YAZARLAR

Nevin: Hiçbir şeyi gönüllü yaşamadım

Yargının ve devletin idrakinde “öldürme yetkisi” diye bir hiyerarşik sıralama olmalı. Kamu görevlileri, korumalar, makbul ideoloji mensupları vs. uzayıp gidecek listede ‘erkek olmak’ şeklinde de bir kategori var gibi.

Perşembe günü temyiz duruşması vardı Nevin Yıldırım’ın. Başlık, savunmasında içimi cok acıtan cümlelerinden biri. Duruşmalar başladıktan sonra kendisini destekleyen kadınlara yazdığı mektupta “Bana indirim vermezler abla çünkü ben bir erkek öldürdüm” deyişi, mahkeme hükmünü öngördüğünü gösteriyordu. Son savunmasında gönüllü yaşamadığını söylemesi de mahkeme sürecinde kadınlardan başka kimsenin başına gelenin tecavüz ve meşru müdafaa olduğuna inanmadığının göstergesi. Başına gelenin tecavüz olduğunu ispatlamak için ne yapabilir ki bir kadın? “Namusuma kast edenin sonu bu” demekten başka?

Yargının ve devletin idrakinde “öldürme yetkisi” diye bir hiyerarşik sıralama olmalı. Kamu görevlileri, korumalar, makbul ideoloji mensupları vs. uzayıp gidecek listede ‘erkek olmak’ şeklinde de bir kategori var gibi. Kadınlar bu listeye dahil değil ki yargı kararları öldürülse de öldürse de hep kadını suçlayan ifadelerle dolu. Kadın öldürdüğünde müebbet, erkek öldürdüğünde indirim veren yargı, Nevin için “kasten ve tasarlayarak öldürme” hükmüyle, müebbeti de ağırlaştırmıştı.

Savcı iddianamesine girip 13'üncü duruşmada çıkarılan “canavarca hislerle” kavramı TCK M- 82’den. Kasten ve tasarlayarak öldürme fiilinin tanımlandığı maddeden. Halk ağzında ve kanunun eski dilinde taammüden adam öldürme. Kanunun eski metinlerinde, basının ve halkın söyleyişinde hala yer alan “adam öldürme” ifadesi Nevin’in davasında da tecavüzcünün öldürüldükten sonra “adam” sayılmasına yol açmış gibi. Erkek şiddetiyle öldürülen yüzlerce kadın “adam” sayılmadığından olsa gerek katiller indirim alırken Nevin, uzun süren ve tekrarlanan tecavüzden kurtulmanın başka çaresini bulamadığı için öldürdüğü halde mahkeme, tecavüzü yok saydığı gibi kendisini savunduğuna da ikna olmadı. Fiili taammüt saydığı için öleni de “adam” saydı.

“Evlilik dışı gönül ilişkisi” demişti bir de savcı iddianamesinde. Gönül ilişkisi olsa Nurettin Gider, Nevin Yıldırım’ın kapısına elinde tüfekle mi dayanırdı, sorusunu hiç aklına getirmeden. Tecavüze uğrayan kadın yalnızdır biliriz. Koca desteklemez, suçlar kadını. Kadının ailesi, tecavüze uğrayan kızını değil adını kurtarmayı düşünerek, mağdur kadını öldürmeyi seçer. Kocasının akrabası olan tecavüzcünün ailesinden de köylüden de yardım isteyemezdi Nevin. Yalnız ve çaresizdi. Nurettin akrabalık gerekçesiyle, pişkince sık sık dayanıyordu kapısına. Mahkeme heyeti, kolayca tahmin edilebilecek bu olguları düşünüp Nevin’le empati kurabilirdi. İzlediğim davalarda katil de olsa çocuk istismarcısı da olsa ağır ceza mahkemelerinin sanık haklarını alabildiğine gözettiğine şahit oldum. Zanlıyla empati kurma becerileri var yani. Anlaşılan zanlı erkek değil de bir erkeği öldüren kadın olduğunda değişiyor her şey.

