciddi adım, 2015 St. Petersburg Forumu’na Kral Salman başkanlığında katılan Suudi heyeti Rusya tarım, lojistik ve inşaat sektörüne 10 milyar dolar yatırımıyla geldi. Hali hazırda her iki ülke ulusal fon kurumları aracılığıyla Rusya’da 25 proje yürütüyor.

Benzer bir atılım nükleer enerji alanında da yaşanıyor. Krallığın 2030 stratejisi sadece ekonomik çeşitlendirme değil, enerji alanında da yenilenebilir ve nükleer enerji gibi alternatiflerle elektrik üretme perspektifi taşıyor. Krallık, 2032 Enerji Strateji Belgesi’nde nükleerden 17 gigawatt (GW), Güneşten 41 GW elektrik üretimi hedefleniyor. Rusya, dünyada nükleer enerji alanındaki kapasitesiyle ilk beşte. Bu çerçevede 2015’te iki ülke nükleer santral inşası dahil geniş spekturumlu anlaşmaya imza attı.

Görüşmeler bununla sınırlı değil, Haziran başında Putin ile Veliaht Prens Muhammed bin Salman arasında yapılan görüşme sonrasında enerji sektörü için kritik açıklamalar yapıldı. Rosneft ile Suudi Aramco’nun yanlarına Lukoil’ı katarak Arabistan’da enerji faaliyetine girme niyetinde. Dahası, Aramco Arktik’te LNG çalışmalarına davet edildi.

Sonuç olarak Rusya, Suriye, İran ve Yemen konusunda bölgedeki eski müttefiklerini önceleyen politikalarla Ortadoğu’da konumlanıyor. ABD’nin askeri olarak en büyük müttefiki Suudi Arabistan genelde bunun karşı tarafında yer alıyor. Ancak 2000’lerde çok yavaş seyreden diyalog kurma girişimleri petrolün kolaylaştırıcılığında hız kazanmaya başladı. İki ülkenin üretim konusunda sık sık görüşmesi, bir süre sonra bölgesel sorunların da konuşulmasına zemin yaratıyor. Örneğin Haziran 2017’de iki lider bölgeye dair kaygı ve politikalarını telefonla görüşmüşlerdi. Suudi Enerji ve Dışişleri Bakanları yıl içerisinde defalarca Rus mevkidaşlarıyla görüştü. Özetle Moskova ve Riyad bazı yapısal sorunlarının olduğunun farkında, ancak diyalog yoluyla bunu doğrudan konuşmak, yatırım politikalarıyla da daha üst seviyede ilişki geliştirmek istiyor. Büyük atılımlar beklememekle beraber bu hattın yakından izlenmesi gerekiyor.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.