YAZARLAR

Yeni Türkiye’nin büyük fotoğrafına bakarken

Yeni yılın ilk MGK toplantısında yine "iç ve dış meseleler" konuşuldu. Bildiri, bildirim ekiyle doluydu: Dır, dır, dır.... 1933'te gizli kararnameyle kurulan, 1961'de anayasaya giren "vesayet kurumu"nun toplantısından servis edilen fotoğraf ise yeni Türkiye'nin "büyük fotoğraf"larından biriydi...

mgk-1

Devletimiz erkektir abiler. Buyurun, Milli Güvenlik Kurulu toplantısından bir kare: 25 kişi oturmuş. Yan yana 25 erkek. Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafında cisimleşen manevi şahsiyeti ile birlikte 26. Baş köşede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. İki karşılıklı yay gibi uzanan masalar karşı uçta birleşmiyor. Ana makamın, alfa erkeğin karşısında kimse yok. Kim durabilir ki orada, dost olarak bile liderin karşısında kimse duramamalı, orası hep açık olmalı.

Ortada bir boşluk. Boşlukta, bir yandan sandığa öte yandan sandukaya –hatta tabuta- benzeyen bir tür sehpa. Üstünde kırmızı beyaz çiçekler. Daha eski bir karede oraya sadece çiçek konulmuştu, sehpa yoktu. Boşluk sehpayla kısmen doldurulmuş; kısmen. Kısmen dolabilir, çünkü heyet büyüdükçe masa, masa büyüdükçe boşluk büyüyecek ve doldurmak için obje icadı gerekecek. O boşluk, erkekler masası büyürken alana yaklaştırılmayan, alandan uzaklaştırılmışların boşluğu. Türkiye Cumhuriyeti siyasetindeki boşluğun göründüğü yer. Çiçekler çok güzel ama bu güzellik bir estetik arayışın, bir zevkin tecessümü değil, otoriter erkek devletin boşluğu estetize ederek gizleme çabasının cisimleşmesi.

mgk-2

mgk-3

Masanın uzama arzusu var sanki. Yuvarlak değil ucu açık masa. Kapanmıyor. Yayılmak eğiliminde. İçe ve dışa doğru yayılma eğilimi: MGK bildirisi de zaten “iç ve dış meseleler” hakkında bir “dır” bildirisi. “Dır”, bildirim eki. Sıradan bir ek değil, bir fiil de aslında, “Durmak” (tur-mak) fiilinden, bildirir ve sabitler, durdurur: “Konuşulmuştur, tartışılmıştır, değerlendirilmiştir…” Ne konuşuldu, ne tartışıldı, ne değerlendirildi, hangi alternatifler vardı, hangileri niye elendi, sana bana (yurttaşa) ne? “Böyle-DİR.” O kadar.

VESAYET KURUMU

MGK, AK Parti’nin kuruluşundan beri “vesayet kurumu” diye lanetlediği, 27 Mayıs’ta “bugün bildiğimiz” anlamda anayasaya girmiş bir kurum. Esasen, 1933’te bir kararnameyle oluşturulan Yüksek Müdafaa Meclisi’ne uzanıyor tarihi. Bu yüzden 27 Nisan 2016’da “83’üncü kuruluş yıldönümü”nün kutladığı yazıldı sitesinde. O kararname çok özeldir: Gizli. 1961’de su yüzüne çıkmış bir gizli yapı.

Niye lanetliyordu AK Parti MGK’yi? E, hükümetin, yani sivil siyasetin üstündeki devletin çelik çekirdeğinin ağır eli. Ordunun. Ordu? İşine gelirse “peygamber ocağı” işine gelirse “darbeci vesayet” bankası. MGK heyetinde eskiden generaller çoğunluktaydı, sekreteri yani icra makamı dahil. MGK artık bir “vesayet kurumu” değil mi? AK Parti’nin çattığı tüm kurumlarda olduğu gibi kaldırılmak yerine “ele geçirildikten” sonra ajandasındaki iktidar modeline göre yeniden şekillendirdiği kurumlardan. Mevcut sistemde hükümet (ve “Evet” çıkarsa da yeni Cumhurbaşkanı) sanki askerlerle ve diğer devlet kurumlarıyla “demokratik danışma mekanizmaları”na sahip değilmiş gibi, MGK özenle korunuyor.

