YAZARLAR

Her darbeyle yeniden darp edilmiş vurgun yemiş nesiller ülkesi

Hırçın, şiddete meyyal insanlar, adalet duygusunu yitirmiş toplum olduk. Güya darbelere karşı hukuk mücadelesi başlamıştı ama davalar kirletildikçe, darbeler, darbeciler aklandı. Bir kere daha güven kaybı yaşattı hukuk.

Hep siyaseti konuşuruz darbeler söz konusu olduğunda. Hukuk pek dile gelmez. Oysa ilkin hukuk darp edilir, her darbede. Hukuk çiğnenmeden, ayaklar altına alınmadan, darbe kültürümüz bu denli zenginleşemezdi. Hakimler hep Berlin’de kalmış olmalı ki bu kadar çok darbeyle bu kadar çok parçalanmış bir hukuk sistemi var elimizde. Adaletin “a” sını bile bulamadığımız…

Tanışmadığımız darbe türü, yaşamadığımız darbe mevsimi kalmadı. Cuntadan muhtıraya, emir komuta zincirinden post-modernine derken bir de kalkışmasını gördük. 28 Şubat, 20 yılı devirirken gençlerin o günleri bilmeyişinden yakınan çok. Keşke diyorum ben de keşke bilmesinler. Ama işte bir de 15 Temmuz yaşandı. Artık yeni neslin de bir darbe hatırası var, çok lazımmış gibi. Geleceğe aktaracakları yeni vurgun… Adı, yapanı, hedefi farklıymış gibi görünse de her darbenin ülkenin geleceğine yaptığı aynı kalıcı etki.

Darbelerle travmatize olmuş nesillerin çocuklar da ardıl travmaya mahkum. Saygısız, güvensiz, nezaketsiz toplum oluşumuzda darbelerin epey payı olmalı. Şüphesiz hukukun darp edilmiş olması, her darbenin kendi hukukunu yaratırken sergilediği kural tanımazlık ciddi sorun. Toplumsal yansıması da adaletten mahrum yetişmiş bireylerin ötekine düşmanlaşmasıyla görünürlük kazanıyor.

Hırçın, şiddete meyyal insanlar, adalet duygusunu yitirmiş toplum olduk. Güya darbelere karşı hukuk mücadelesi başlamıştı ama davalar kirletildikçe, darbeler, darbeciler aklandı. Bir kere daha güven kaybı yaşattı hukuk. Farklılıklara tahammülsüz, kural tanımazlığı kahramanlık addeden insanlar, darbelerin eseri. Hukuku yaralı bereli toplumun siyaseti de hırçın insanı da.

Üstelik her darbede yeniden ötelenen, ötelendikçe şiddete daha çok kayan ve aslında hukuk ve siyaset yoluyla çözülebilecek bir Kürt meselemiz var. Ancak şiddet tırmandıkça militer mücadeleye ağırlık vererek sosyal ve siyasal sorunları aşabileceğine inanan da çok. Oysa militarizm yükseldikçe güvenlik politikaları öncelik kazandıkça demokrasi geriliyor. Hukuk, zaten yaralı olan hukuk biraz daha işlevini yitiriyor. Adalet dağıtamaz hali şiddeti tırmandırıyor. Aynı zamanda giderek yeni darbelere zemin hazırlıyor. Çemberin içinde dönüp duruşumuz her seferinde yeni darbeye toslayışımız bundan.

O halde çare ne dediğimizde ilkin OHAL sürecinin çare olmadığını görüyoruz. Çare değil çünkü darbeler ve darbecilerle hukuk vasıtasıyla mücadele etmek gerekli. Ama Olağanüstü Hal zaten demokrasinin, insan haklarının ve hukukun devre dışı bırakılması.

Nitekim 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla mücadele etmek için başlatılan OHAL dönemi tüm eski hukuksuz dönemlerde olduğu gibi Kürt haklarını hedef tahtasına koydu. Kürt meselesine barışçı çözüm arayışı yürütenleri hedef aldı. Hayatları FETÖ ve darbe karşıtlığıyla geçmiş pek çok kişi 15 Temmuzu gerçekleştiren ve destekleyenlerle yan yana suçlanıyor.

Gerçekten çok ters giden bir şeyler var.

Darbeyle mücadeleyi, hukuk dışına çıkarak, darbecilerin yöntemleriyle gerçekleştirmek ilkesel bir hata… Aya çıkmak için denizaltına binmiş gibi ters istikametteyiz bu ilkesel hatayla.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.