YAZARLAR

Esrar kansere iyi geliyor mu?

Cannabisin içerisindeki kimyasallar vücuttaki belli reseptorleri harekete geçiriyor ve etkiliyor. Bunlar özellikle merkezi sinir sistemi ve bağışıklık sisteminde rol oynayan proteinler. Kanserin yan etkilerini azaltmak için bu cannabioidler kullanılabiliyor.

İnsanın bilim insanı bir kuzeni olması iyi bir şey. Amerika'da havalı üniversitelerde ders vermesi, kanser araştırmaları yapması filan. Ne kadar bilim iktidarına karşı yazılar da yazsam işine gelince isimleri kullanıyor insan. Zeynep Hülya Gümüş yani bizim kuzen, geçen hafta Yale'de, bu hafta Princeton’da kansere ilişkin konferanslar verince, fırsat bu fırsat şu aklımı oldukça kurcalayan, ‘Cannabis kansere iyi geliyor mu?’ sorusunu sormalıyım dedim. Cannabis, yanı namıdiğer esrar, halk (!) adıyla ot... Tukaka edilmiş bu şey modern dünyanın en büyük belası kanseri yeniyor mu? Okuyucuyu yazıyla kafa buldurmadan ilk önce bunu soruyorum o zaman.

Cannabis yani bildiğimiz esrar kansere iyi geliyor mu?

Cannabis kanser hastalarının ağrılarını azaltmakta kullanılıyor. Mesela bizim hastanede doktorların hastaya cabbanis verme izni yok ama hasta kendi otunu getirirse hastanın onu içme hakkı var. Doktorlar ve hastalar karışmıyorlar.

Bu bir göz yumma mı?

yale1 Yale Üniversitesi

Hastaları rahatlattığına ve ağrıları hafiflettiğine dair çalışmalar var. Zaten hastalar için en önemli konu depresyon ve stres. Düşünün kanser hastası olarak tedavi gördüğünüzü. Eğer bu hastayı iyi hissettiriyorsa kullanılıyor ama etkileri tam bilinmediği için hastane ya da doktorlar, kendileri ot vermiyorlar. Sorumlu tutulmamak için. Kanunlar filan var ya… (Gülüyor.) Yanında ot bulundurmak ABD'de hâlâ kanuna aykırı. O sebeple doktor ya da hastane veremiyor.

Telesur’da cannabisin doğrudan hastalığı durdurduğuna dair bir yazı da okudum.

Telesur nedir?

Venezüella, Brezilya, Uruguay televizyonu… Ciddi bir kanal… BBC'de okumak gibi.

ABD'de cannabis kanser tedavisinde kullanılamaz.

Bunun nedenlerinden biri yasak olması mı?

Cannabisin içerisindeki kimyasallar (cannabinoid deniyor bunlara İngilizcede) vücuttaki belli reseptorleri harekete geçiriyor ve etkiliyor. Bunlar özellikle merkezi sinir sistemi ve bağışıklık sisteminde rol oynayan proteinler. Kanserin yan etkilerini azaltmak için bu cannabioidler kullanılabiliyor.

Biraz önyargılı sorular bunlar çünkü çok yakın bir arkadaşım 4 yıldır lenf kanseri; hiç tedavi olmadı, hiç ilaç almadı, cannabis kullanıyor, böyle diyorum havalı olsun diye ve kanseri durdu şu an için.

Ama direkt tedavide kullanılmıyor, hayır. Şimdi bu söylediğinin üzerinde duralım. Bu çok önemli. Öncellikle kanser illa ilerleyecek diye bir şey yok. Vücut zaten kendisi kanserle savaşıyor ve bazen kanser gerileyebilir hatta yok olabilir. Bunun tedavi ile alakası olmayabilir. Mesela meme kanserine baktığımız zaman, şu anda korkulan ve hemen aldırılan küçük meme kanserleri, aslında aldırılmasalar da kendilerinden geçebiliyor. İkinci olarak da bahsettiğin şey N=1. Yani tek kişiden bahsediyorsun.

Tek kişilik deney gibi (Gülüyor). Bundan hiçbir sonuç çıkaramayız. Yani arkadaşın adına sevindim ama bu bir şey ifade etmiyor. Bu, nenem her gün iki paket sigara içiyordu, 100 yaşına kadar yaşadı, yani aslında sigara yararlı demek gibi bir şey.

