YAZARLAR

Trump, Benisadr, referandum

Trump, Obama’ya hatta belki ondan daha fazla Hillary’ye tepki olarak seçildi. Obama da G.W. Bush’a tepki olarak gelmişti. Yani ABD sisteminde “alternans” siyasetin temeli ve görüldüğü üzere gayet mümkün.

Trump başkanlık yeminini etti. Törende fazla etnik çeşitlilik göze çarpmadı. Ama Başkan Yardımcısı Pence’e yeminini ettiren yüksek yargıç zenciydi. Başkanlık seçimini kaybeden Hillary Clinton da, eski başkan eşi kontenjanından oradaydı. Demokrat Parti adaylığını Hillary’ye kaybeden radikal Bernie Sanders da senatör. Trump hem Obama çiftine konuşmasının başında “geçiş sürecinde muhteşemdiniz” diye teşekkür etti, hem ardından tüm Obama dönemini adeta yerden yere vurdu.

Söylemeye gerek yok: ABD’de ne gazeteci var hapiste, ne OHAL. Ne yargı Başkan’ın kontrolünde, ne Kongre üyeleri. Medya kuruluşlarına vergi salmak da mümkün değil, holdinglere el koymak da. Trump, New York Times’ı eleştirdi, seçimden hemen sonra gitti binalarında ziyaret etti, yüzlerine de eleştirilerini yineledi. Trump, CNN muhabirini basın toplantısında hırpaladı, Buzzfeed’den soru almadı ama o muhabirler orada bulunabiliyor ve olmaya devam edecekler.

Trump, Obama’ya hatta belki ondan daha fazla Hillary’ye tepki olarak seçildi. Obama da G.W. Bush’a tepki olarak gelmişti. Yani ABD sisteminde “alternans” siyasetin temeli ve görüldüğü üzere gayet mümkün. Orada kimse iktidara nasıl çöreklenirim diye hesap yapamaz. Bakın iç savaş öncesinin başarılı icracı başkanı Polk ne demiş: "Devleti reforme etmekte despotların kılıcı, aydınlanmacı akla oranla, daha etkin ve güvenli bir araç mı olmuştur?”

donald-trump Karikatür: David Rowe

Trump yeminini ederken bizde de cumhuriyetimizin temelini dinamitleyecek anayasa değişikliği 339 oyla meclisten geçti. Rejimi değiştirip tek adam yönetimine geçeceğimiz intihar metni usulen oylayalım diye muhtemelen Nisan ortasında önümüze gelecek. Diğer bir deyişle Nisan 2017’den itibaren tarih duracak. Karanlığa atlamak cesaret sayılmış olacak. Tarihte ters perende atmak ilerici hamle diye pazarlanacak. Reis artık rehberliğe terfi edecek. Hukuk kalkacak. Meclis işlevsiz kılınacak.

Ülkemizdeki mevcut durumu bazı değerli toplumbilimci ve tarihçiler iyi niyetle İtalya, İspanya, Almanya ve Japonya’nın geçen yüzyıldaki yüksek ateşli faşizm ıspazmoslarıyla kıyaslıyor. Halbuki uzaklara gitmeye gerek yok. Hemen dibimizdeki İran’ın 1979’daki “İslam devrimi” ve daha çarpıcı olarak 1981’de o sözde devrimin içinden çıkan tek adam diktası bence çok daha öğretici.

1981’de Humeyni’ye en yakın isimlerden Cumhurbaşkanı Ebulhasan Benisadr, devrimin başlangıçtaki kas gücü Halkın Mücahitleri’nin lideri Mesut Racavi ilke birlikte Paris’e kaçtı ve Kürtlerin İran KDP’si ile birlikte iki yıl önce Şah’ı birlikte devirdikleri Humeyni’ye karşı sürgünde muhalefet örgütledi.

banisadr-dastboosi-khomeini Benisadr, Humeyni’nin elini öperken

Oysa Benisadr’ın babası Humeyni’ye çok yakın bir din adamıydı. Kendi de öteden beri Humeyni’nin en yakın ve en sertlik yanlısı danışmanlarından biriydi. Fakat gelin görün ki iktidar tek elde toplanmaya başlayınca taksiratı birden doluverdi. Yani devrim 1979’da, darbe ise 1981’de oldu.

Benisadr 25 Ocak 1980 tarihinde %78.9 gibi ezici bir oyla İran İslam Cumhuriyeti ilk Cumhurbaşkanı seçildi, Rehber Humeyni tarafından 10 Haziran 1981’de vekaleten Genelkurmay Başkanı atandı ve daha 21 Haziran 1981’de yine bizzat Humeyni tarafından başlatılan süreçle gıyabında görevi kötüye kullanmakla suçlandı. 29 Temmuz 1981’de Racavi ile birlikte bindikleri uçağın pilotu dümeni Türk hava sahasına kırdı ve Benisadr’ın siyaset macerası yeniden sürgünde, başladığı yer Fransa’da son bulmuş oldu.

Şah’a (haklı olarak) muhalif bunca insan Humeyni’yle birlikte devrimi gerçekleştirdi. Ardından darbe geldi. Şimdi aradan 40 yıl geçmeden henüz, İran’da artık rejim tartışması yapılmıyor, hak ve özgürlükler talep edilemiyor. Kaliforniya ve Fransa’daki sürgün elitler de bu durumu içlerine sindirdiler, sessizce gelip gidiyorlar ülkelerine. Ayrıca özellikle Ortadoğu koşullarında İran’ın bir tür demokrasi olduğu dahi söylenebiliyor.

Bizde de ışıklar Nisan 2017 referandumunda sönünce, dönüp şu “Trump’ın ABD’ye başkan olması da ama olmadı ya” diye geyiğe devam edecek bol bol zamanımız olur.

Geceniz hayırlı olsun.


PS- Foti Benlisoy’un “Anayasa ve Türkiye’nin Bonapartist Uğrağı” başlıklı yazısının linkini de buraya koyuyorum:

http://baslangicdergi.org/anayasa-ve-turkiyenin-bonapartist-ugragi/


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.