YAZARLAR

Bir fotoğraf bir direniş

Bu fotoğraf Yörsan işçilerinin grevini Latin Amerikalı işçi delegeleri ile ziyaret etme fotoğrafı. Neredeyse 10 yıl önce. Fotoğrafın ön sırada, en sağında Diego var. Arjantinli arkadaş. Sağ kolunu biraz arkaya saklamış protez çünkü. Arjantin isyan günlerinde bir bomba koparmıştı kolunu. Sol kolu ise çok iyi görüyorsunuz, sıkılı bir yumruk.

yorsan-direnis

Evde, kitap okumayanlar tarafından linç edilmiş kitapların altından çıktı bu fotoğraf. 20 yıl önce Kolombiya’da bir gerilla görüşmesi kaseti de onun üstündeydi. Sub Kumandan Marcos’un imzalayıp bana hediye ettiği kitabın hemen yanında ve bir güve ilacı kutusunun… İki eski telefon şarjı, üstü kırılmış işçi filmleri festivali ödülü, fener taşıyan bir maden işçisi sembolü yine kırılmış, galiba Zonguldak’ta madencilerin verdiği, bir üçlü fiş kenarından her an elektrik çarpmaya hazır, bazı eski dergiler çok muhtemel hepsinin içinde yazılarımın olduğu yani bir sürü yaşanmış şey ve çok sıkı yaşanmış şey, tıkıştırılmış bir dolabın içindeydiler…

Bu fotoğraf Yörsan işçilerinin grevini Latin Amerikalı işçi delegeleri ile ziyaret etme fotoğrafı. Neredeyse 10 yıl önce. Fotoğrafın ön sırada, en sağında Diego var. Arjantinli arkadaş. Sağ kolunu biraz arkaya saklamış protez çünkü. Arjantin isyan günlerinde bir bomba koparmıştı kolunu. Sol kolu ise çok iyi görüyorsunuz, sıkılı bir yumruk. Yanında Karina var. Şilili. Şimdi avukat oldu. Bolivya’da isyandan hemen sonra tanışmıştık. Asker ateş açmış 60 kadar kişi ölmüştü. Öğrenciydi o zamanlar. Narin göründüğüne bakmayın cevvaldir. Onun yanında Pedro var. Brezilya işgal fabrikasının işçisi. İşgalden sonra işçilerin yönetiminde fabrikada işçiler altı saat çalışıp, benzer diğer fabrikalardan daha yüksek ücret alıyordu. Patronu dışarı süpürünce ortalık ferahlıyordu. Onun yanındaki ben, galiba yine aynı yaşlardaydım o zaman ! Benden sonraki Brezilya MST-Topraksızlar delegesi. Adını unutmuşum. Topraksızlar yurt dışı toplantılarına her zaman bir başkasını gönderirler. -‘Sovyetler Birliği'nde ilk ayrıcalıklar partililerin otomobil kullanıyor olması ve dış gezilerdi.’ diyordu Troçki. - Topraksızlar büyük toprak sahiplerinin topraklarını işgal ediyor, işgal ettikleri topraklarda kolektif tarım, kolektif üretim yapıyor. İşgal ettikleri toprağın büyüklüğü, toplamında Belçika’dan, İsviçre’den büyüktü ve 3 milyon insan yaşıyordu bu gerçek demokraside. Onun yanında Yörsan direnişinin sendika temsilcisi arkadaş vardı. İşçiler övüyordu onu. Hemen yanında Margarita vardı. Şilili işçi avukatı. En son Şili’de birlikteyken, polis panzerlerine boya atarak gökkuşağına çeviren öğrencileri savunuyordu. Sonra Moieses geliyor Bolivyalı Topraksız köylülerinden. Bir toprak işgali sırasında, Morales hükümetinin o sırada tarım bakanı olan eski arkadaşı, kulağına eğilip ‘silahlanmazsanız bu iş olmaz yoldaş’ demişti. Ortalarda bir yerde Venezuelalı işgal fabrikası işçisi İvan var. 30 bin kişinin çalıştığı bir çelik fabrikası Sidor’dan. İşçiler fabrikayı işgal etmiş, Chavez kamulaştırıp fabrikayı işçilere vermişti. Ve arkadaşlar var fotoğrafta ve tabii ki direnişte ki işçiler*…

Bir de pankart var fotoğrafta. Boya yoktu, dergilerden harf kesip yazmıştık; ‘Venceremos-Kazanacağız’

‘Yörsan’, suçları sendikaya üye olmak olan 400 işçiyi işten atmıştı. Onlar direniyordu. Sendika, mahkemeyi kazanacakları için işçileri tekrar işe almak zorunda kalacaklarını düşünüyordu, tabii ki sendikalı olarak. 400 işçiyi işten çıkartırsa -2.5 trilyondu galiba o zamanın parasıyla- tazminat ödemek zorundaydı. "Bunu ödeyemez, işe alır" diyorlardı. Ayrıca sendika, herkesi ürünleri almama boykotuna çağırıyordu. "Bu yanlış" diyordu Pedro, işgal fabrikası işçisi. "Eğer boykota uyulursa üretim düşer, o zaman direnişe katılmayan işçilerle daha az sıkıntıyla fabrika üretimi sürdürür. Bu yanlış." Bir masada oturuyorduk. Çay içiyorduk. Ben işçilerle işçiler arasında çeviri yapıyordum:

"Eğer fabrika sendikalı işçi çalıştırmak yerine tazminatı ödemeyi tercih ederse, yok ödemez, siz ne üretiyorsunuz, peynir, yoğurt, süt nereden geliyor, buralardan bizim köylerden zaten, peki siz işçiler başka fabrika kursanız, nasıl yani, peyniri yapan, yoğurdu yapan siz değil misiniz, sütü veren bile biziz, sizi işten çıkarırlarsa fabrika kursanız, biz de gelsek dayanışmaya, biz alırız sizden bütün peynirlerinizi" -bunu diyen İvan’dı Venezuellalı Chavez’i aramayı düşünüyordu bunun için- "makineler için buluruz ilk parayı, sadece fabrikayı kuracağız deseniz bu yüzden bile sizi işten atamaz…" Birbirlerine baktılar direnişteki işçiler, "Yok zaten bizi işten atamaz" dedi biri…

Mahkemeyi kaybetti fabrika. İşçilere tazminatlarını ödeyip işten attı. herkes tazminatını alıp kenara çekildi, sonra ellerinde yavaşça erimesini seyrettiler….

Eğer grevler, direnişler, eylemler ölürse, güveler fotoğrafları yemekte haklıdırlar…

* Tarem'in düzenlediği 'Dünya genç işçi buluşması' için gelen delegelerdi hepsi...


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...