YAZARLAR

Siyaset günleri gelip çatmadan!

Öldürme yetkisinin yeniden devlete verilmesi, siyaset etmenin siyaset yapma üstündeki gücünü yeniden kurmak demek. İdam isteniyorsa, ilk asılanın muhalifler olacağını zannedenler yanılmıyor olabilir ama son asılanın onlar olacağını zannedenler çok yanılıyor.

“Pazar günü aynı zamanda idam kararının verileceği gündür.”

Siyaset, idamdır. Siyaset etmek, idam etmek demek. Siyaset meydanı, idam meydanı. Osmanlı hukuk ve siyaset terminolojisi böyle.

Siyaset meydanına daha önce urgan gördük. Şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile şimdiki gizli cumhurbaşkanı yardımcısı adayı, MHP lideri Devlet Bahçeli arasında gidip gelmişti ip. Erdoğan, Bahçeli’ye, “Abdullah Öcalan’ı idamdan kurtardın” diyordu özetle. Bahçeli Erdoğan’a, “İp mi bulamıyorsun, o zaman al sana ip” diye urgan gösteriyordu kürsüden. Şimdi yine ip kürsülerde beliriyor.

İdam siyaseti, yürürlükte. İdam siyaseti, siyasetin de idamıdır. Kim ipe dizilecek? Bunu oylayacağız, anlaşılan.

“Muhalif”ler? Bugün “muhalif”lere karşı kullanılamayıp da referandumda “Evet” çıkarsa kullanılabilecek hiçbir yetki yok gerçekte. Hukukiliği bırakın, kanuniliği bile fersah fersah aşmış durumdayız. İstisna hali. Kurucu iktidarın ateş saça saça yürüdüğü hal. Yıkacak ki yapsın. Yıka yıka geliyor. Siyasal TOKİ’cilik kendini hep geliştiriyor.

Fakat, muhaliflere karşı yapılacak yeni bir şey yoksa, evet sonrası kime karşı yeni bir şey olabilir?

Siyaset. Ecdat. Osmanlı. Bizim medeniyetimiz. Şifre burada, açıkta: Osmanlı gibi “siyaset yapma” hakkı, “siyaset etme” engeliyle karşı karşıya olan bir sistem hayal ediliyor. Ecdada layık torun olmak, ecdadın yaptığını yapmak. Osmanlı’da “gavurcuk”ların, “gayrimüslim”lerin “siyaset hakkı” yoktu. Ticaret izni de siyaseten müsadere tehdidi altında yürüyebildiği kadardı. Elbette, ricada bulunabilir, ihsan talep edebilir, tolerans şemsiyesi altında gün yüzü görmeyi umabilirlerdi.

Şimdi “yabancı parçamız” olanlar, 'bu siyasetten yasaklı statü sıtmasına razı gelmeye hazırlansın' diyor, idam diyen irade. Bugün hem “iktidara muhalif” olup hem HDP’ye siyaset yasağını keyifle izleyenlerin çokluğu, başlarına geleceği alkışlayanların çokluğuna delalet ediyor sadece.

Gerçek ip, yalın hükümranın ölüm üstündeki otoritesiydi. Sembolik ip ise aynı gücün dönüşümünü işaret eder, artık yaşam üzerinde mutlak otorite arzu ve kabiliyeti devrededir. İpin gerçeği kullanılırsa, hükümran “muhalif”leri siyaset meydanına indirecek demektir. Şehzade kardeşin sırf kardeş olmakla muhalif sayılması gibi. Sembolik ip ise iktidar partisinin parti olmaktan çıkması demek olacak. “AK Parti devrimi” denilen şey her ne ise, çocuklarını yemeye Pazar günü alacağı yetkilerle başlayacak. Gayrimüslimlerin akibeti, Kürtlerin serencamı, Müslüman “kardeş”in hainleşmesi, Kemalist-aydınlanmacı-liberal öbeklerin “içimizdeki yabancı” statüsü, devrimin şu andaki aşaması. Sonraki aşama, AK Parti’nin de aradan çıkarılmasıdır: Reis, doğrudan doğruya toplumla birlik, onunla bir olduğu zaman, ara kademeleri kim ne yapsın?

İdamın kaldırılması, bir uygarlık tasavvuruyla bağlantılıdır; yeniden getirilmesi bir başka uygarlık. Devletin öldürme yetkisinin kısıtlanması çok uzun ve zorlu bir mücadele tarihine götürür. Öldürme yetkisinin yeniden devlete verilmesi, siyaset etmenin siyaset yapma üstündeki gücünü yeniden kurmak demek. İdam isteniyorsa, ilk asılanın muhalifler olacağını zannedenler yanılmıyor olabilir, ama son asılanın onlar olacağını zannedenler çok yanılıyor.