YAZARLAR

Manşet toplantısında bir ‘robot gazeteci’!

‘Robot Gazetecilik’ tartışması yalnızca ‘mesleki’ öngörülerle sınırlandırılıp medyanın sermaye-siyaset bağlantılarından bağımsız yürütülebilir mi? Ve bir Robot Gazeteci Türkiye’de manşet toplantısına katılsa neler yaşar.

Yaklaşık on yıldır, ‘Robot Gazeteciliği’ kavramı tartışılıyor. Yakın dönemde ise bu kavramın hem kullanım hem de tartışılma oranında dikkat çekici bir artış söz konusu. 2006’da Reuters’in finans haberleri için bilgisayar algoritmaları kullanmaya başlamasıyla görünür hale gelen bu durum, Google tarafından finanse edilen “Robot Gazeteciler” projesiyle bugün bambaşka bir boyut kazanmaya başladı. Medyada çıkan haberlere göre New York Times, Los Angeles Times gibi gazeteler ve Assosicated Press gibi ajanslar özellikle spor ve finans gibi veriye dayalı alanlardaki haberlerde bu yazılımlardan yararlanıyor.

‘Robot Gazetecilik’ ile ilgili tartışmaların iki ana ayağı var. İlki bu gelişmenin zaten tüm dünyada ciddi bir sorun haline gelen işsiz gazeteciler ordusuna büyük katılımlara neden olacağı şeklinde. İkincisi de olumlu tarafından bakarak, gazetecilerin ‘rutin’ diye tabir ettiğimiz haber yükünden kurtulup geniş araştırmalara dayanan ve robotların yapamayacağı alanlara dair etkili haberler yapabilme olanağı yakalayacağı şeklinde.

Ancak takip edebildiğim kadarıyla bu tartışmalarda medya ya da gazetecilik sermaye ve siyaset bağlantılarından bağımsız bir şekilde ‘mesleki’ olarak ele alınıyor ve olası sonuçlara varılmak isteniyor. Oysa az çok bu mesleği yapmış olanlar gazeteciliğin sermaye ve siyaset alanlarından en az birinden bağımsız olarak yapılamayacağını deneyimlemiştir.

Teknolojik gelişmeler ile sermayenin ihtiyaçları arasında dolaysız bir bağ var. Hele de üniversitelerin, enstitülerin tüm dünyada sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilip ‘Ar-Ge’ kurumları haline dönüştürüldüğü bir zamanda. Dolayısıyla, Google ya da başka bir kurumun böylesi bir çalışmayı yaparken üretim ilişkilerindeki bir talebi, sermayenin karlılığını artıracak bir fırsatı görmüş olması kadar normal bir durum yok.

‘Gazetecilik’, Türkiye’deki kadar olmasa da tüm dünyada zor bir dönemden geçiyor ve içerik büyük oranda benzeşiyor. Türkiye’de özellikle de internet medyasının büyümesiyle birlikte hemen her haber portalının birbirinin aynısı haberleri okurla paylaştığı, bu haberlerin de ‘özel’ olmaktan çok uzak olduğu bilinen bir gerçek.

İş modelinin tektipleşmesi, tık sayısının geçer akçe haline gelmesi, tık getirecek haberlerin de aynılaşması sonucunu doğuruyor. Buna bir de siyasetin medya üzerindeki baskı ve denetiminin ortaya çıkardığı tek dili eklediğimizde aslında ortada ‘yaratıcı’ bir işlev kalmıyor. Bazı istisnalar dışında bugün internet medyasında çalışan gazetecilerden birikimlerini, yaratıcılıklarını, uzmanlıklarını haberlere katması beklenmiyor.

Onlardan istenen ‘rutin’ bir gelişmeden, bir basın bülteninden oluşturulacak haberi en hızlı ve çarpıcı şekilde internet sitelerine koymaları. Bu da aslında operasyonel bir iş. Ancak, var olan durumda böylesi teknik bir iş için bile medya patronları üç kuruşa da olsa insan istihdam etmek zorunda. Onların sigortalarını yatırmak, servis, yemek gibi ihtiyaçlarını karşılamak gibi maddi hükümlülükleri var.

‘Robot Gazetecilik’in medya patronları açısından elzem olması da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Bugün ‘teknik’ bir operatörlük işine indirgenmiş internet gazeteciliği için ‘canlı emek sömürüsü’ yerine makinelerin geçmesi, rutin haberlerin bu yazılımlar tarafından oluşturulmasının yaratacağı kar artışı medya patronlarının büyük rüyası olsa gerek. Medyada zihin emeğinin bir ihtiyaç olmaktan çıkıp üretimin büyük oranda standartlaşması işi de ‘kol emeği’ ile yapılabilir hale getirdi. Bir makinenin bile yapabileceği iş için patronlar neden fazladan ücret ödesin ki!

