YAZARLAR

BM’de reform başka bahara mı?

Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurul Görüşmeleri 12 Eylül- 25 Eylül tarihleri arasında ABD’de yapılıyor. Aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da olduğu pek çok lider, bu toplantıda Genel Kurul’a seslenerek küresel gündeme dair politika ve önceliklerini paylaşıyor. Bu yıl zirvede dikkat çeken önemli ayrıntılardan birisi Angela Merkel, Vladimir Putin ve Xi Jinpin’in New York’a gelmemesi.

Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurul Görüşmeleri 12 Eylül- 25 Eylül tarihleri arasında ABD’de yapılıyor. Aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da olduğu pek çok lider, bu toplantıda Genel Kurul’a seslenerek küresel gündeme dair politika ve önceliklerini paylaşıyor. Bu yıl zirvede dikkat çeken önemli ayrıntılardan birisi Angela Merkel, Vladimir Putin ve Xi Jinpin’in New York’a gelmemesi.

Genel Kurul, ABD sponsorluğunda “ BM’de bürokrasinin azaltılma ve daha hızlı hareket etme” odaklı deklarasyonla başladı. ABD’nin bu hamlesine Rusya sıcak bakmıyor. BM’de reform talebi sıklıkla gündeme geliyor, ancak sonuç alınamıyor. BM 72. Genel Kurulu Görüşmeleri vesilesiyle reform taleplerini BM’nin kuruluş dinamikleri, yapısı, sorunları ışığında ele almak yerinde olacak.

CEPHE ADINDAN STATÜKO BEKÇİLİĞİNE: BM NASIL KURULDU?

II. Dünya Savaşı’nda Almanya, İtalya ve Japonya’nın Mihver cephesine karşı ABD, İngiltere, Fransa, SSCB ve Çin’in içinde olduğu cephenin adı Birleşmiş Milletler’di. Bu cephe, faşist yayılmaya karşı milletlerin yan yana ve birlikte hareket etmesinin sembolüydü. 1945’te Birleşmiş Miletler, İngiltere ve Fransa gibi eski büyük güçlerin yanında savaş galibi ABD, SSCB ve Çin tarafından hazırlanan antlaşmayla örgüte dönüştü. Örgütün siyasal, sosyal, ekonomik perspektifi değinilen hamilerce hazırlandı. Özetle BM, uluslararası sistemdeki statükoyu yansıtacak şekilde kuruldu.

Beşlinin Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyeliği ve veto hakkı, yani ayrıcalıklı konumu, yetki ve sorumlulukları dikkate alındığında Soğuk Savaş’ın iki amansız rakibi ABD ve SSCB’nin bu noktada rakip değil, ortak oldukları açıktı. Ortaklık beşli arasında hâlâ sürüyor.

YOKSA BAZILARI DAHA MI EŞİT ?: GÜVENLİK KONSEYİ

George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabının akıllarda yer eden cümlelerinden birisi “tüm hayvanlar eşittir, ama domuzlar daha eşittir”. Eserin hedefinde komünizm olduğu biliniyor. Ancak Güvenlik Konseyi yapısı dikkate alındığında eser buraya da uyarlanabilir. BM Antlaşması “evrensel kapsayıcılıkta” bir metin ve egemen ulus devletlerden oluşuyor. Ancak örgütün yaslandığı bir denge var. Dengenin siyasi ve güvenlik ayağını Güvenlik Konseyi’ne hasredilen “uluslararası barış ve güvenliğin korunması” oluşturuyor.

Konseyi’n “barış ve güvenliğin korunma yetkisi” (madde 24), bu yetkinin şekli, zamanı, hangi durumlarda nasıl uygulanacağını (madde 25, 25 ve 39-42) da belirliyor (1).

Yani neyin uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olduğu ve müdahale edilip edilmeyeceği değinilen beş daimi üyenin hemfikir olmasına bırakıldı. Daimi üyelerden birisinin “hayır” dediği, yani veto ettiği, karar, geri kalan 14 üye “evet” dese de hayata geçirilemiyor. Dolayısıyla küresel güç dengesi ve statükoya engel olan her şey tehdit sepetine dahil oluyorken, bunu konsolide eden, bu dengeye zarar vermeyen faaliyet ve kalkışmalar, niteliğinden bağımsız, tehdit olmaktan çıktı. Yani statüko, “barış ve güvenliğin korunması” zırhını kuşandı ve beş daimi üyenin ortak zeminde buluşmasında billurlaştı.

NEREDEN GELİYOR BU DEĞİRMENİN SUYU?: EKONOMİK KAYNAKLAR

BM’nin kendisine doğrudan bağlı olan alt örgütleri, bürokratı, Barış Gücü Operasyonları gibi pek çok sorumluluğu var. Peki bu kocaman örgüt finansal ihtiyaçlarını nereden karşılıyor? Söz konusu sorunun kestirme yanıtı üyelerden alınan aidatlar ve bağışlar. Bağışlar bir yana aidat mekanizması örgütü temel fon kaynağı. Nasıl olduğuna bakalım.

