
Sarı-kırmızı hegemonya!
Beş haftanın sonunda oluşan puan durumuna baktığımızda ilk dört içinde üç sarı-kırmızılı takım görüyoruz: Galatasaray, Göztepe ve Kayserispor. Araya sadece “renksiz” Beşiktaş girebildi, ki siyah-beyazlıların orada bulunması zaten beklenen bir durumdu.
Galatasaray ise lig öncesi durumun aksine beklenmedik şekilde iyi başladı, iyi götürüyor. Östersunds ertesini herkes unutmuş durumda; ama en ufak bir kötü gidişte hatırlatmak üzere. Güçlü bir ilk 11’i olan takım henüz gerçek bir teste tabi tutulmadı. Beş haftanın 3’ünde evinde oynayan takım bu sene sonunculuğa demir atan Osmanlıspor deplasmanını 3 puanla kapatırken, ikinci deplasmanı olan Antalya’da tökezlemişti. Gidişatları pupa yelken, rüzgar onları çok iyi destekliyor. Ancak rüzgarı alamadıkları haftalarda kaptan gemiyi nasıl idare edecek belli değil.
İYİ FUTBOLCUNUN MEMLEKETİNE BAKILMAZ
Bizde yersiz bir yerli futbolcu tartışması yapılıyor. Gomis gibi iyi performans ortaya koyan bir futbolcunun mesela, memleketine bakılmaz. Önce bir futbol kültürü oluşmalı ki, sonra futbolcu da yetişsin ve biz nitelik tartışması yapalım. Galatasaray-Kasımpaşa maçıyla aynı anda oynanan Akhisar-Karabük maçına “zapladığınızda” arada dört lig seviye fark var gibi hissediyorsunuz. Stadyum, tribünler, oyuna duyulan heyecan, oluşan atmosfer… Her lig maçında üç aşağı, beş yukarı benzer bir ortam yaratmak mühim olan. Yoksa şu anki haliyle yapılan yerli futbolcu tartışmaları, içerik yerine kafatasının konuşulduğu anlamsızlıklar bütünü olarak mevcudiyet gösterir. Bu da hiçbir işe yaramaz…

Gomis, hırsı ve performansıyla şu ana kadar lige damga vuran futbolculardan; tıpkı kulübü Galatasaray gibi…
HAFTANIN EN GÜZEL MAÇI, EN İYİ GOLÜ
Haftanın en güzel maçlarından biri İzmir’de oynandı, belki de en güzeli: Göztepe-Gençlerbirliği. Bu maçla birlikte Göztepe bir kez daha hoş geldi lige; çünkü cezasını tamamlayan takım ilk kez taraftarı önünde oynandı. Küçük bir yapı olan Bornova Stadı şenlik yeri gibiydi ama maç yavaş başladı. Yaklaşık 2 dakikalığına duran oyun yeniden başladığında, 37’inci dakikada Göztepe 1-0 öne geçti. Ve ne olduysa bundan sonra oldu: 38’de durum 2-0’a geldi. 40’ta Gençlerli Manu gole yaklaştı ve o pozisyonda kornere çıkan topun devamında gol geldi: 2-1. Bu golden sonra Göztepe 42’de Jahovic, 43’te ise Scarione’nin ayağından goller kaçırdı ve 5 dakikalık fırtına böylelikle dindi.

Göztepe iyi gidişine devam ediyor…
İkinci yarının ise tamamında heyecan ve tempo vardı. Takımların dağınık görüntüsünün bunda katkısı olsa da ortaya çıkan seyirlik için bu gözardı edilebilirdi. Haftanın en iyi golü de bu maçta atıldı: Kendi yarı sahasından aldığı topu yaklaşık 60 metre süren Ahmet İlhan’ın orta-pasına arka direkteki Serdar Özkan gelişine vurdu, top diğer doksandan içeriye girdi. Serdar’ın zor pozisyonda ayağını topun gelişine çevirmesi büyük bir beceri işiydi.
