YAZARLAR

Güzel günler göreceğiz

Eğitimini aldıkları mesleğin bütünlüklü ve eleştirel bilgisine sahip bu genç insanlar, 160 gazetecinin tutuklu olduğu, yüzlercesinin yargılandığı, tehdit edildiği, gazetelerin, dergilerin, haber ajanslarının kapatıldığı, haber ajanslarının, gazetelerin silahlarla basıldığı, haberlere basın yasaklarının getirildiği, internet sitelerine erişimin engellendiği, gazetecilerin işten çıkartıldığı bir ortamda gazetecilik yapmaya çalışacaklar.

Geçen hafta Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü öğrencileri “temsili” diplomalarını aldılar. Basına yansıyan haberlere göre tören, yoğun güvenlik önlemleri ve polis eşliğinde gerçekleşti. Öğrencilerin pankart taşımasına izin verilmedi, dövizlerine kampüs girişinde el konuldu ve tehdit edildiler. El konulan dövizlerden birisinde “Güzel günler göreceğiz” yazıyordu.

Gazeteciliğin ne demek olduğunu diplomalarını alan gazetecilik öğrencilerinin herkesten daha iyi bildiğini biliyorum. İdeal tanımda gazetecinin toplumun enformasyon ihtiyacını karşıladığını; toplum için biricik ve gerekli olan bir hizmeti yerine getirdiğini; haber kaynaklarını korumak gibi etik ilkelerinin ve nesnellik gibi mesleki normlarının olduğunu biliyorlar.

BİLİYORLAR...

Fotoğraf: Alkan Uçarsu Fotoğraf: Alkan Uçarsu

Onlar dört yıl boyunca, çoğulcu liberal öğreti içerisinde basına, yasama, yürütme ve yargının yanında toplumda “dördüncü güç” işlevi atfedilmiş olmasının anlamını tartıştılar. Bu işlevle basına, kamu yararının savunucusu, tüm görüşlerin içerisinde yer alabildiği bir “düşünce pazarı” oluşturma ve hükümet uygulamalarının gözlemcisi olma rolleri biçildiğini; böylelikle, temsili demokrasilere yöneltilen eleştirilere ve siyasal iktidarın denetim sürecinin nasıl işleyeceğine de yanıt oluşturulduğunu; demokratik sistemin denetim dışı kalması sorununa karşı basının, hükümet uygulamalarını toplum adına denetlemek ve halkı olup bitenden haberdar etmekle görevlendirilmiş olduğunu öğrendiler.

Aynı zamanda haberin hangi tarihsel koşullarda biçimlendiğini ve standartlaştığını; taşıdığı yapısal yanlılıkları; bütün medya ürünleri gibi, haberin de bir temsil olduğunu, yani gerçeğin kendisi olmadığını öğrendiler. Haberin yapılaşmış dilinin, toplumsal yapıda var olan, süregiden sınıfsal, cinsiyetçi, ırkçı vb. her türlü iktidar ve egemenlik ilişkilerinin yeniden üretilmesinden sorumsuz ya da bağımsız görülemeyeceğini biliyorlar.

Eğitimini aldıkları mesleğin bütünlüklü ve eleştirel bilgisine sahip bu genç insanlar, 160 gazetecinin tutuklu olduğu, yüzlercesinin yargılandığı, tehdit edildiği, gazetelerin, dergilerin, haber ajanslarının kapatıldığı, haber ajanslarının, gazetelerin silahlarla basıldığı, haberlere basın yasaklarının getirildiği, internet sitelerine erişimin engellendiği, gazetecilerin işten çıkartıldığı bir ortamda gazetecilik yapmaya çalışacaklar.

VE UMUYORUM Kİ...

İster geleneksel, ister yeni medyada, ister ana akım bir basın kuruluşunda isterse de alternatif olarak tanımlanan bir mecrada gazetecilik yapsınlar, asıl olarak fark yaratmaya çalışacaklar. Kendi içinde çalıştıkları kurumlara, kendi yaptıkları işe, haberlerine hep eleştirel yaklaşacaklar. Eleştirel yaklaşacaklar ki hep daha iyisini yapsınlar.

Her koşulda ifade özgürlüğüne sahip çıkacaklar, güçlünün sesi olmaktansa güçsüzün sesini duyurmaya çalışacaklar, savaştan ve şiddetten değil barıştan yana olacaklar. Haber kaynaklarını geniş tutacaklar, belli çıkar gruplarına ya da kişilere bağımlı hale gelmeyecekler. Haber değeri, haber biçimi, haber diline dair bilindik olanı sürekli sorgulayacaklar.

Örgütsüzlüğün ve dayanışma kanallarının yokluğunda “karakter aşınması” yaşamamak için direnecekler. Örgütlenecekler, birbirleriyle rekabet etmek yerine dayanışmayı önceleyecekler. Hem siyasi iktidarın, hem de medya şirketlerinin neden olduğu güvencesizlik koşullarında, bağımsızlıklarını korumaya çalışacaklar. Ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere rağmen düzgün haber üretme uğraşı içinde olacaklar.

İnsanların dünyayı ve gündelik yaşamlarını anlamak ve anlamlandırmak için gereksinim duydukları enformasyonun çok büyük bir kısmını sağlayan medyanın daha demokratik, daha barışçıl, daha özgürleştirici olması için tartışmaktan, çıkar yol aramaktan hiç vazgeçmeyecekler.

Yolları açık olsun. Kendilerine reva görülen mezuniyet törenine rağmen, “güzel günler” göreceğimize inanmaya devam etsinler. O güzel günlerin gelmesinde dirençlerinin, uğraşlarının mutlaka katkısı olacağını bilsinler...


Funda Başaran Kimdir?

1990 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdi. 1995 yılının Eylül ayında Yüksek Lisans öğrencisi olarak başladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde 1996 yılının Ocak ayında araştırma görevlisi oldu. 7 Şubat 2017 tarihinde 686 nolu KHK ile ihraç edilene dek, 21 yıl boyunca aynı fakültede sırasıyla araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent ve profesör ünvanlarıyla çalıştı. Akademik çalışmaları yanında TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nde Yönetim Kurulu üyeliği, yine TMMOB’ye bağlı Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kurucu yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Hala TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın Onur Kurulu üyesidir. Ayrıca Alternatif Medya Derneği ve Halkevleri Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. İşçi Filmleri Festivali’nin başlangıcından bu yana değişik süreçlerinde gönüllü olarak yer almıştır.