YAZARLAR

Muhalefette 'huzur' arayışı

15 yıllık AK Parti iktidarında, Kasım 2019 seçimleri gibi belki de son yılların en kritik seçiminin öncesinde muhalefet, kullanacağı dili, söylemi tartışıyor, hatta yeni kavram önerileri ortaya atılıyor. “Demokrasi ve adalet” gibi iki ana konuda ortaklaşan muhalefet cephesi bakalım son aylarda gündeme gelen ve CHP’nin barış yerine de ikame edilebileceğini savunduğu “huzur” kavramını söylemine nasıl yerleştirecek?

Toplumsal muhalefetin son yıllarda en çok kullandığı kavramları sıralasak bir çırpıda, "demokrasi, barış ve özgürlük" diye üç kavram sayarız. Neredeyse tüm muhalefetin üzerinde uzlaştığı, dönemin ihtiyaçlarına göre belki sıralamasının değiştiği veya birinin altının kalın çizgilerle çizildiği bu kavramlara 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte "adalet" kavramı da eklendi.

50 bine varan tutuklama, 100 binin üzerinde ihracın bile tek başına çok şey anlattığı ortamda "adalet" elbette can yakıcı bir ihtiyaç. CHP öncülüğünde yapılan farklı toplumsal kesimleri buluşturan Adalet Yürüyüşü ve ardından gerçekleştirilen kurultay da bu nedenle büyük ilgi gördü. Adalet Kurultayı'nda açıklanan sonuç bildirgesinde de "demokrasi, adalet ve huzur hareketi doğmuştur" vurgusu içinde adaleti ikinci sırada gördük.

Bu yazının konusu ise üzerinde yeterince durulmadığını düşündüğümüz "huzur" kavramı. 'Öfke de bir hitabet sanatıdır' diye gerilim üreten siyaset dilinin savunulduğu bir ortamda "huzur" en temel dileklerden biri oldu. Ama bu kavrama CHP’nin daha geniş bir anlam yüklediğini, hatta “barış” yerine kullanımının gündeme geldiğini öğrendik. “Yeni kavramlara ihtiyaç var” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Cumhuriyet gazetesine bu düşüncesini şöyle anlattı:

“Biz bugüne kadar Türkiye’deki çatışmalı ortamı ‘terör’, ‘barış’ kavramları üzerinden konuştuk. Oğlu terör örgütüne katılmış anne de, oğlu askerde şehit olan anne de ‘huzur’ istiyor. Şehit annesine ‘barış’ denildiğinde terör örgütünün kavramı gibi düşünüyor. ‘Terörle mücadele’ denildiğinde de oğlu örgütte olan anne, kendisine bir saldırı hissediyor. Kavramlar bloke edilmiş. Yeni kavramlara ihtiyaç var. Kurultayda ‘huzur’ kavramı ön plana çıktı. Huzuru konuşalım. Huzur kavramını Kürt sorununda nasıl kullanacağız, onu konuşalım.”

"Huzur" kavramı ve ona yüklenen yeni anlamlar sadece CHP ile de sınırlı değil. Ekim ayında siyaset sahnesinde yer edinmeye hazırlanan Meral Akşener önderliğinde kurulacak yeni partinin kamuoyu araştırmalarında da "demokrasi ve adalet" kavramlarının yanı sıra "huzur" kavramının öne çıktığını yine bu köşede yazdık. Akşener hareketinde yer alan Bağımsız Isparta Milletvekili Nuri Okutan belki parti isminde de kullanımı söz konusu olabilecek “huzur” ile ilgili şunları söyledi:

“Vatandaşın gündemini, ihtiyaç ve beklentilerini ölçmek için yaptığımız kamuoyu yoklamalarında 'huzur' ifadesi çok çıkıyor. Bizim icadımız değil, vatandaşın beklentisi. Bizce bu kavramın öne çıkma nedeni, insanların kendi değerleri, kendi kimlikleri, kendi varlıkları ile kabul edilip karşılıklı saygı içerisinde bir arada yaşama isteği. Bu çok doğal, insani bir talep. “Barış” kavramı ise savaş gibi karşıtlığı da içinde barındırıyor. Siyasi manada kendi gibi düşünmeyeni öteki kabul etme, dışarıda tutma davranışından vatandaş rahatsız. “Huzur” kavramında ise farklı gruplar, karşılıklı saygı öne çıkıyor. Vatandaş huzur istiyor.”

Hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkça ifade edilmeye başlanan, hatta CHP cephesinde “barış” kavramının yerine kullanılması gündeme gelen “huzur”u HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar’la da konuştuk. “Huzur, barış yerine ikame edilebilir mi?” sorusuna “kesinlikle hayır” yanıtı veren Sancar yeni kavram üretimi ve ikame konusuna da mesafeli. Alman tarihçi Karl Dietrich Bracher’in “Tarihin Anahtar Kavramları” isimli henüz Türkçe’ye çevrilmemiş kitabına atıfta bulunan Sancar şunları söyledi:

“Her dönemin belli anahtar kavramları vardır. Özellikle modern tarihin anahtar kavramları, ne olursa olsun terk edilemez. Yerlerine bir başka kavram ikamesi de gerekmez. Esasen bu kavramlar siyasi mücadelelerin en sert zemini ve konusu olurlar. Dolayısıyla her siyasi güç bunların içini kendi istediği şekilde doldurmayı hedefler. Hatta bazı siyasi güçler, bunların içini boşaltmayı da hedefler. Modern tarihte demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü öne çıkan anahtar kavramlar oldu. Son 40-50 yıllık gelişmelerin sonucunda barış da bu anahtar kavramlar arasına girdi. Yapılması gereken yıpranan, hatta anlam değişimine uğrayan kavramları terk etmek değil, tam tersine onları yeniden itibarlı ve içerikli hale getirmek. Siyasi mücadele esas anlamıyla semantik mücadeledir. Özelikle iç çatışmaların müzakere ve diyalogla çözülmesi yöntemi öne çıkmaya başladığında 'barış süreçleri' kavramı kullanılmaya başlandı. Bugün 'barış' dediğimiz zaman esas itibariyle bu süreçler akla gelir. Akademide 'Barış çalışmaları' denilen alan iç çatışmaların siyasal ve demokratik yollarla müzakere yoluyla çözülmesidir. 'Barış gazeteciliği' dahil bunların hepsi esasen bu sürecin ürünü olarak ortaya çıkan kavramlardır. Sadece iç çatışmaları sona erdirmek için de değil, bu kavram devletler arası savaşları da engellemeye dönüktür. Sonuç olarak bu kavram özellikle Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana daha çok iç çatışmaların siyasal, demokratik yollarla çözümünü ifade eden, simgeleyen bir kavram haline gelmiştir.”

Sancar’a göre, bu kadar çok bağlamı ve çağrışımı olan barış kavramının terk edilmesi ne mümkün ne de kabul edilebilir. Hatta yeni kavram arayışı kötü kullanım stratejilerinin kullanımlarına teslim olmak anlamına geliyor. Sancar, “Eğer bir kavram yıpranmışsa çare onu terk etmek değildir, ona gerçek içeriğini kazandıracak programlar ve yöntemler üretmektir. Barış kavramı terk edilemez. Barış asla başka kavramların altına yerleştirilerek evcilleştirilemez” diyor.

Sancar’ın “huzur” kavramının kullanımına itirazı yok ama bunun barışın anlamını karşılamayacağını belirterek şunları söylüyor:

“Huzur öyle barış gibi çok kapsamlı siyasi boyutları olan bir meselenin başlığı olamaz. Huzur öte yandan fazlasıyla içeriksiz, alabildiğine apolitik ve son derece evcil bir kavramdır. Çetin siyasi görevleri ve hedefleri anlatmaya asla elverişli değildir. Başka bağlamlarda huzur kelimesi tabii ki kullanılabilir ama barış kavramının yerine koymaya kalkarsanız aslında meselenin gerçek boyutlarını da zorluklarını da gözlerden kaçırmaya hizmet edersiniz.”

15 yıllık AK Parti iktidarında, Kasım 2019 seçimleri gibi belki de son yılların en kritik seçiminin öncesinde muhalefet, kullanacağı dili, söylemi tartışıyor, hatta yeni kavram önerileri ortaya atılıyor. “Demokrasi ve adalet” gibi iki ana konuda ortaklaşan muhalefet cephesi bakalım son aylarda gündeme gelen ve CHP’nin barış yerine de ikame edilebileceğini savunduğu “huzur” kavramını söylemine nasıl yerleştirecek?