YAZARLAR

Suriyelinin canı, Katar’ın fidyesi

Bir ülke lime lime edilirken, insanlar yerlerinden olmaya devam ederken, demografik yapı alt üst olurken bu savaşı bitirmek için bütün kanalları zorlamak yerine hala El Kaide ve Kaidevari örgütler üzerinden Suriye’ye karşı yeni operasyon hazırlıkları yapılıyor.

Suriye’deki savaşın neden bir an önce bitirilmesi gerektiğini söyleyen yüzlerce fecaat yaşandı. ABD’nin müdahale gerekçesi yaptığı İdlib’deki kimyasal felaketin ardından son olarak Raşidin’de dünyanın üç maymunu oynadığı bir katliam gerçekleşti. Şii beldeleri olarak bilinen Fua ve Kefraya’dan tahliye edilen siviller Batı-Körfez destekli örgütlerin kontrol ettiği bölgede bekletilirken düzenlenen bir bombalı saldırıda 68’i çocuk 126 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. Çocuk cesetlerinin bir kamyonetin arkasına istif edildiği görüldü. Aileler cesetlerin akıbetini soruyor. Cesetler nereye götürüldü, neden götürüldü? Saldırıyı kim yaptı, neden yaptı?

Bu insanlar 6 yıldır sahnelenen vahşi ve kirli bir oyunun kurbanları. Katliamın ardında bir fidye pazarlığının döndüğüne dair birtakım iddialar var.

Tahliye operasyonu Katar ile İran’ın yürüttüğü pazarlıklar sonucu sağlanan anlaşma çerçevesinde yapılıyordu. Muhaliflerin, 5 yıldır ‘rejim yanlısı’ oldukları gerekçesiyle kuşatıp tepelerinden bombaları eksik etmediği Fua ve Kefraya’daki sivillerin Halep’e gitmesine karşılık Suriye güçlerinin kuşatma altında tuttuğu Madaya ve Zebadani’deki 800 savaşçının aileleriyle birlikte İdlib’e transferi öngörülüyordu. Ayrıca anlaşma Suriye hapishanelerinde tutuklu 1500 muhalifin bırakılmasını içeriyordu.

Silahlı grupların finansörü olması nedeniyle Katar daha önce de rehine pazarlıklarında baş aktördü. Fakat bu kez kendi derdine düşmüştü. Katar ve Suudi Arabistan’dan Irak’ın güneyindeki çöllük bir bölgeye giderek toy avlayıp şahin yakalayan 26 kişi, 16 Aralık 2015’te bir Şii örgüt tarafından kaçırıldı. İddiaya göre av partisini basan örgüt İran destekli Kataib Hizbullah’tı. Katar’a hükmeden El Sani ailesinden 11 kişi de rehineler arasındaydı.

Katarlıların rehine alınmasından çok önce İran, Fua ve Kefraya’daki 40 bini aşkın insanı tahliye edebilmek için Ahraru’ş Şam ile pazarlık yapıyordu. Ancak Fua ve Kefraya’yı diğer kuşatılmış bölgelere karşı koz olarak kullanan örgütler tahliyeye karşı çıktığı için görüşmeler tıkandı.

Kasım 2016’da Katarlıların durumu netleşince rehineler Fua ve Kefraya ile ilgili pazarlığın bir parçası haline geldi. Bu kez müzakerelere diğer örgütler de girdi. Pazarlığın bir tarafında Katar, Ahraru’ş Şam ve Tahriru’ş Şam vardı. Diğer tarafında ise Irak’taki rehine krizinin aktörleri ve İran’ın yanı sıra Lübnan’dan beslenen Madaya ve Zebadani etrafındaki kuşatmaya katılıyor olması nedeniyle Hizbullah yer alıyordu.

Bu ayın başında Katar’ın garantörlüğünde 4 kasabanın karşılıklı tahliyesini öngören anlaşma imzalandı.

The Guardian’dan Martin Chulov’a göre bu anlaşmaya paralel olarak Katarlı rehineler Bağdat’a götürüldü. Bir Katar uçağı da çuvallar dolusu parayla 15 Nisan’da Bağdat Uluslararası Havaalanı’na indi.

Irak Başbakanı Haydar el İbadi netice alınmasını kolaylaştıran bir rol üstlendi.

Katar hem Kataib Hizbullah’a hem de Ahraru’ş Şam ve Tahriru’ş Şam’a milyonlarca dolar ödedi. (Bir kaynağa göre iki tarafa yüzer milyon dolar verildi.)

Raşidin’deki bombalı saldırı rehine pazarlığının tıkandığı bir aşamada gerçekleşti.

İddia o ki Katar’ın getirdiği fidyeden payını alamayacağını gören bir grup (hem ‘rejim destekçisi’ ve ‘kafir’ olarak gördükleri Şiilerden intikam almak hem de anlaşmayı sabote etmek için) Fua ve Kefraya konvoyunu bombaladı.

Muhaliflerin bir senaryosuna göre saldırıyı IŞİD gerçekleştirdi. Ancak saldırının olduğu bölgeye çıkan yollar Ahraru’ş Şam ve Tahriru’ş Şam’ın kontrolü altında. Olayda konvoya eşlik eden Ahraru’ş Şam ve Tahriru’ş Şam’dan 30 kadar savaşçının ölmesi saldırıyı bu iki örgütle anlaşmazlığa düşen üçüncü bir tarafın yaptığına yoruluyor.

Raşidin’deki katliam Bağdat’taki rehine krizinin çözülmesini geciktirse de anlaşmayı etkilemedi. Suriye’deki karşılıklı tahliye süreci 17 Nisan’da yeniden başlarken buna paralel olarak 21 Nisan’da Katarlı rehineler bırakılarak uçakla Doha’ya gönderildi.

Kuşkusuz bu olayla ilgili gerçekleri yeni detaylar ortaya çıktıkça öğreneceğiz.

Rehine krizi, tahliye pazarlıkları ve konvoya saldırı Suriye krizinin nasıl bir dehşet döngüsüne dönüştüğünü bir kez daha ortaya koydu.

Bir ülke lime lime edilirken, insanlar yerlerinden olmaya devam ederken, demografik yapı alt üst olurken bu savaşı bitirmek için bütün kanalları zorlamak yerine hala El Kaide ve Kaidevari örgütler üzerinden Suriye’ye karşı yeni operasyon hazırlıkları yapılıyor.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.