YAZARLAR

Sizi bir yerden tanıyorum

Çoğu zaman yol bitiyordu. Komik oluyordu çünkü peşinden gelmiş bir sürü başka araba da oluyordu. Dağın tepesinde trafik sıkışıyordu. Şahin görünümlü şahinler şaşkın şakın tepelerimizde uçuyorlardı. Kızı bir yerden tanıyor gibiydim ama yüzünü tam göremiyordum. Ne zaman yol kesilse sarılıp öpüştüklerinden ve çok sık yol kesildiğindendi bu.

Üç saattir dağda gidiyordu otobüs. Yanlış anlaşılmasın bir dağ yolunda değil, dağda. Yol yoktu sadece dağ vardı. Yollar çeşitli nedenle kesilmişlerdi. Bolivya’nın geleneksel bir haliydi. Büyükçe taşları diziyordun, eğer bulabilirsen uzun ağaç kütüğü veya şehre yakın bir yerde olsaydık otomobil lastiği, güzel yanıyordu, şöyle siyah dumanlar çıkara çıkara. Ne bulursan işte etrafta yükte ağır pahada hafif yol kesmeye yarayacak, onu yola atıyordun otomobil dünyasının soluğu kesiliyordu. Çok katılmıştık oradan biliyordum ve bir de adetleri vardı yol kesmenin. Taleplerin yerine getirilmesi için ilkinde 24 saat, ikincisinde 48 saat, sonra üç gün, bir sonrasında süresiz… Böyle yapmazsan ayıp olurdu yani birden kes, hiç açma. Her şeyin bir yolu yordamı var…

İki koltuk ötemde bir çift vardı. Gençtiler. Yol kesilince gülüyordu, birbirilerine sarılıyorlardı.

Otobüs bütün kapıları, camları kapalı olmasına rağmen sera domatesi gibi toprağa boğuldu. Her yerden içeri toprak giriyordu. Topraktan geldik toprağa gidiyormuşuz gerçeğini hatırlatıyordu bize. Sonunda şoför bir yer bulup yola geri döndü. Otobüs ekibi birbirini kutladı. Her zaman en az üç kişi oluyorlardı. Yol kesilince gidip, yol kesenlerle konuşuyorlardı. Bazen gizli pazarlık yapıyorlardı. Para toplanıp yol kesenlere veriliyordu. Onlar bizim otobüsün geçmesine izin veriyordu. Sevmiyordum bu yol kesicileri. Gelenekleri çiğniyorlardı. Devlete benziyorlardı yani. Köprü ya da otoban parası gibi işte. Çirkin şeydir devlete benzemek. Buram buram zor kokar insan.

Kız çok güzeldi. Birisine benzetiyordum. Erkeğe pek güzel denemezdi. Erkekti işte nasıl güzel olabilir ama gülünce gözlerinin içi gülüyordu.

Her yol kesilişinde bu ekip baş başa toplanıyorlardı frikik akışından önce futbolcular gibi. Alternatif yolları konuşuyorlardı kendi aralarında. Sonra aniden oraya dalıyordu otobüs. Bunun için bazen hızla geri geri gidip, bir önceki yola sapılıyordu. Yukarılara bir yerlere çıkılıyordu. Çoğu zaman yol bitiyordu. Komik oluyordu çünkü peşinden gelmiş bir sürü başka araba da oluyordu. Dağın tepesinde trafik sıkışıyordu. Şahin görünümlü şahinler şaşkın şakın tepelerimizde uçuyorlardı.

Kızı bir yerden tanıyor gibiydim ama yüzünü tam göremiyordum. Ne zaman yol kesilse sarılıp öpüştüklerinden ve çok sık yol kesildiğindendi bu.

Geçecek yer olmayınca bir de son çare vardı. Otobüsteki kadınlar çocukları alıp yol kesenlerle konuşmaya gidiyorlardı. Daha etkili olsun diye çocukları paylaşıyorlardı. Çocuğu olmayan başkasının çocuğunu alıyordu. Önce mutlaka haklısınız diyorlardı yol kesenlere. Konunun ne olduğunu pek bilmiyorlardı ama mutlaka haklı olmalıydılar. Fakat onların da yetişmesi gereken yerler vardı. Çocuk hastaydı mesela. Bunun için yemin ediyordu bir kadın. Çocuğa sarılıyordu. Biraz önce otobüsten ödünç aldığını bilmesem oldukça üzücüydü. Ne kadar annesine benziyor da diyebilirdim hatta çocuğa…

O genç kız gitmedi yol açılsın seansına. Haklıydılar öpüşüyorlardı. Başarısız oldu bizim ekip geri geldiler. Çocuk uyuya kalmıştı ödünç annenin omuzunda. Gerçekten benziyordu kadına. Onlar bir an öpüşmeden durdular ama gülümsemeleri baki. O zaman kadını kime benzettiğimi buldum. Bir fotoğrafta sırtında tüfeği ile bebeğini emziren gerilla kadına benziyordu. O kadar iyi biliyorum ki fotoğrafı. Nikaragua’da kaldığım odanın duvarında asılıydı ve odada yatağı saymazsak tek şey olduğundan çok yakın arkadaştık. Gündüzleri güneşten solmasın diye kepengi ona göre kapatıyordum, geceleri sokak lambasının ışığı üstüne düşsün diye kepenkleri açıyordum.

"Bekleyeceğiz" dedi şoför, "geçecek yer yok ve açmıyorlar yolu". Fotoğraftan çıkmış kadın ve gülünce gözlerinin içi gülen erkek yine güldü. "Siz niye hep gülüyorsunuz?" dedim. Birbirlerine baktılar. "Biz böyle bir yolun kesilmesinde tanıştık" dediler… Güldüler…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...