YAZARLAR

Barselona sidikli kontesim

Bir meydana gidiyoruz geceleri. Paten kayanlarla dolu, akrobasi yapıyorlar. Pakistanlılar geliyor daha çok, Müslüman isimleri sık kulağa çarpıyor, Brezilyalılar dans öğretiyor birbirlerine, yok samba değil o kadar çok dansı var ki Brezilya’nın, Romanyalılar bir köşede toplanıp bira içiyor, Afrikalılar takılmıyor buraya nedense, çocuklar ise daha çok ortaya karışık oynuyor…  

Herkes sever Barselona’yı. Misafir olanları söylüyorum ve zaten kim tatilde gittiği bir yeri sevmez ki? En azından patron suratı yok bu bile iyidir tatil için ya da müdür, yan masadaki nemrut kadın ve karakol suratlı adam - bir Kürt deyişi bu. Nedense karakol kullanılmış, tesadüf… - Tatilde mesai saatleri yoktur mesela, sınavlar, her pazartesi mutlaka olan iş bilgisi dersi, çavdardan resim yapmak için çavdar bulmak, iki ders sonrası yarısı yapılmış ve bir hafta sonu bitmişini bulmak derdi, ödemeler ve kredi kartı borcu yokmuş gibi davranır insan…

İşsizler için de iyidir tatil, en azından bir süre iş aramak zorunda değildirler. Çalışırken bu gezi için ölüyorlardır, şimdiyse çalışmak için. İş için gelenler de severler Barselona’yı hele parayı şirket ödüyorsa. Herkes için akşam bir sahilden denize girebilmek güzeldir tabii ki ve istersen çıplak…

metin

Bol bol tatil, içinize çekin diyeceğim ama sidik kokar Barselona ama her yeri. Sıcaktan buram buram yükselen idrarı solursunuz. İyi bir şeydir solunan idrar, insanın gerçekle bağı kopmaz. Çünkü sadece süper kahramanlar tuvalete gitmezler. -Bir Bunuel filmindeydi, Burjuvazinin Gizli Çekiciliği’nde olabilir. Misafirlerin bir masa etrafında altın oturaklar üzerinde hacet giderirken, özür dileyerek ayrılıp kapalı bir yerde iki lokma yiyip geri dönmeleri sahnesi. - Yani bir de gördüğünüz Barselona’nın arka yüzü vardır. Biraz dikkatli baktığınızda seyyar satıcıların tezgâhlarının kenarından tutulunca, birden çuval gibi olup toplanıp kaçabilecekleri bir düzenekleri olduğunu görürsünüz. Polislere rüşvet vermeseler zaten oralarda duramazlar ama rüşvet vermeleri de hiç yakalanmayacakları anlamına gelmez. Yukardan emir gelir ve toplanırlar. Uyuşturucu satmak da öyledir. İçinde polis olmadan suç olabilir mi?  Bu bütün dünyada böyledir. Devletin tabiatında vardır bu. Örgütlü suçun, devletin olduğu yerde bireysel suç ancak işbirliği ile gerçekleşebilir.

Pescador-Balıkçılar Sokağı’nda bir iki sokak ilerde balık yiyebilirsiniz, çok güzel kalamar, ahtapot salatası vardır ve Türkiye’deki benzeri yerlerden daha ucuzdur ki Euro yüzde otuz değerli olsa bile. Fakat bu balıkların hiçbiri burada tutulmamıştır tabii ki. Balıkçılar Sokağında hiçbir balıkçı kalmamıştır ve hatta hiçbir Katalan neredeyse. Küçük işçi evleri “Ah her şey ne güzel’ diyecek olan turistlere kiraya verildiğinden, kendi topraklarından sürgün edilmişlerdir. Artık uluslararası emlak şirketleri de devreye girdiğinden, kiraya verenler bile onlar değildir. 12 Eylül faşist askeri cuntası özdeyişi gibidir “Su akar iz bırakır Turist döviz bırakır.” Bunun manası yetersiz bakiyelerin kapı dışarı edilmesidir. Sokaklarda sizden sigara isteyen Katalan ya da İspanyol sayısı evlerde oturabilenlerden daha çoktur.

Bir ‘Bodega’, içki dükkânına takılıyordum eskiden. Yazmıştım da. Büyük kara şarap fıçıları, 30 cente güzel şarabı ve bütün dünyanın içki içilen yerlerinde olduğu gibi içince dünyayı değiştiren insanları vardı. Eski dok işçileri geliyorlardı genellikle. Turizm kapının altından sızarak oralara da geliyor. Çok kalmaz bir-iki yıl sonra “Ne kadar enteresan bir yer”e döner orası da.

Bir meydana gidiyoruz geceleri. Paten kayanlarla dolu, akrobasi yapıyorlar. Pakistanlılar geliyor daha çok, Müslüman isimleri sık kulağa çarpıyor, Brezilyalılar dans öğretiyor birbirlerine, yok samba değil o kadar çok dansı var ki Brezilya’nın, Romanyalılar bir köşede toplanıp bira içiyor, Afrikalılar takılmıyor buraya nedense, çocuklar ise daha çok ortaya karışık oynuyor…  Göçmenler yani seyyar satıcılar, 24 saat açık bakkal sahipleri, lokantalara malzeme taşıyanlar, otel odalarını süpürenler, yerleri silenler, hamallar, işçiler, dinlenmek için buraya gelen uyuşturucu satıcıları, kağıtsızlar, kaçaklar… İnsanlar yani Barselona’yı Barselona yapanlar, insanlarla dolu burası, gerçek insanlar…

Barselona… Sidikli kontesim…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...