YAZARLAR

Çöpüyle cennet ülkem

Almanya’da yaşayan bir vatandaş Türkiye’ye gelince neden çöpünü ortalığa atar? Orada atık sistemi kurmayan ve saatlerce kuyrukta bekletenlerin hiç mi suçu yoktur? Hedeflerini takip etmeyen, bu konuda sektörü denetlemeyen bir ülkenin atık politikası olabilir mi? Pet şişe suyu, cam şişede gazozu satan şirket atığından sorumlu olmazsa ne olur? Ülkenin atık politikası bile hafriyat ya da konteyner üreticisine para kazandırmak üstüne...

Tatilde ne gördünüz? Benim gözüme çarpan üç şey oldu: Birincisi dağa taşa duble yol. Kimi yerlerde ikişer değil üçer şerit yollarla kasabaları birbirine bağlamışlar. Ülkenin müthiş kaynak fazlalığı bu kadar net görülemezdi. İkincisi kutsal otoparklar. O kadar etkilendim ki İztuzu Plajı'ndan daha geniş otopark yapmışlar. Korunan kaplumbağa ve yüzen insanlara ayrılan alandan daha geniş bir bant otoparka ayrılmıştı. Üçüncüsü ise dağ, taş her yerde çöpün olması idi. İşte dedim, çöpü ile cennet olan bir ülke! Her tarafta cam ve pet şişeler, naylon poşetler hatta inşaat atıkları. Köyceğiz’deki devlet ormanına giriyorsunuz, sığla ağaçlarının altında binbir çeşit çöp ve inşaat molozu.

Sağ tarafınızdan biri “ülke güzel ama insanı pis “ derken, soldan soldan “sistem var mı, denetleme-yaptırım var mı?” lafı geliyor. Her şeyi geri dönüştüren o toplumdan, aldığı yağ tenekesinde bile çiçek yetiştiren, 3R, recycle-reuse-reduce yani "geri dönüştür, tekrar kullan ve azalt" diyen bir toplumken bu kavramlar literatüre girince eski alışkanlıklarımızı neden terk ettik? Nasıl Almanya’dan gelen Türkler orada yüzde 100 geri dönüşüm yaparken burada dokuz ton atığı sınır kapısına bırakıyor? Olay sağın söylediği gibi kişilerin kötülüğü mü, yoksa aklın söylediği gibi sistem sorunu mu?

Önce atıklara dair bazı temel verileri tartışalım.

Atıkların durumunu üçe ayırabiliriz: Toplanan ve depolananlar, toplanan ve değerlendirilenler, toplanmayan ve doğaya bırakılanlar. Toplanmayan ve doğaya bırakılanların miktarını bilmiyoruz ama her gün doğada görüyoruz. Diğerlerine dair veriler ise mevcut.

TÜİK’in “Bertaraf yöntemlerine göre” belediye atık miktarı 1994-2014 verilerine göre 1994’de 17,8 milyon ton olan toplanan atık, 25,1 milyon tona, 2014’de 28,2 milyon tona çıktı.

Burada şu soru karşımıza çıkıyor: Peki bu toplanan atıklar ne oldu?

1994’de atıklar belediye çöplüklerinde toplanırken, son yıllarda artık düzenli depolama sahalarına gitmeye başladı. 2003’de 15 olan düzenli depolama sahası, 2014’de 113’e çıktı. Böylece toplanan atıkların üçte ikisi bu depolama sahalarına, üçte biri ise hâlâ eski düzen belediye çöplüklerine gidiyor. Ama TÜİK verilerine göre 2014 yılında toprağa gömülen 7 bin ton, dereye, göle dökülen 16 bin ton, açıkta yakılan 4 bin ton atık var. Öte yandan 136 köy ve dokuz ilçenin atıkları Van Gölü’ne dökülüyor haberi önünüze gelince neye inanacağınızı bilemiyorsunuz.

HAFRİYAT SEKTÖRÜ

Burada bir sorun karşımıza çıkıyor. Atık depolama güzel ama geri dönüşüm olmadan, azaltım ve yeniden kullanım politikaları olmadan atık depolama tesisleri çabucak dolmaz mı? Dolar tabii ki. Dolduğu için atıkları yakmayı düşünenler bile çıkmaya başladı. Dolayısıyla, 3R’siz atık politikası her 10-15 yılda dolan saha demek, yani her 10-15 yılda yeni tesis için hafriyat demek.