İvan İlliç yıllar önce ‘Sağlığın Gaspı’nda, “Kanserde tedavi olmadan iyileşen hastaların oranı, tedavi olanlardan daha yüksektir.” diyordu. Yani söylediğin şey aynı zamanda “Bu tedavi iyileştirir de demek değil” manasına da geliyor. Yani tedavinin de iyileştirebileceğini söyleyemiyorsunuz.

Burada da genellemelerden kaçınmak lazım. Kanser tek hastalık değil. Yüzlerce hastalık. Hangi kanserin hangi türü? Hastanın diğer sağlık emareleri nasıl? Hayat tarzı nasıl? Bunların hepsi önemli.

Icahn Tıp Fakültesi Genetik ve Genomik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeynep Hülya Gümüş Icahn Tıp Fakültesi Genetik ve Genomik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeynep Hülya Gümüş

Tıp endüstrisinin dehşetine de bakarsak...

Mesela tiroid kanseri iki türlüdür. Birisi çok çabuk ilerler ve çok çabuk öldürür. Fazla bir müdahaleye vakit bile olmaz. Diğeri de çok yavaş ilerler. Tiroid kanseri tedavisi genellikle tiroidin alınmasına yol açar ama yıllarca izleyelim ve hiçbir şey yapmayalım kararı da alınabilir. Bu tür pek çok hasta Tiroid kanserinden değil, başka hastalıklardan ölür.

Ama her şeyi bilen bir iktidar olarak tıp seni doğrudan çarka dahil ediyor; mesele bu değil mi?

Tıp her şeyi bilmekten ziyade çalıştıkça her şeyi ne kadar bilmediğimizi ve tabiri yerinde ise ne kadar kelle koltukta ilerlediğimizi gösteriyor.

Fakat tıp harcamalarının yüzde 80'inin, hastanın ölümünden hemen önce son iki günde olduğunu öğrenince bu durum daha endişe verici geliyor bana... Bir de Avrupa'da bir ilaç olduğunu biliyorum, ‘Sativex’, cannabisten imal edilen…

Sativex'in icinde cannabioidler var. Ağıza sprey olarak sıkılıyor. Multiple skleroz hastalarının hareketsizliğinin tedavisinde kullanılıyor. Kanserle alakası yok. Ortadoğu ve Güney Amerika'da 12 ülkede kullanılıyor.

İspanya'da vardı ama...

Olabilir onlar da güney ülkesi... (Gülerek) Aynı zamanda çok ileri kanser hastalarının ağrılarını azaltmakta kullanılıyor ama bu hastalar zaten yüksek miktarda uyuşturucu alıyorlar acılarıyla baş edebilmek için. Eğer doktora hayatınız boyunca hiç gitmeyip çok ağır hastalanınca giderseniz, elbette ki doktorun yapabileceği çok bir şey yok.

Eh benim gibi...

Önemli olan her yıl kontrole gitmek, kan kontrolü, kalp kontrolü, bunları yapıp ona göre önlem almak.

Bu amaçla hiç gitmedim diyebilirim.

Yoksa kalp krizinden ölmek bile önceden hazırlıksız olmakla alakalı. Bak Cheney'e, adam kalp nakli oldu hâlâ yaşıyor…

O kötü. Kötüye bir şey olmaz.

Artık moda her türlü değerleri önceden takip etmek; Ne kadar uyku uyudunuz? Ne kadar spor yaptınız? Kalp atışlarınız günden güne nasıl farklar gösteriyor? Hatta Stanford Üniversitesi'nde Michael Snyder var. Adam kendisi ile ilgili her türlü değeri ölçüyor. Buna maruz kaldığı kimyasallar da dahil. Elinde kimyasal ölçme aleti ile dolaşıyor.