ÖLDÜRMEK İÇİN DEĞİL OYNAMAK İÇİN SAHAYA ÇIKINCA
Haftanın açılış maçında evinde Antalyaspor’u Kayserispor’da da işler yolunda gidiyor. İlk hafta oynanan Galatasaray maçı öncesi “onları öldürüp geleceğiz” diyen teknik direktör Marius Sumudica’nın takımı bir tek o maçta yenildi. Belli ki sahaya öldürmeye değil de oynamaya çıkmak daha iyi sonuç veriyor.
Bu haftanın mutlu takımlarından biri de Fenerbahçe oldu. Galibiyetten çok “bal yapmayan arı” pozisyonuna düşecek Valbuena’nın iki gol birden bulması taraftarı mutlu etti. Bunda Kocaman’ın Fransız oyuncuyu daha etkili olabileceği şekilde topla buluşturma planı da etkili oldu. Sonucun ötesinde Fenerbahçe hâlâ beklenilen Fenerbahçe değil. Bu tempoyla gelecek hafta oynanacak Beşiktaş derbisinde, ev sahibi avantajları olsa da, işleri hayli zor.

Alanya tribünlerinden örnek bir taraftar…
YETENEĞİYLE DEĞİL, ÇALIŞMA AZMİYLE
Son şampiyon Beşiktaş, hafta içi elde Porto maçının etkisi ve buna bağlı olarak oluşan taraftar beklentisiyle çıktı bu hafta sahaya. Maçın başında skor bulan takım oyunu neredeyse bütün maç boyu kontrol etti. Fenerbahçe’nin temposuzluğunun aksine, bilinçli bir tercihti bu. Fakat yine de derbi kazanmak garanti değildir; Şampiyonlar Ligi başka, derbi maçlar başkadır. Bir parantez: Cenk Tosun’un geçen yıl Benfica’ya attığı dömivole gol, Şampiyonlar Ligi sezonunun en iyi golü seçilmişti. Bu hafta Porto’ya attığı gol ise haftanın gol seçildi. Cenk Tosun, çalışmanın kıymetini sahada gösteren bir futbolcu olarak takdiri hak ediyor.

Cenk Tosun’un çalışma isteği futbolcular için örnek niteliğinde…
Taraftar nezdinde Beşiktaş’la arası bozuk olan Bursaspor da ilk beş haftayı umutlu geçti. Geçen yıl çöküşün eşiğinden dönen takım, Fransız teknik direktör Paul Le Guen’le aradığı sakinliği, huzuru ve futbol iştahını bulmuş gibi görünüyor. Ligin tek mutsuz sarı-kırmızılısı Malatyaspor’un yeni stadının açılış maçında kaybetmesi taraftar açısından bir şeyi değiştirmedi. Çünkü uzun süre sonra Süper Lig’de boy gösteren ekibin maçını dolduracak bir stadyumluk taraftarın olmadığını gördük. Bize özgüdür, takım ya çok iyi olacak ya da çok kötü ki tribünler dolsun. Sadece maç izlemek için stadyuma gitmek Türkiye sınırları içerisinde pek hoş karşılanmaz!
5 HAFTADA 4 TEKNİK DİREKTÖR DEĞİŞİMİ
Bursa’nın Malatya’yı deplasmanda 4-2 yenmesine nazire yaparcasına, Sivasspor da 24 saat sonra deplasmanda aynı skorla galip geldi. Sivas, 1-0 öne geçtiği maçta 2-1 geriye düştü ve ilk yarıyı 4-2 üstünlükle tamamladı. Böyle olunca diğer devreye yapılacak bir şey kalmamış oldu. Osmanlıspor’un başındaki Bülent Uygun başarısızlıklarına bir yenisini daha ekleyince görevini bıraktı.
