YAZARLAR

Üzerinde her canın hakkı var

Bir babayı oğlunun cenazesini defnedebilmek için 90 gün açlık grevi yapmak zorunda bırakan haksız, hukuksuz sistem toplum baskısıyla geri adım attı. Bu denli zahmetli fedakarlıklar gerekmeden her canlı kadar her cenazenin de üzerimizde hakkı olduğunu idrak edebilmek için daima dua halinde yani daima diri bir dirençle yaşamak gerek. Bu ramazan ve her zaman diyelim.

Bu yıl ramazan ayında hak kavramına dikkat çekmeye öncelik vereceğini ilan etti, Diyanet İşleri Başkanlığı. “Üzerinde her canlının hakkı var. Bu ramazan ve her zaman” sloganıyla yola çıkan başkanlığı, hak duyarlılığından ötürü kutluyorum.

Mevcut OHAL süreci, hukuk yoluyla hak arama imkanlarını son derece kısıtladığı için haksızlıkların yaygınlaşmasıyla malul. KHK mağdurlarıyla anılan zamanlarda eriştik bu yıl ramazana. Devlet aklının evvel eski hastalığı olan tasfiye alışkanlığıyla işinden, mesleğinden, rızkından edilen, başka işlerde çalışmaları engellenen toplamda sayıları yüz bini aşmış kamu görevlisini konuşma vesilesi olur umarım. Konuşmaktan öte KHK mağdurları hakkında uğradıkları zulmü telafi edip, haklarını iade edecek kararların alınıp uygulanmasına vesile olmasını dilerim bu ramazanın. Duaların en makbulü “hal duası” malum… Herhalde direnmeye devam bu konuda hal duası. Direnmeye ve direnenlere desteğe devamla mümkün.

İyilik, hayır-hasenat dendiğinde sadece ayni ve nakdi yardımları, kapitalizmin icadı ramazan paketine dönüşmüş haliyle anlayan geniş yaygın kanaat bir yana diyanetin hak duyarlılığını öne çıkaran yaklaşımı, insan, çevre, hayvan hakları savunusunu önemseyen bir mesaj olarak algılanmalı.

“Ramazan mektebi” diyor zira bu Cuma hutbesi. Ramazanın kazanımını “birbirimizin hakkına riayet etmekle” izah ediyor. En güzel tarafı da bütün canlıları işaret edişi… Dindarların genellikle dualarını ümmetle, Müslümanlarla sınırlandırma zaafından uzak. İslam düşüncesinin gerektirdiği gibi dünyaya, eşyaya, kainata bütüncül bakışı, her insanı her canlıyı hatta cansız varlıkları kuşatışıyla kıymetli bu hutbe. “Rabbimiz, bizleri haklara riayet eden ve haklarına riayet edilenlerden eylesin” duasıyla da sona eriyor. İşte bu dua hal duası olmalı. Haksızlıklara itirazı, hak arayışlarına desteği hayat tarzı kılmak yani…

Bu çerçevede güzel bir haber Dersim’den geldi. Kemal Gün, açlık grevinin 90'ıncı gününde oğlunun kemiklerini alabildi. Bir babayı oğlunun cenazesini defnedebilmek için 90 gün açlık grevi yapmak zorunda bırakan haksız, hukuksuz sistem toplum baskısıyla geri adım attı. Bu denli zahmetli fedakarlıklar gerekmeden her canlı kadar her cenazenin de üzerimizde hakkı olduğunu idrak edebilmek için daima dua halinde yani daima diri bir dirençle yaşamak gerek. Bu ramazan ve her zaman diyelim.

Hizmet hareketini yıllar boyunca saygı değer görüp gösteren farklı iktidarlar, partiler, kurumlar vaktiyle “hoca efendiye” şirin görünmek için pek çok haksızlık yaptılar. Şirinlik adına işi ehline değil “cemaatin” istediğine verdiler. Büyüttüler bürokraside, güçlendirdiler toplum nezdinde. Sadece Ak Parti değil üstelik Evren’den Ecevit’e bu ülkenin siyasi tarihinde etkin olmuş her isim bu hareketin güçlenmesinde vebal sahibi. 15 Temmuz kalkışmasını yapacak denli güçlendirirken sade vatandaşa, sıradan insana haksızlık yapılmış, cemaatle ilişkisi olmayanların hakkı yenerek kadrolar Gülencilere peşkeş çekilmişti.

15 Temmuz sonrası ise sıradan insana “kandırıldık” deme lüksü tanınmadığı için FETÖ adı altında en çok cemaatin alt kadroları bile sayılmayacak mensupları işinden edildi. 17-25 Aralık FETÖ ile mücadelede milat kabul edilmekle gerçekleşti haksızlığın en büyük kısmı. Çünkü bu milat ile siyaset ehli kurtarıldı. Bu milat ile karar mekanizmasında tahrip gücü yüksek kararlara imza atanlar aklandı. Ama bu milat kabul edilen kıvrak dönüşe ayak uyduramayanlar rızık ile imtihan ediliyor. Ve biz ramazanı idrake hazırlanıyoruz.

Hakkı yenenlerin yanında olmak bu ramazan ve her zaman boynumuzun borcu…


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.