YAZARLAR

İşte bunlar hep fiş!

Beynimin derinliklerinde dönen milli eğitimin 'mil' i bunlar. Evet evet, işte bunlar hep fiş!

Aradan geçen onca yıla rağmen karnımda bir heyecan oluyor. Okullar açılıyor. Sezonda, karla birlikte tatil ihtimaline sevinmem ve bir çift tatlı sözüyle şehrin valisini sevebilmem de ayrı tuhaf.

‘Öğretmen’ dendiğinde ellerimin ceket düğmesi araması; ‘beslenme’ dendiğinde aklıma çantanın gelmesi; ‘efenim servis açalım mı?’ diye sorduğunda garsona bakıp ‘dolmuşu nereye eyledin?’ diye sorasım;

‘gebelik testi’ dendiğinde bile beş seçenek arayışım…

İş ararken ‘sözlü mülakat’ dendiğinde kendimi kara tahtanın önünde hayal edişim; beyaz önlüklü kasaba, ‘eti benim, parası senin hocam’ diye saygı duyuşum…

Beynimin derinliklerinde dönen milli eğitimin 'mil' i bunlar. Memleketteki her ‘çamur’ duruma yatan beynimin, daha terü tazeyken ‘fiş’lenmesinin sonuçları. Evet evet, işte bunlar hep fiş!

Tam bunları unutacakken bir de bakmışım babayım. Okullu çocuklar. Al sana konu tekrarı. Kulaklarımda, ‘de mek kiii naap mı yooor muu şuuuz!’ sloganıyla pür dikkat ebeveyn olma telaşı. Önce, ‘devlete mi,

özele mi’ biçimindeki sınıfsal tercih. Özel dediği de sanki daha uygar bir devletin teşebbüsüymüş gibi bi havalanmalar. Tabii ki hepsi aynı devletin. Özelin duvarları, tuvaletleri ve yemekhanesi daha jan janlı ve sınıf mevcudu daha sayılabilir o kadar. Hepsinde aynı müfredat.

Yalnız bu müfredat lafı hiç değişmez. İçi dolar boşalır ki niteliksel olarak hep bir boşalmadır. Geçen gün oğlum sordu, ‘müfredat’ nedir

diye. Dörde geçti. Bunun soruları test tekniğine uygun değil diye hemen cevaplayamıyorum. Yaklaşık otuz saniye düşündüm.

'Dersteki konuların listesi gibi' dedim. ‘Lokantada garson bize bir menü getiriyor ya’ dedim. 'İşte’ dedim, ‘o menüdeki yemeklerin hepsini yememiz lazım diye düşün. Müfredat böyle bişey işte’...

'Çok çalışırsak yapabiliriz demi’ dedi. 'Tabii ki, gerekirse destek alırız yavrucum’ dedim.

‘Keşke seçebilseydik ama’ dedi, konuyu yeni çantaya getirdim, aklı

dağıldı. Israrcı olsaydı, tablet bahsine dalacaktım, hiç şansı yok!

Ebeveynim ben!

Oğlan bu sene sabahçı. Güneş enerjisiyle çalıştığı için erken kalkma sorunu yok. Bebekliğinden beri güneş batar batmaz, perdeleri kapatıp uyuma moduna giriyor. Sabah da müezzini kaldıracak sanki. Bize de ayrı

zulüm, ‘kalkın sabah olduu!’… Bir iki sene sonra benden ümidini kesti şükür. Üç yaşından beri okul yollarında. Hiç de zül değil paşama, ‘yaşasın, pazartesi!’ diye uyanır mı insan? Bu sene sabahçı olacak diye dörtte kalkmayı planlıyor. Risk olmasın diye de ablasının telefonunu kurmak için pazarlıklar yapıyor. İkinci kademede ‘normal’leşir diye devlete inancımız tam!

Kız daha aklı başında sanki. Üniversiteye hazırlanıyor. ‘Üniversite de benim için hazırlanıyor mu?’ diye düşünmeden, tam bir tevekkülle etüt

üstüne etüt yapıyor odasında. Yalnız, çok soru çözünce normal kitaplarına ihanet ettiğini düşünüp vicdan yapıyor. Kafka hastası ama neşe dolu Allah’tan. Kitaplarına titiz, hayatta vermez. ‘Soru bankası lazımsa al ama onlara elleşme’ diyor. Edebiyat hocası bunu böyle yaptı.

Başta da biraz tuhaftı ama bi ara düzeldi! Okula başlamadan önce ilginç çıkışları olurdu. Hep bir fikri vardı. Bi gün yine 'fikir buldum' dedi. Şaşırmış gibi yaptım. ‘Diş macununa

reklam alınabilir!’ dedi. Macuna? ‘Nasıl?’ dedim. ‘Şöyle bastırınca macun çıkıyor ya, işte üzerine reklam yazılır’ dedi. Kafamda macun aktı, üzerinde dolar işareti! Dedim; ‘hanım bu kız bizi kurtarır!’

Neyse, okula başladı. Devlet okulu. İkinci dönemde sakinleşti. Artık devlet buna ne yaptıysa? Akşam soruyorum, ‘okulda naptınız?’ diye. Hep

aynı cevap:‘Arkamıza yaslanıp çiçek oluyoruz!’…

Baktım bu böyle giderse 'ot' olacak, dedim 'ebeveyn' desteği şart. AVM gezme ayağına doğru kitapçılara! Yedinci sınıfta TEOG ya da ona benzer

bi sınav vardı. Soneler’i bıraktı soru bankalarına sardı mecburen. Devlet, Shakespeare’den daha değerli şeyler öğretirken, gaflette

kalınmaz! Derken, lisede edebiyat hocası sayesinde kitapsızlıktan kurtuldu. Verilmiş sadakası varmış!

Başta, ilham veren öğretmenlerimiz olmak üzere öğrencilerimizin, anne babalarımızın, kırtasiye esnafımızın, servis şoförlerimizin, hep

birinci çıkaran kurs merkezlerimizin yeni eğitim öğretim yılı hayırlı olsun!


Özkan Özgür Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun. 'Soğanın Cücüğü' adlı stand up gösterisi yapıyor. İletişim ve bireysel gelişim alanlarında danışmanlık yapıyor, eğitimler veriyor.