5 haftanın ardından 4 teknik direktör görevinden ayrıldı: Ümit Özat Gençlerbirliği’nden, Ertuğrul Sağlam Malatya’dan, Bülent Uygun Osmanlı’dan ve Rıza Çalımbay da Antalyaspor’dan ayrıldı. Malatyaspor’un henüz görevinden ayrılan Rıza Çalımbay’la görüşmesi ise işlerin neden böyle olduğunun kanıtlarından biri.
Okan Buruk ise teknik direktörlükte sesiz ve derinden başarıyla ilerliyor. Aksihar’da bir türlü bitmeyen stadyum nedeniyle Manisa’da az seyircili maçlar oynayan Akhisar’la lider arasında sadece bir maçlık fark var.
BAŞAKŞEHİR VE FUTBOL KÜLTÜRÜ
Başakşehir-Trabzonspor maçında sahaya bakarsak kendini izlettiren bir oyun gördük. Tribünde ise 2 küçük çocuğun üzerindeki formaların çıkarttırılması ise tam bir rezillikti. İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un 2014 yılında Başakşehir adıyla “yeniden kurulmasıyla” oluşan bu takımın tribünlerinde rakip takım forması giymiş iki çocuğa bunlar yaşatılacak kadar ne ara “futbol kültürü” gelişti, ben kaçırdım. Olayın müsebbibi olarak özel güvenlikler gösterilse de, tribün ahalisinin bunu engellemesini beklemek hakkımız olmalı…

Formaları çıkartılmaya çalışılan çocuklar…
Gözüme takılan bir diğer şey de Başakşehir’in maraton tribününde asılı olan devasa “1453 Başakşehirliler” pankartıydı. Bu pankartın ne büyük bir geçmişi olmayan site-ilçe Başakşehir’le, ne “üç günlük” tarihi olan kulüple, ne de futbolla bir ilgisi vardı. “Futbolla ilgili pankart nasıl olur”a örnek ise aynı saatlerde oynanan Kuzey Londra derbisinde verildi: Chelsea tribünlerinde asılı olan “Drogba legend (Drogba efsanesi)” pankartı.
Bu sezon çok para harcanarak yapılan transferlerin karşılığı, 5 hafta sonunda atılan 146 golle ve golsüz biten maç olmayışıyla alınıyor gibi. Ama aynı hafta yaşanan şu hadiseler para harcamam konusu üzerine çok iyi düşünmeyi gerektiriyor: Maddi imkansızlıktan Van deplasmanına gidemeyen Kayseri Erciyes ve yeni yapılan stadında bir avuç futbol seyircisine, 18-19 yaşındaki altyapı oyuncularıyla oynamak zorunda kalan Mersin İdman Yurdu. Sadece stadyum yapmakla olmuyor, endüstrileşen futbolun kendi içerisinden para, dolayısıyla başarı “üretmesi” gerek…
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Faşizme karşı Atalanta'yla omuz omuza!
Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden en mütevazı kadrolardan birine sahip olan Atalanta, beklenmedik şekilde gruptan çıkmayı başardı. Üstelik bugün devlerle mücadele veren Atalanta'nın geçmişinde Mussolini'ye karşı verilen büyük bir direniş ve tribünlerinde o direnişi miras alan sol sloganlar mevcut...
Tanıl Bora: Biraz romantik, biraz romanesk bir tarih anlatısı
Gençlerbirliği tarihini kayıtlara geçen, kayıtlara geçmekle kalmayıp bunu romantik bir destana çeviren Tanıl Bora ile kaleme aldığı "Ankara Rüzgarı: Gençlerbirliği Tarihi" kitabını konuştuk. "'Tarih yazmak' demeyelim 'Ankara Rüzgârı’na, sahici tarihçilere ayıp olur. Biraz romantik, biraz romanesk bir tarih anlatısı," diyen Bora, ilk baskısının üzerinden 15 yıl geçtikten sonra genişletilmiş ikinci baskıyı Tarih Vakfı aracılığıyla yayımladı.