Ben de buna N=1 derim ve bir başka örnek verirsem; sen de tanırsın, Mihriye yenge kansermiş tam 15 yıldır. Aniden öldü kadın ama bilseydi neler çekecekti kim bilir kadın. Michael Snyder'ın yaptığı yaşama ve ölüme bakış olarak bir faşizm biçimi bence, sürekli herşeyi denetleme ve kontrol etme sendromu…

Ve enteresan olan, adam hafif bir soğuk algınlığı atlatıyor. Bu sırada bir bakıyor kan değerlerinde büyük bir değişim. Meğer bu soğuk algınlığı Snyder'da şeker hastalığını tetiklemiş. Ve adam normalde 2 yıl daha şeker hastası olduğunu bilmeyecekti. Şekerin başlamasından 2 yıl önce bunu öğrendi. Bu çok büyük bir şey çünkü şeker hastalığı organlarına zarar verip çürütmeden tedaviye başladı ve önlem aldı. Bu sayede daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam sürecek. Yani sen de bir doktora git yakın zamanda. Yenge kim biliyorum, bizim taraf değil sanırım ama aynı durum burada da geçerli. Hangi kanserin hangi türü?

Ya aynı adam da şu anda aletlerin henüz keşfetmediği bir şeyden ölüyor farkında değil. Hasta oldum endişesi bile yeter. (Gülerek…) Panik ataktır o adam.

Panik atak davranış tedavisi ile önlenebilir. Hatta anksiyete ve panik atak en çok tedavi şansı olan bozukluklar.

Bunu uydurdum tabii ki de ama aletlerle dolaşmam.

Bu da senin seçimin ve bu hayata bakış açısı aynı zamanda. Senin sağlıklı olma sebeplerini sayayım: bir kere sigara içmemen ve ayrıca çok gezmen (yani hareket, hareket, hareket) ve sevdiğin işi yapman ve bütün gün bir ofise kapalı, ofis politikaları vs. ile sinir harbi yaşamaman, güneşe karşı rüzgara karşı dolu dolu yaşaman ve genç hanım da genç tutar diyorlar. (Gülerek...)

Kesinlikle, katılıyorum.

Eh genler de iyi, kendimden biliyorum ama yine de bir baktır kalbe, ailede var çünkü. Ben önceden bilmeyi ve ona göre önlem almayı tercih ederim. Mesela Angelina Jolie. Meme kanseri riski çok yüksekti. Riski arttıran gen bozukluğunun olduğunu öğrendi. Tedavi olarak meme ve yumurtalarını aldırdı ve bu sayede annesini, teyzesini, kuzenlerini genç yaşta öldüren kaderden kurtulacak. Bence çok iyi bir seçim.

Angelina ile konuşsaydım aldırmamaya ikna ederdim sanırım. (Gülerek tabii ki.)

Sanmıyorum. Ailesindeki kadınların çoğu 50'li yaşlarda çok acı çekerek ölmüş. Angelina alın yazısını değiştirdi bu sayede. Hem silikonla gayet güzel duruyor. (Gülerek.) Hâlâ dünyanın en güzel kadınlarından bir tanesi.

angelina 'Angelina'nin mutasyonu olan bir kadının standart tedavisi de budur.'

Silikon göğsün de sağlıksız bir tarafı yok mu sence?

Bilmiyorum. Araştırmadım. Eğer takanı mutlu ediyorsa bence bir sorun yok. Bazı kadınlar bu ameliyattan sonra silikon takmamayı da tercih edebiliyorlar. Bu gayet kişisel bir karar. İkisine de saygı duymak lazım.

Bence bunun ardında yaşlanan bir Angelina tavrı da var gibi geliyor ve ölümü ortadan kaldırabileceğini düşünmek de çok burjuvaca.

Ne yani, hastalanırsak tedavi olmayalım mı? Bu da kadercilik değil mi? Bazı tarikatlar var mesela çocukları antibiyotik alırsa yaşayacak ama bizim inancımıza aykırı diye çocuğa antibiyotik vermiyorlar ve çocuk göz göre göre ölüyor. Asıl bu barbarlık…

Yok ama burjuvazinin ölümü yok edeceğini sanması da komik...

Bunun burjuvazi ile bir alakası yok ki. Kanser zengin, fakir dinlemez.

Ama dediğin de N=1… Koca bir insanlık var otomobili kullanmazsa çok yaşayacak ama yapmıyor ya da ozon tabakasını deliyor. Bence bu barbarlık.

Angelina'nin mutasyonu olan bir kadının standart tedavisi de budur. Yani memelerin ve yumurtalıkların alınması. Her gün Angelina gibi meşhur olmayan pek çok kadın bu operasyondan geçiyor.

Ben felsefi bir şeyden söz ediyorum.