“Sivil” siyaset, bireylerin siyaset hakkı ve temsil esasına göre tüm toplum kesimlerinin katıldığı bir ağ değil de üniformalı-üniformasız devlet ricalinin (erkek devletin erkek yöneticisi olur) oturduğu bir masaymış gibi. Osmanlı, ünlü olması gereken realizmiyle, bunlara üniformaya bakmadan “askeriye” derdi “İlmiye”nin dışındaki yönetici zümrelerin ortak adı: Asker ve asker olmayan paşalardan mürekkep söz, yetki, karar heyeti. O vakitler “İlmiye” denilen heyetler de iki başka vesayet kurumuna ayrılmış durumdalar bugün: YÖK ve Diyanet.

ERDOĞAN’IN RİYASET YÜRÜYÜŞÜ

MGK, Erdoğan’ın önceden başkanlık denilen, MHP’nin son omuz vermesi üzerine Devlet Bahçeli’nin yüzü suyu hürmetine “Cumhurbaşkanlığı” lakabı takılan riyaset sistemine doğru yürüyüşünün önemli menzil ve karargâhlarından biri. Özellikle cumhurbaşkanlığına oturduktan sonra, hükümet ve devlet üzerindeki kontrolünü pekiştirmek için kullandığı elverişli bir araç: “İç ve dış düşman”lara (iç düşman?) karşı, parlamentonun ve onun içinden çıkmış bakanlar kurulunun yetki ve görevlerini tırtıklaya tırtıklaya hiç eden vesayet aracı. Erdoğan’a 2015 seçimlerinden önce verilen “örtülü ödenek” (Bütçe hakkı mı dediniz?) imkânıyla beraber, başkan-cumhurbaşkanı-reis hedef yetkilerinin en iyi göründüğü yer. “Büyük fotoğrafı görmüyorsunuz" diyenler, belki de bunu söylüyordur, kim bilir.

Esas anayasanın, hikmetinden sual olunmaz yetkilerinin sürekli yazılıp bozulduğu yerdir de MGK aynı zamanda: Hukuki statüsü karanlık olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi. Kırmızı Kitap… Dahası: Sadece muhalefet partilerinin, parlamentonun değil, 31 Ocak 2017’ye gelene kadar birlikte siyaset yapılmış heyetlerin, adlı adınca AK Parti kurucu ve yürütücülerinin ufak ufak tasfiyesinin de fotoğrafını verir MGK: “Sivilleşme”den sonra topluma temas içinde yetişmiş, çarşı pazarla ilişkisi olan siyasetçiler azalıyor, devlet ya da özel sektör oluşumlarında mühendisliklerini kanıtlamış bürokratlar artıyor. Aynı zamanda devlet bürokrasisinin (vesayetçi veya değil) tüm kurumlarının Erdoğan’ın hayalindeki AK Parti’ye demirbaş-gedikli kaydedildiğinin ilanıdır: “Hayır”lar kazanamazsa, o masada AK Parti dahil siyasete yıllarca emek vermiş isimler yerine, Süleyman Soylu (ne kadar da Mehmet Ağar?), Efkan Ala, Yiğit Bulut filan gibi devlet ya da özel sektör bürokrasilerinin yetiştirdiği kişilerin büstleri olacak çoğunlukla.

*

Devam edeceğim. “Çok uzatıyorsun” deniliyor, kısa kesiyorum. Yarın: Tek kişilik dev toplantı!lar…