Şampiyonlar Ligi, adaletsizliğin de ligi
Şampiyonlar Ligi, büyüsüyle dünya üzerinde milyonlarca futbolseveri peşinde sürüklüyor. Maçların öncesinde çalınan müziğiyle transa geçtiğimiz bu lig, aynı zamanda futboldaki adaletsizliğin büyümesinin de lokomotifi. Buna ulusal liglerdeki adaletsizlik de eklenince futbolu gelecekte güneşin hiç doğmayacağı bir alacakaranlık kuşağının beklediği açık...
Avrupa sahnesinin gösterdiği: Kral çıplak!
Toplum düzenimizi düşünürsek ergenliği hiç bitmeyen özellikle erkek çocukların yetiştirildiği bir coğrafya burası. Futbolu takip eden kalabalığın çoğunluğunu da yine aynı güruh oluşturuyor. Dolayısıyla yöneticisinden taraftarına mantalite aynı. Böyle olunca da Avrupa sahnesine çıkıp ancak "Duy sesimizi" diye bağırmak kalıyor geriye. Fakat işe yarar bir ayak sesine rastlamıyoruz kolay kolay.
Dol gözüm dol, paralar bolca...
Göksel Gümüşdağ'ın belki de futbol dünyasında bulunduğu süre içerisinde söylediği en faydalı sözdü, “bilançoların tamamı makyajlı” ifadesi. Ne kadar makyaj ya da estetik operasyon yaparsanız yapın. Ne yaşlanmanın ne de ölümün önüne geçebilirsiniz. Belki kulübü yönettiğiniz yıllar boyunca bunun sefasını sürüp, görevi bırakınca da dost meclislerinde bu “kurnazlıklar” askerlik anısı anlatır gibi anlatırsınız. Sonunda, size inanan ve kulüpleri canı gönülden seven insanların sevgisini sömürmüş ve onları affedilmez şekilde aldatmış olursunuz.
Beşiktaş ile Abdullah Avcı'nın 'fikir uyuşmazlığı'
Abdullah Avcı, Başakşehir'deki taktik temelini Beşiktaş'a uygulamak ve bunun üzerine bir bina inşa etmek istemiş. Lakin sanki tam tersini, yani Beşiktaş'ın yıllardır süregelen taktiksel geçmişini temele alıp kendi dokunuşlarını üzerine koymalıydı. Çünkü Beşiktaş'tan Başakşehir'in daha iyisini bekleyen Avcı siyah-beyazlılardaki futbolcu topluluğunun istediği oyunu oynayacak bir bütünlükte olmadığını, o oyuncuların bu oyun için takıma dahil edilmediğini bir an önce kavramalı.
Şampiyon Denizlispor kaldığı yerden...
Geçen yılın iki şampiyonu sahada. Süper Lig şampiyonu ve Şampiyonlar Ligi takımı olan Galatasaray “pürüzsüz” bir formayla oynuyor. Sadece sırtında reklam var. Denizlispor ise hem isim sponsoruna sahip hem de göğsünde ve sırtındaki reklam alanları ile birlikte kol bölümündeki alanları da doldurmuş. Yetmemiş, şortuna da bir reklam sığdırmış. Reklam gelirlerine ait rakamları kıyaslayamayız tabii ki ama oyunun endüstriyel kısmında Denizlispor'un şu an daha başarılı olduğu aşikar.
Sahi, biz bu maçları niye izliyoruz?
Futbolun büyük patronları FIFA ve UEFA'nın en büyük amacı, gezegende 365 gün boyunca futbol topunu döndürmek. Çünkü bu yuvarlak mucizenin enerjisiyle hareket eden çark, aklın hayalin almayacağı büyüklükte bir paranın dolaşımına imkan tanıyor.
Chelsea, kaostan şampiyonluk çıkardı
Ülkemizde pek beğenilmeyen Giroud, maçın kilidini açan golü attıktan sonra Pedro'nun bulduğu golde İspanyol oyuncunun bu kadar raht bir gol vuruşu yapması için alan açtı. Aynı Giroud üçüncü golü buldukları pozisyonda penaltıyı alan oyuncuydu. Geçen yaz Dünya Kupası'nda gol atmasa da her maça 11 çıkan ve takıma büyük katkı veren Giroud, teknik direktörlerin neden vazgeçilmezi olduğunu bir kez daha gösterdi.