Evet, insanlar küçük çıkarları uğruna doğaya geri donüşü olmayan zararlar veriyorlar. Elbette ki bunları elimizden geldiğince önlememiz lazım. Ben araba kullanmıyorum mesela. İşyerime yürüyorum. Uzak yerlere toplu taşıma ile gidiyorum.

Ya nasıl tıbba bu kadar güvenebiliyorsunuz?

Tıbba yüzde yüz güveniyoruz diye bir şey yok ki. Birisi bir deney yapıyor. Onun sonuçlarına göre biz de bilgimiz çerçevesinde hareket ediyoruz. Modern tıp sayesinde eskiden kan kanseri olup ölen çocuklar şimdi yaşıyorlar. Bu muhteşem bir şey değil mi?

Yani barbarlık endüstri dışına düşen marjinallerde değil, sistemde, onun hegemonyasında ve ama kan kanseri yapan bir sürü şeyin modern endüstiri olduğunu unutmadan...

(Bu arada kuzenle sert bir modern tıp, tıp iktidarı, sonuçları üzerine tartışmaya girmişiz, burayı atıyorum. Sevgili okur, bu sohbeti okurken bir bilim insanı ile ‘bilim’in bir hegemonya biçimi olduğunu iddia eden ben arasında geçtiğini akılda tutun. Yani, bilime inananlar, bana pek aldırmayın…)

Şunu vurgulamak istiyorum: Cannabis tedavi için kullanılmıyor. Sadece ağrıyı azaltmak için kullanılıyor. Bunu tekrar üzerine basarak söylüyorum. Bir gazetede halkı yanlış bilgilendirmemek çok önemli. Elbetteki tek doktorun sözü ile tedaviye başlamayın. İki hatta üç doktora (farklı hastanelerde) mümkünse gidin. Tum tetkikler belli bir tedaviye yönlendiriyorsa onu uygulayın. Ve erken teşhis TÜM HASTALIKLARDA hayat kurtarır.

Tartışmayı burada kesip daha önce konuştuğumuz Yale'e giderken geçtiğin mahalle ile Yale çelişkisinden bahsetsek…

Yale'in olduğu New Haven şehri eskiden çok zengin bir şehirmiş çünkü liman varmış. Zamanla çeşitli endüstriler New Haven'dan uzaklaşmış ve şehir fakirleşmiş. Yale, Ivy League dediğimiz, ABD'nin en iyi üniversitelerinden birisi olduğu için pek çok zengin çocuklarını bu okula gönderiyor. Ama New Haven'da sokakta yürürken etraf evsiz ve dilenci dolu ve çok da güvenli değil. Ben sabah sekiz buçukta otelimden kampüse giderken mesela yanımdan sabah sabah cannabis içen insanlar geçiyordu.

Pot yani cannabis-ot içen mahalleden geçip, potun kanserde en azından ağrı kesici olarak kullanılabileceğini sunmak ironik değil mi?

Cannabisi sadece fakirler içmiyor ki. ABD'de çok yaygın, hatta ABD lise/üniversite sisteminden geçen hemen hemen herkes ot içmiştir. Obama bile içtiğini söyledi. Clinton da içtim ama içime çekmedim demişti. (Gülerek.)

Siyah işte!!!

Benim eski üniversitemde (ismini vermiyorum) bir hoca otunu ofisteki odasının tavan karolarında saklıyordu. Hatta benim oturduğum Manhattan'da yolda yürürken sokaklar genellikle ot kokar; özellikle hafta sonları. Tabii hava soğuk, insanlar evde içiyorlar sanırım. (Gülerek)

Başka türlü Trump’a katlanılmazdı sanırım (Gülerek)… Son bir soru ile bitirelim o zaman. Cannabis bu durumda artık underground yaşamdan kurtulur mu sence?

Valla ABD'de gidişat o yöndeydi ama Trump yeni yasaklamalar getirmek istiyormuş. Enteresan olan, lise öğrencilerinin çok kolayca cannabis bulabilmesi. Ama bu grup icin cannabis zararlı çünkü bu çocuklar daha büyüme çağında ve beyin gelişmesini kötü etkiliyor…

Trump'ın yasaklaması bile bir neden bence… Çok teşekkürler Zeynep Hülya Gümüş, çok teşekkürler kuzen…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...