YAZARLAR

Panzerle gezilen sokaklar kimindir?

Atlar öleli çok oldu, şimdi panzer var. Sokakların arasında panzerler geçerken çocuklar ölecektir. Sahi, hangi sokaklarda panzerler gezer? Panzer gezen sokaklar kimin sokaklarıdır? Panzerdekilerin mi gezilen sokaklarda yaşayanların mı? İnsan hiç kendi sokaklarında panzerle gezer mi? Silopi cinayeti, sokakların da evlerin de içinde yaşayanların da topluma ait olmadıklarını ilan etmiyor mu bir daha?

Anahtar dostlar içindir. “Hırsız” istediği yere her türlü girer, ona hiçbir kapı dayanmaz. Kapı, evi ev yapan şeydir. Çalınır. Vurulur. Kırılabilir de elbet. Kapıyı kıran, bellidir, düşmandır. Evin zayıf yanı kapıdır sanırdım, duvarmış.

Peki duvarı yıkan kimdir? Duvardan eve giren? Duvar dilsizdir, öyle bilirdik; dört duvar, dört dilsiz duvar, bir ev yapar, yuva. Biliyorsunuz, herkes biliyor. Çoğunluk bilmiyor, ilgilenmiyor gibi yapsa da, duvarı panzerle yıktılar ve iki çocuğu öldürdüler. Yedi yaşındaki Muhammet ve altı yaşındaki Furkan. Silopi’de.

Kim? Bilmiyoruz. O yüzden iyi biliyoruz. Devlet, hukuk devleti olsaydı duvarı panzerle yıkanları bilirdik, yargılanıyor olurlardı. Ama bilmiyoruz, şunu biliyoruz tek: Panzer, devletin aracı. İçindekiler devletin adamları. Demek ki devletin önemli adamları: İki çocuk öldürmekle yargılanamayacak kadar önemli. Çok önemli adamlar, öldürme hakkına sahip adamlar.

*

“Çocuk düşerse ölür

Çünkü balkonlar

Ölümün cesur

Körfezleridir evlerdeki”

Çocuklara yönelik tehdit, aciz bırakan tehdittir. Sezai Karakoç, acziyetten kurtulmak için evleri balkonsuz yapan mimarları “koşa koşa öpmeye” gider bu yüzden. Çocuk uykusu, özel bir özenle, bir tür kutsal haleyle kaplanmıştır. Çocuk uykusu, melek uykusudur. Hem çocuklar melektir, hem çocukları derin uykuya melekler götürür. Panzer, meleklerin üzerine duvar yıktı.

Karakoç adını sakız edip çocukların ölümüne sebep olan sayısız yapısal öğeyi görmezden gelen bir siyasal yönetici heyetin medeniyet iddiası nasıl bir medeniyet iddiasıdır? Cehennem medeniyeti olmasın bu?

Bir zamanlar iktidarın pek sevdiği bir başka şair, Hilmi Yavuz.

“Ormanın içinden atlılar

Geçerken çocuklar ölecektir” demişti.

Atlar öleli çok oldu, şimdi panzer var. Sokakların arasında panzerler geçerken çocuklar ölecektir. Sahi, hangi sokaklarda panzerler gezer? Panzer gezen sokaklar kimin sokaklarıdır? Panzerdekilerin mi gezilen sokaklarda yaşayanların mı? İnsan hiç kendi sokaklarında panzerle gezer mi? Silopi cinayeti, sokakların da evlerin de içinde yaşayanların da devletin tanımladığı "toplum"a ait olmadıklarını ilan etmiyor mu bir daha? Kürt'ün yüzüne, "Devletsizsin sen, devletsiz kal" şarkısını bağıra bağıra söylemiyor mu bir daha?

*

Sık sık geçen haberlerden başlıklar:

“Hakim duruşmada tutuklandı.”

“Hakimi tutuklayan hakim tutuklandı.”

Ne bu? Sindirdiğimiz sindirilemezler. On binlerce kişinin iş sözleşmesi (yokmuşçasına) iptal edilirken olduğu gibi. Kanıksadığımız kanıksanamazlar. Bugün olmadı, bugün başlamadı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da başlamadı, öncesinde de vardı.

Yoksa, Haziran Gezi eylemlerinde görev yapan tüm polis şefleri ve mülki amirler “darbeci” safta soruşturulurken, o günlerde ortaya çıkan şiddeti araştırma ihtiyacı duyardı, adaleti arayan bir devlet. Yoksa, havadan 34 yolcunun üstüne bomba yağdırılmasının sırrını öğrenmiş olurduk bugüne kadar. Yoksa, Diyadin cinayeti aydınlanırdı. Yoksa…

*

Ne öğrendik, kamu otoritelerinden? Tek şey: “Panzeri kullananların alkol kullandığı doğru değildir.” Kim diyor? Vali. Etimolojiye güvenecek olsak, ölümün değil doğumun yanında olması gereken kişi. Velayet eden. Doğuran, bakan. Ne diyor peki? “Ayıkken yaptılar.” Demek ki alkol yoksa sorun yok. Alkolsüz panzerle eve girebilir…

Vali ne yapıyor peki? Kamuoyunu değil, faili bilgilendiriyor. “Korkmayın”, diyor, adlarınızı bile öğrenemezler, yargılanmak ne? Size sarhoş dedirtmem. Süleyman Demirelvari bir sahne: “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz.” Cinayet kimin umurunda, alkol var: “Bana devlet görevlileri sarhoş sarhoş panzer kullanıyor dedirtemezsiniz.”

Bence de alkol yok. Alkollü kimse yok. Güç sarhoşluğu var... Muhalif tarafından da iktidar tarafından da panzerle sokaklarda gezmenin normal sayıldığı yerlere has bir sarhoşluk. Her şeye kadir olmanın gücünden sarhoşluk. Hukuk dışı değil, hukuk öncesi güçten sarhoşluk. İnsanları yerlere yatırıp, “Türkün gücünü göreceksiniz” diyen güçten sarhoşluk. Beş bin on bin metreden 34 kişinin canını bomba yağdırarak alanları yargılamamayı devlet olmanın gereği sayan sarhoşluk.