'Metal yorgunu' Fenerbahçe, dinamik Efes'e direnemedi
Ataman, kusursuz bir senaryo yazmış ve başrolü de Larkin'e vermişti. Bir oyuncu ve antrenör arasında yakalanan müthiş uyumla ikili inanılmaz bir performans sergiledi. Ataman Cannes'dan en iyi yönetmen, Larkin de Oscar'dan en iyi oyuncu ödülünü hak etti.
Hadi geçmiş olsun, lig bitti!
Fenerbahçe maçında televizyonda yorum yapanların çoğu Başakşehir'in puan kaybedeceğini ileri sürüyorlardı. Fakat bu görüşü temellendiremiyorlardı. Çünkü bu bir 'temenni' idi. Futbol yayınlarından para kazanan hiç kimse Başakşehir'in şampiyon olmasını istemez. Çünkü kitlesi yoktur, reytingi yoktur, tirajı yoktur.
'3 büyük' ne kadar kollanıyorsa, Başakşehir o kadar kollanıyor
Başakşehir de arkasındaki tüm desteğe rağmen ne tribüne seyirci çekebiliyor, ne de Bursaspor'un şampiyon olduğu sezon olduğu gibi gittiği stadyumlarda saygı ve destek görüyor, alkış alıyor. Turuncu-lacivertliler, tüm bunlara rağmen hâla şampiyonluğun en güçlü adayı konumundalar. Ancak bunda sadece Başakşehir'in ardındaki destek mi pay sahibi?
Batık futbolun kurtuluş reçetesi Trabzonsporlu gençler...
Trabzonspor, tam anlamıyla “krizi fırsata çevirdiği” günler yaşıyor. Öyle pozitif bir ekip yakalandı ki, son maçta yaşanan hakem hatalarına karşın top oynadılar, oyuna küsmediler, hakemin yanlışlarını meslektaşlarından çıkarmadılar, kimseyi günah keçisi ilan etmediler ve son düdük çaldığında maçın bütün aktörlerinin elini sıktılar. Skorlardan önemli, şampiyonluklar kadar kıymetlidir bunlar.
'Unutulmaz' bir ilk yarıyı geride bıraktık...
İş adamları kulüplerin başında olduğu müddetçe aynı döngüyü yaşamaya devam edeceğiz. Onların dünyasından bakılınca sorun hep aşağıdadır çünkü.
Bir Almanya klasiği: Dortmund-Münih
O akşam yaşadıklarımı düşündüğümde Almanca konuşan İngiliz işçi sınıfının içindeymişim gibi hissettim. İngilizlerin pub ve futbol kültürünün neredeyse aynısı. Hafta içi çalışmaktan başka bir şeye vakitleri kalmayan insanların en büyük eğlencesi. Eğlencesi güzel olsa da insanların siftinmesine vesile olduğu için futbola ilişkin çelişkili düşüncelere dalıyorum...
Eğrisi Fenerbahçe, doğrusu Beşiktaş ve Galatasaray
Galatasaray ve Beşiktaş, Avrupa perdesinde en uygun kostümle yer alan takımlar oldular bu hafta. Akhisar, güçlü rakibiyle birlikte tecrübesizliğine de mağlup olurken Fenerbahçe birkaç yanlışı bir arada yaptı...
Milli takımı 'yeniden' sevmek
Başlıktaki 'yeniden' ifadesiyle şunu kabul etmiş oluyoruz: Bir zamanlar Milli Takımı gerçekten sevdiğimiz bir dönem vardı. Pazartesi akşamı İsveç karşısında sahada mücadele eden takım da bu sevgiyi -şimdilik- hak edecek işler yaptı...