GERÇEK GAZETECİLİK GELİŞİR Mİ?

Öte yandan gazetecilerin bu tür ‘angarya’ işlerden kurtulmasıyla ortaya çıkacak boş zamanın, daha iyi haberler üretebilmek için zaman yaratacağı öngörüsü de yine sermaye-siyaset dengesinin nasıl şekillendiğiyle bağlantılı olarak anlam kazanacaktır. Kuşku yok ki, böylesi bir ortam hala işi olan gazetecilere bu olanağı sunabilir. Ancak bu durum sermaye sahibinin ‘robot gazeteci’ kullanarak elde ettiği sermaye fazlasının ne kadarını böylesi bir yatırıma dönüştüreceğiyle, gazetecinin haber alanlarının siyaset alanını tehdit edip etmeyeceğiyle de bağlantılı. Yani soyut bir ‘daha iyi olacak’ öngörüsünde bulunmak da fazlaca iyi niyetli gibi görünüyor. Üstelik siyaset- medya ilişkisi yalnızca bizim gibi ülkelerde değil, örneğin İngiltere’de de kendisini açıkça ortaya koyabiliyor.

Yakın zamanda Jeremy Corbyn’in İşçi Partisi’ni Blairci çizgiden sınıf siyasetine doğru ittirmesi, tren yollarının, eğitimin ve sağlığın yeniden kamulaştırılacağını söylemesi karşısında The Guardian gibi ‘sol’ gazeteler tarafından nasıl hedefe konulduğunu; tahkim edilmiş düzene karşı düzen içi bir tehdidin bile sermaye çevrelerinde yarattığı tedirginliği görme fırsatımız oldu.

Başka bir yazının konusu olmakla birlikte kanımca, yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada medya-sermaye ilişkileri yeniden düzenlenmeden ‘editöryal’ bağımsızlık üzerindeki baskıların azalacağını, iyi gazetecilerin medyadan tasfiye edilmesinin ya da pasifleştirilmesinin önünün alınacağını söylemek zor.

BİR ÖNGÖRÜ: ROBOT GAZETECİ MANŞET TOPLANTISINDA

Bir de işin bilimkurgu tarafı var tabii. Nihayetinde gelecekte her şeyin düşünebilen bilgisayarlar tarafından yönetildiği bir dünya anlatan filmler ve kitaplarla büyüdük. O kadar ileriye gitmeyelim ama bir an için ‘Robot Gazeteci’lerin basit haberleri yazmaktan daha ileri bir noktaya ulaştığı, editöryal alanda da kendisini var ettiği bir zamanı varsayalım. Türkiye’deki bir manşet toplantısı nasıl olurdu acaba? Robot gazeteci masanın etrafında toplanan müdürlere günün öne çıkan haberlerini sıralayıp içlerinden birisini gazete manşeti olarak önerdi diyelim. Bir şirket yolsuzluğu haberi olsun. Alacağı cevap “Bizim patronun o şirketin bağlı olduğu holdingle ortaklığı var” onu manşet yapmayalım. Hatta sayfada da kısa görelim o haberi.

Robot arkadaş, ikinci habere geçip başka bir şirketin nasıl usulsüz ihale aldığını anlatan bir haberi de önerebilir. Cevap: “Abi o bizim patronun damadı. Bu haberi kim yaptı ya! Senin gibi düşünen bilgisayarın ben…”

Robot editör düşünebilen bir makine olduğu için kıvrak bir zekayla suya sabuna dokunmayan bir haberi de önerebilir: Bir arkeolojik alanın yol yapım çalışmasında nasıl tahrip edildiğini mesela. Masanın etrafındakiler tam “hah işte” diye kafalarından geçirirken, Genel Yayın Yönetmeni “Sayın bakanı aradım biraz önce. O iş öyle değilmiş. Yarın bize geniş bir açıklama yapacak” diyebilir. Robotun “Ama bilim adamları, halk…” diye başlayan cümlesinin kesilmesinin ardından duyacağı cümle şöyle olur: “Tamam o haberi sayfada kısaca görün. Yarın sayın bakanın açıklamalarını manşet yaparız”.

Robot kardeşimiz son bir hamle olarak “bari spordan yürüyeyim” diye düşünecektir. Falanca takımın başkanı, filanca takımla oynayacakları maçın hakemiyle maçtan birkaç saat önce telefonda görüşmüş… Ortalığı kakafoni kaplar muhtemelen. “Komplodur”. “Abi bütün başkanlar bunu yapıyor”. “Sanki sizin takım hiç şike yapmıyor”, “Yaptıysak da yakalanmadık abi…”

Robotun yapacağı ilk iş bir iletişim danışmanlığı şirketine CV göndermek olur yeminlen…