ATIK DEMEK SERMAYE AKTARIMI DEMEK

3R politikasının olmaması sadece hafriyat sektörüne yol vermiyor. Aynı zamanda bu ülkede hatırı sayılır bir çöp konteyneri sektörü de var. Mesela Sayıştay 2015 yılı raporunda Çankaya Belediyesi'nin çöp konteynerine takılmış. Sayıştay "300 konteyner almak yerine yüzde 210 fazlasına 640 konteyner aldığını tespit ettik" demiş. Sonra da rapora “Performans programında öngörülen planlanan faaliyetlerin hedefin üzerinde gerçekleştirilmesi, planlama aşamasında yapılması gereken fizibilite ve benzeri çalışmaların yetersiz hazırlandığını göstermektedir” diye yazmış. Diyememiş ki konteyner almak için planlama yapılmamış.

Toplanan Atıkların Bertarafı (Kaynak: TÜİK) Toplanan Atıkların Bertarafı (Kaynak: TÜİK)

AB SIFIR ATIĞA GEÇİYOR!

Biz bunlarla uğraşırken AB farklı bir noktada. Sanayi Bakanlığı'nın hazırladığı Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi Ve Eylem Planı AB’nin atık direktifini şöyle özetlemiş:

-2015: Tamamen ayrı toplama (en azından kağıt, plastik, metal ve cam için)

-2020: Evsel ve benzer atıklarda (kağıt, plastik, metal ve cam) yüzde 50 geri dönüşüm oranına ulaşma

-2020: İnşaat ve yıkıntı atıklarında (toprak ve taş hariç) yüzde 70 geri dönüşüm oranına ulaşma

Bu kesmemiş, AB bizim ütopik tartışmaları plan haline getirmiş, Döngüsel Ekonomiye Doğru Sıfır Atık Programı hazırlamışlar. Bu ve benzeri çalışmalar ile ayrı toplanan atıkların depolanmasının yasaklanması ve depolamayı caydırıcı ekonomik araçları ortaya koymuşlar. Yani atıkların depolanma çağı bitiyor ve 3R’nin geçerli olduğu bir dünyaya geçiliyor.

TÜRKİYE'NİN HER YERİ ATIK POLİTİKASI

AB sıfır atık politikası ile uğraşırken Türkiye’nin planları farklı. Tek bildiğimiz düzenli depolama sahası politikasının çalıştığı. Diğer yandan plastik ambalajda ilginç bir şekilde tam da hedefler doğrultusunda geri kazanım gerçekleşiyor. 2014’de üretilen 1 milyon 144 bin ton plastiğin sadece 507 bin tonu geri kazanılmış. Kalanının bir kısmını doğada görebiliyoruz. Camda durum daha kötü, hedef yüzde 44 geri dönüşüm ama gerçekleşen sadece yüzde 24. Yani hedefler yalan olmuş. Yani 637 bin tonun 155 bin tonu geri dönüşmüş, kalanı ya doğada ya da depolama sahasını doldurmakla meşgul.

cop

Kaynak: ÇSB Ambalaj Bülteni

KAĞIT ATIK İŞÇİLERİNE SEVGİLER

Türkiye 2014 için kağıt ve kartonda yüzde 44 geri dönüşüm hedeflerken nasıl olmuşsa ürettiğinden fazlasını geri dönüştürmüş. Piyasaya giren 1,34 milyon ton kağıt ve karton ambalajdan daha fazlası geri dönüşmüş. Yani plastik sektörünün "aman hedefi aşmayalım", cam sektörünün "aman hedefe ulaşmayalım" dediği yerde kağıt sektörü aynısını diyememiş. İnsanın içinden atık kağıt işçilerine teşekkür edesi geliyor.

POLİTİKACININ HİÇ Mİ GÜNAHI YOK?

Almanya’da yaşayan bir vatandaş Türkiye’ye gelince neden çöpünü ortalığa atar? Orada atık sistemi kurmayan ve saatlerce kuyrukta bekletenlerin hiç mi suçu yoktur? Hedeflerini takip etmeyen, bu konuda sektörü denetlemeyen bir ülkenin atık politikası olabilir mi? Pet şişe suyu, cam şişede gazozu satan şirket atığından sorumlu olmazsa ne olur? Her şeyi para olarak görenler neden depozito gibi bir şeyden vazgeçerler? Bir kağıt işçisinin yaptığını neden sektör yapmıyor? Ülkenin atık politikası bile hafriyat ya da konteyner üreticisine para kazandırmak üstüne.

Doğa, beton ve asfalt dökülen bir meta. Çöpü de dökersiniz, hafriyat molozunu da. Tatilde Türkiye’nin bir kez daha çöp cenneti olduğunu gördüm. Ormanda, kumsalda bu kadar asfalt, beton, otopark, plastik cam ve moloz başka nerede var?


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.