Süper Lig'i özlemeye hasret kaldık
Geçmişte yeni sezon öncesi heyecandan karın ağrıları çektiğimiz, TSYD şubelerinin düzenlediği kupalara büyük önem verdiğimiz, takımların dolu tribünler önünde sezon açılışlarını izlediğimiz, yeni transferleri antrenmanlarda takip ettiğimiz ve hepsinden önemlisi sezonu başlatacak o ilk düdüğü hasretle beklediğimiz günler yaşadık. Artık geriye dönüş mümkün değil, konsol oyunlarında bile 3 ayda bir güncelleme yapılan sabırsızlık zamanlarındayız.
Kupa Fransa'nın ama şampiyon Hırvatistan!
Dünya Kupası'nı Fransa şampiyon tamamladı. Ama şampiyonun aksine kupaya rengini 'kaybeden takımlar' verdi.
Daha ilk maçlarda bile keyif veren Dünya Kupası
Bu kupanın farklı ve güzel geçeceğinin işaretini daha ilk maçlardan aldık: Almanya yenildi; Brezilya, Arjantin, İspanya berabere kaldı; Rusya ise beklenmedik bir şekilde daha şimdiden ikinci turu garantiledi. Tek kötü şeyse Salah'a doyamadan ona veda etmek zorunda kalmak...
Kupanın üzerindeki kirli eller...
Yazının özeti: Ramos'un kaldırdığı kupa olacağıma, Salah'ın döktüğü gözyaşı olurum...
Akhisar sen bizim her şeyimizsin!
Türkiye Kupası'nı ilk kez bir ilçe takımı kazandı. Aslında semt takımları olup ülke futboluna egemen olan büyükler dışında herkes için sevindiren bir şampiyonluk oldu bu...
'Tehlikeli' yakınlaşma: Kalan 5 haftada kim kaç puan alır?
Süper Lig'de zirvedeki dörtlü bir maçlık arayla diziliyor; haftaya alınacak sonuçlara göre dördüncünün birinci olma ihtimali var. Bu tabloya göre en büyük "tehlike" ise Başakşehir'in aradan sıyrılıp ipi göğüsleme şansı. Yukarıda bunlar olurken aşağıda ise bir tribünün hızla çürümesine şahit oluyoruz...
Sarı-kırmızılı takımlar için hezimet haftası
Süper Lig'de haftalar ilerledikçe çözülmesi gereken düğüm sayısı artıyor. Hem zirvede hem de küme düşme hattında ortalık karışık. Belli olan tek şey ise Karabükspor'un matematiksel olarak şansını yitirip lige veda etmesi...
Her halükarda kötünün iyisi şampiyon olacak
Başarı, Şampiyonlar Ligi eleme turunda neredeyse Sevilla'yı eleyecek hale gelmek mi, yoksa neredeyse elenecek hale gelen Sevilla'nın liginde yedincilikte olmasına rağmen Şampiyonlar Ligi'nde en iyi sekiz takımı arasında yer alması mı?
Fenerbahçe kazanırsa Beşiktaş şampiyon olur!
Görünen o ki bu akşam oynanacak derbide Galatasaray'ın puan kaybetmesi en büyük olasılık. Ama Galatasaray için buradan beraberlikle dönmek o kadar da kötü bir sonuç değil. Onlar için problem yaratacak durum Fenerbahçe'nin galibiyeti. Bu sonuç Fenerbahçe'yi aktif bir şekilde yarışa yeniden dahil ederken, Galatasaray'ın sahip olduğu kendine güveni de hırpalayacak.
Bu hafta ligi boşverin, 'sezon finali' haftaya!
Uzun süre sonra ligde kritik bir virajın dönülmeyeceği bir hafta yaşayacağız. Zirvedeki takımların puan kaybetme ihtimali düşük. Düşme adayları birbirleriyle oynamıyor. Haftasonunda farklı planlar yapmak için bu hafta iyi bir fırsat.