Canavarlık dedirtense olayın basında “kesik baş cinayeti” olarak adlandırılması. Nevin, kapısına tüfekle dayanan Nurettin’i, tüfekle vurup sonra da başını kestiği için. Neden kesti o başı? Ne yaptı o kesik başla? Bu soruların cevabı Nevin Yıldırım’ın yaşadığı ağır trajediyi anlamamıza yeter de artar bile. O kesik başı bir çuvala koyup gidip köy meydanında köy kahvesindeki erkeklerin önüne atışı çok net bir ifade biçim. Hele de erkeklerin önüne o başı atarken “işte namusuma kast edenin sonu ” demesiyle Nevin, yeterince konuşmuş oldu. Biz kadınlar anlarız neden böyle yaptığını ve neden bu sözü söylediğini. Biz anlarız ama bu ülkedeki her erkek eminim ki adı gibi biliyordur, bu davranışın arka planındaki gerçeklerin tümünü. Tecavüzü görmezden, bu davranışın manasını anlamazdan gelen mahkeme gibi sessiz kalsalar da biliyorlardır. Köylük yerde tecavüze uğradığı anlaşılıp hakkında dedikodular yapılan her kadının peşinde köyün bütün erkeklerinin dolaşacağını bilmeyen yoktur, olamaz. Yanlış anlaşılmasın her erkek yapıyordur demiyorum, her erkek biliyordur, diyorum. Nevin, yaşadığının ilişki değil tecavüz olduğunu ispatlamak için kesti o başı. Nevin kendisini evlilik dışı ilişki yaşadığı düşüncesiyle değil (öyle olsa ‘sahipli’ der ‘yenge’ der bulaşmazlar) tam tersine tecavüze uğradığını bildikleri için, “hani bana” umuduyla sürekli rahatsız edenlere cevap olmak üzere köy kahvesindeki erkeklerin önüne attı o başı. “Namusuma kast edenin sonu bu” demesinin başka izahı olamaz.

Mahkeme ise gerekirse zor kullanarak kendisini kurtarabilen “güçlü kadın” imgesine tahammül edemediği için görmezden, bilmezden geldi bu gerçekleri. “Nevin için gerçek adalet isterken bir yandan da insan düşünmeden edemiyor: Hukuk erkeği böyle kayırmasaydı, kadın öldüren erkekleri haksız tahrik indirimiyle 8-10 yılla ödüllendirip, kadına müebbet vermeseydi, bu memleketten kaç tane daha “kesik baş” cinayeti çıkardı kim bilir.” Reçel Blog'dan Feyza'nın sorusu  ise mahkemenin tavrını anlamak için yeterli. Tabi ki kadın öldüren erkek düşük cezalarla ödüllendirilmese her halde bu denli çok sayıda cinayet kurbanı olmazdı kadınlar, demek de lazım.

Nevin’in temyiz duruşması gerçekleşti ama karar 21 eylülde açıklanacak. Nevin Yıldırım için adaletin gerçekleşmesi umudumuz hala devam ediyor. Avukat Fatoş Hacıvelioğlu “bütün savunmayı TCK’nin 25 ve 27. maddelerine göre kurduklarını bu olmaz ise de haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulanmasını talep ettiklerini" söyledi. Hacıvelioğlu, “Bu bir meşru müdafaa dosyası. Kurtulamayacağı sistematik bir tecavüze maruz kalıyor Nevin. En azından meşru müdafaa ve haksız tahrik indirimi uygulanacağını düşünüyoruz” dedi. Meşru müdafaa ve meşru müdafaa sırasında kast içermeyen sınır aşımıyla işlenmiş fiillere ceza verilmeyeceği tanımlanıyor TCK M-25 ve 27’de. Tam olarak Nevin’in yaşadıkları bu maddede tanımlananlar. Bakalım Yargıtay ne karar verecek? Umudumu diri tutarken düşünmeden de duramıyorum: Yargıtay’dan çıkacak karar sadece Nevin’in kaderini değil aynı zamanda kadınların, yaşadıkları şiddetten kurtulabilme umudunu da belirleyecek. Şüphesiz karar Nevin lehinde çıkarsa gittikçe pervasızlaşan erkek şiddetinin dizginlenmesine de büyük katkı sağlar.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.