İki yıllık dönemler için hazırlanan örgüt bütçesi ve üye devletlerin ödeyeceği aidatların tutarı İdari İşler ve Bütçe Komitesinin tavsiyesiyle Genel Kurul tarafından seçilen ve 18 uzmandan oluşan Aidatlar Komitesi’nin tavsiyesi doğrultusunda belirleniyor. Devletlerin ödeyeceği aidat miktarı, ödeme kapasiteleri doğrultusunda hazırlanıyor. Bu kapasite, kişi başına düşen milli gelir başta olmak üzere pek çok faktör dikkate alınarak üç yıllık güncellemelerle yapılıyor.

Daha önce ucu açık olan, “ver verebildiğin kadar” mantığına dayanan aidat üst limiti gerek yarattığı eşitsizlik, gerek ABD gibi ülkelerin “herkes katkısı kadar oya sahip olsun gibi” atılımları sebebiyle 2000’de Genel Kurul kararıyla yeniden düzenlendi. Buna göre, bir üye ülkenin BM bütçesine katkısı, Örgütün toplam bütçenin yüzde 22’sini aşamayacak. Tabii ki bu düzenleme, yoksul ülkelerin kimlerin eliyle, hangi yöntemlerle yoksulluğa itildiğine yer verilmeden yapıldı.

Çok sayıda üye devletin katkı paylarını tam ve zamanında ödememesi nedeniyle Birleşmiş Milletler uzunca bir süredir mali açıdan istikrarsızlık yaşıyor. Bir üye belirlenen aidat borcunu öde(ye)mezse ne olur? Burada BM Antlaşmasının 19. Maddesi devreye giriyor: bir üyenin gecikmiş borçlarının tutarı önceki iki tam yılın ödeme payına eşit veya ondan fazlaysa Genel Kurul’da oy kullanamaz. Eğer Genel Kurul aksamanın üyenin iradesi dışındaki sebeplerden kaynaklandığı kanısına varırsa oy kullanmasına izin verebilir (2).  Örneğin 5-73 Haziran 2017’de Toplanan Katkı Komitesi Raporu uyarınca (3) Somali, Gine Bissau, Komorlar ve São Tomé ve Príncipe Demokratik Cumhuriyeti’nin koşulları ışığında Madde 19’dan muaf tutuldu. Buna karşın; BM 2015 Raporu uyarınca, kıtlık, savaş ve sıtmanın pençesindeki Yemen’in yanı sıra Kırgızistan, Ruanda, Grenada gibi sekiz ülke borçları nedeniyle Genel Kurul’da oy kullanamıyor. Özellikle Yemen’in bu yıl da Madde 19’dan muaf tutulması BM içinden tartışmalara neden olmuştu.

ÖNERİ ÇOK ADIM YOK: REFORM TALEPLERİ

Küresele politik ve ekonomik dengelerin değişmesi, örneğin küreselleşme tartışmaları etrafında devlet odaklı oluşumların geleceği ve güncellenme ihtiyacına dönük öneriler başta olmak üzere farklı sesler reform istiyor. Büyük oranda hedefte olan Güvenlik Konseyi. Bu öneriler üç madde etrafında toplanabilir. İlk olarak, devlet dışı yapılar, bireyler ve yıllık geliri pek çok devletten fazla olan şirketlere dikkat çekerek BM’nin yeni dinamikleri dikkate almasını talep edenler. İkincisi, Güvenlik Konseyi’nde doğrudan daimi statü talebindekiler. II. Dünya Savaşı’nın kaybedenleri Almanya, Japonya ve İtalya ve yükselen ekonomiler örtük ya da açık olarak bu talebi gündeme taşıyor. Üçüncüsü, İçinde Türkiye’nin de olduğu (Dünya Beşten Büyüktür Kampanyası) gibi bazı ülkelerse bölgesel bazlı, ya da siyasi ve ekonomik kapasitenin yanı sıra dinsel ve kültürel kimlik esaslı reform kanadında yer alıyor.

Kısaca özetlenen öneriler, hali hazırda ufak düzenlemeler dışında hayata geçmiş değil. Güvenlik Konseyi adeta dokunulmazlıkla kuşatılmış durumda. Genel Kurul'un yapısı ve işleyişine yönelik, bürokratik yapılanmaya ilişkin önerilerse zaman zaman hayata geçiriliyor. Ancak eleştirilerin hedefi Güvenlik Konseyi yaklaşmak çok olanaklı görünmüyor. En azından beş üyenin izni olmadan bunun yapılması zor. Dolasıyla bu yılki Genel Kurul’dan da reform sesleri gelse de adım beklemek iyimserlik olur. Özellikle Rusya, Çin ve Almanya’nın devlet başkanı düzeyinde katılmadığı bir toplantıda.

Kaynaklar: 

1 Erdem Denk, “Uluslararası Sistemdeki Dönüşümler Işığında BM’nin 70 Yılı”, Journal of Business Economics and Political Science, c. 5, n. 9, Nisan 2016, s. 14.

2  Detaylı Bilgi için bkz: http://legal.un.org/repertory/art19.shtml 

3 Detaylı bilgi için bkz: Report of the Committee on Contributions: Seventy-seventh session (5-23 June 2017), http://undocs.org/en/A/72/11


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.