Böyle buyurdu Ricardo...
23'üncü haftanın derbi mücadelesini kazanan Beşiktaş, şampiyonluk yarışına yeniden güçlü bir şekilde geri döndü. Quaresma ise uzun bir süre sonra bir maça damgasını vurdu.
Beşiktaş, hiç olmadığı kadar favori!
Onca farklı takım ve oyun yapısıyla baş etmeyi öğrenen Beşiktaş, bu noktada şimdiye kadarki en zor sınavını verecek. Liseyi başarıyla bitirdi, şimdi sıra üniversite sınavında. Daha önceki verdiği sınavlara ve not ortalamasına bakılırsa bu engeli de aşmaması için hiçbir neden yok.
Büyük takım taraftarlığı ne zor şey usta!
Büyük takım taraftarlığı ile güçlü bir iktidarın mensupları arasında benzerlik var: Her ikisi de her türlü imtiyaza, yönetme gücüne ve kurdukları hegemonyaya rağmen aradıkları huzuru bir türlü bulamazlar...
Fenerbahçe ve Trabzonspor nasıl kazandı?
Sadece bu haftanın değil, sezonun en önemli gelişmesiydi belki de, bu kadar yıl sonra kavgasız bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçı izlememiz. Umalım ki Fenerbahçe kalecisi Volkan, maç öncesi Trabzonspor formalı çocuğa gösterdiği şefkatin yarısını bir iç saha maçında meslektaşı olan bordo-mavili futbolculara gösterebilsin...
Süper Lig'de üçlü şampiyonluk yarışına doğru...
Süper Lig'in ikinci yarısının ilk haftası, ligin kalanı için hayli ipucu verdi. Bunlardan en önemlisi yarışın üç takım -Başakşehir, Beşiktaş ve Galatasaray- arasında geçeceğinin belli olması oldu...
Başakşehir'in şampiyon olması, futbolun çöküşü demek
Başakşehir, Türkiye'nin sponsorluk geliri en fazla olan kulübü. Peki, bu nasıl oluyor? Ne tarihi, ne taraftarı olan bir kulüp, bunu nasıl 'başarıyor'?
17 haftalık hesap bakiyesi ve Fatih Terim'in "sahalara dönüşü".
Terim, daha göreve başlamadan son haftaya damgasını vurdu. Öyle ki, rakipleri de onun için çok güzel bir hoş geldin hazırladı. Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Kayserispor ve bizzat Galatasaray'ın mağlup ettiği Göztepe; hiçbiri de galip gelemedi. Terim daha ilk haftadan rakiplerinin kayıplarıyla 13 puanlık bir avantaj yakaladı. Üstelik Fatih Terim, Göztepe maçını da Tudor taktiğiyle kazandı. Yani Terim geldi ama Tudor'un ruhu yaşıyor!
Galatasaray hariç herkes mutlu!
İstanbul kulüplerinin ilk dört sırayı zapt ettiği Süper Lig'de, bu takımlardan bir tek Galatasaray bunalımda. Diğerleri ise Göztepe, Kayseri ve Trabzonspor'la paylaştıkları bir mutluluğu yaşıyorlar...
Ya Igor Tudor da taraftara saldırsaydı?
15 haftanın geride kaldığı 'Süper Lig'de, en çok eleştirilen ve tartışılan isim, lider Galatasaray'ın teknik direktörü Tudor olmaya devam etti. Acaba Hırvat çalıştırıcı, meslektaşı Ümit Özat'ın bu hafta gerçekleştirdiği taraftara saldırma eylemini yapsaydı, hali ne olurdu?
Beşiktaş ne kadar ileriye gidebilir?
Şampiyonlar Ligi grup maçlarını ülkemizde daha önce elde edilmemiş bir biçimde geçen Beşiktaş'ı bir üst turda zorlu takımlar bekliyor. Öyle ki, eşleşme şansı olduğu ekipler içerisinde en zayıfı gibi görünen Basel bile başa çorap örebilir...
Emrullah'tan önce Fabri de ağlamıştı...
En iyi yine Beşiktaşlılar bilir; çok uzağa gitmeye gerek yok: Geçen yıl Ukrayna'da, Beşiktaş Dinamo Kiev'e 6-0 kaybederken o maçla ilgili hepimizin hafızasına kazınan görüntü Fabri'nin gözyaşlarıydı...
Aslan av oldu, Kanarya yeniden doğdu!
12 haftanın geride kaldığı ligde, Galatasaray liderlikten olmadı ama alaşağı oldu. Fenerbahçe ise aldığı galibiyetle yarışa yeniden tutundu. 'Son şampiyon' ise hâlâ 'relax' takılıyor. Aşağıda ise Gençlerbirliği adına 'küme düştü' dememek için hiçbir neden yok...
Liderlik, şampiyonluk için yeterli değil!
Galatasaray, sezon başı travmasını çok iyi atlatmanın verdiği yenilenmeyle kazandığı güveni iyi kullanarak, iki maçtır takılmasının ardından bu hafta aldığı kolay ve farklı galibiyetle bu güveni tazeledi. Fenerbahçe ise aynı dönemde benzer sorunları yaşadı ve bunu bir türlü tedavi edemeyince vaat ettiği hiçbir şeyi gerçekleştiremedi.
Puan farkı 'suni'; ama sadece Fener'le!
Ligin 10'uncu haftasına ilk 4 sırada giren hiçbir takım galip gelemedi. Eğer Fenerbahçe kazansaydı, ilk 4 sıra alt üst olacak ve Kocaman'ın bahsettiği suni puan farkı eriyecekti. Aslında bu fark, Fenerbahçe hariç, eridi de...
Futbol tekerrürden ibarettir!
Şampiyonluğun en güçlü dört adayı bu hafta birbirleriyle oynadı. Galatasaray-Fenerbahçe maçında futbol geri planda kalırken Beşiktaş, Başakşehir'i yine yenemedi. Futbolun güzellikleri ise iki maçta toplam 12 golün atıldığı Ege Bölgesi'ndeydi...
Beşiktaş, kendine yakışanı giyiyor!
Artık mazide kalan Penguen Dergisi'nde "vatandaşa sorduk" bölümünün klişe ifadesidir: ".... insanın kendine yakışanı giymesidir." Beşiktaş da kendine yakışan lig olarak Şampiyonlar Ligi'ni seçmiştir!
Maçlar golle başlayınca...
Süper Lig'de haftalar ilerledikçe güzel oyun ısrarındaki takımlar yukarıya doğru heybetli bir şekilde yükselirken, bunu yapamayanlar ağızda 'Buruk' tat bırakıyorlar...
Avrupa semalarında bir 'Kartal' dolaşıyor!
Beşiktaş, Avrupa'da en çok konuşulan takımlardan biri oldu; hem oynadığı futbol hem de stadyumdaki atmosferle. Ve bir kez daha görüldü ki, onlar artık bir Şampiyonlar Ligi takımı...
Girilmesi en zor stadyum
Antalya'daki stadyumun etrafında hatırı sayılır derecede kadın seyyar satıcı ve köfteci var. Daha önce hiçbir yerde rastlamadığım, hamurunu orada açıp gözlemesini yapan teyzeler bile vardı. Ama stadyuma yaklaştıkça keyfim kaçtı.
En Avrupalısı Beşiktaş
Beşiktaş'ın Avrupa'da başarılı olması, ligin kalitesinin ötesine geçen bir anlayışla futbol oynama isteğinde yatıyor. Başakşehir ve Konya lig vasatını aşamayınca bu kulvarda tökezlediler.
Avans bitti, lig yeni başlıyor!
Süper Lig'de dördüncü hafta geride kaldı. İlk üç haftanın 'ciddiye alınmadığı' sezonda ilk hafta maçları sanki bu hafta itibariyle oynandı ve lig de yeni başladı...