YAZARLAR

AKP'ye rağmen bu karanlık darbenin sırları ortaya çıkacak!

AKP, 15 Temmuz'daki 'kontrollü' darbenin öncesiyle sonrasıyla karanlıkta kalmasını istiyor. Bu yüzden TBMM'de kurulan Darbe Araştırma Komisyonu'nu çalıştırmadılar. Darbeye ilişkin hiçbir sorunun yanıtlanmasına izin vermediler. Birgün bu darbe gerçekleri mutlaka ortaya çıkacak ve Türkiye insanlarına ne kadar büyük bir oyun oynandığı aydınlığa kavuşacak.

Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin Özel Kalem Müdürlüğü'nü ve Basın Bürosu'nu arıyor.

Yıl 2015. Cemaatle AKP iktidarının "öküz öldü ortaklık ayrıldı" dönemi.

Eşbaşkan Gültan Kışanak'la görüşmek istiyor yanındaki 15-20 kişiyle beraber.

Kışanak o sırada belediye binasında değil. Dumanlı ısrarcı oluyor görüşmek konusunda, "beş dakika da olsa" diye.

Gazeteci kökenli olduğu için bir gazeteciyi reddetmenin doğru olmayacağını düşünüyor Kışanak ve görüşme talebini kabul ediyor.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin iki kapısı var. Biri personel ve halk için. Diğeri de konuklara ait. Dumanlı'yla beraberindekiler de bu kapıdan içeri giriyorlar.

Görüşme yaklaşık 40 dakika sürüyor.

Ancak yandaş medya kıyameti kopartıyor bu görüşmeyle ilgili olarak. "Gizli kapıdan içeri girdiler" diyor. Oysa bütün misafirler aynı kapıdan alınıp eşbaşkanların yanına çıkartılıyor.

Gültan Kışanak'ın TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nda ifade vermesinin tek nedeni de bu görüşme.

KOMİSYONDAN GÖZALTINA KIŞANAK

Komisyon Başkanı AKP Milletvekili Reşat Petek, Kışanak'a "cemaat-HDP işbirliği" iddialarını sorarken, cemaate yakın gazetelerin bu görüşmeden sonra HDP'yi desteklediğini iddia ediyor.

Oysa belki de bu komisyonun en tartışmalı isimlerinden biri AKP'nin başkan yaptığı Petek. Çünkü parti içersinde adı cemaatle anılan siyasetçilerin başında geliyor. Hatta AKP'nin komisyona verdiği üyeler de cemaatin eski destekçileri olarak biliniyor.

Kışanak, komisyona verdiği ifadesinde Dumanlı'ya, kendi yayın organlarının barış sürecini sekteye uğrattığını söylediğini aktarıyor.

Dumanlı bu teze "Hükümet bizi kandırdı" karşılığını veriyor.

Ardından da okkalı bir tesbit yapıyor:

"40 dakikalık görüşmeye neden bu kadar tahammülsüz olduklarını anlamak güç."

Elbette AKP'nin cemaat/FETÖ işbirliğiyle ilgili başka saptamaları da oluyor komisyona verdiği ifadede:

"KCK operasyonları döneminde hükümeti defalarca uyardık. Yaşanılanların darbe olduğunu söyledik. İktidar sözlerimizi dinlemedi, tam tersi operasyonlara sahip çıktı. Sadece KCK operasyonları değil, Habur'da barış grubu üyelerinin tutuklanması da, 2011 seçimlerinde kimi isimlerin milletvekilliklerinin veto edilmesi de, Roboski katliamı da, Oslo görüşmelerinin servis edilmesi de komisyon tarafından araştırılmalı."

Kışanak komisyonda, HDP'nin FETÖ ile işbirliği soruşturulan bir aktör olmaktan çıkıp o gün AKP'nin FETÖ ile ortaklığını dile getiren bir ifade veriyor.

Hatta AKP'lilerin, başarısız darbe girişiminin araştırılması konusunda kurulan komisyon nedeniyle ilk kez ciddi bir biçimde paniklemesine yol açıyor Kışanak'ın verdiği ifade.

O gün TBMM'deki komisyondan çıkıp Ankara-Diyarbakır uçağına biniyor Kışanak kentine geri dönmek için. Diyarbakır'a iner inmez de gözaltına alınıyor, arkasından tutuklanıyor. Hala daha tutuklu.

Çok ürküyor AKP'liler Kışanak gibi tanıkların partileriyle cemaat arasındaki işbirliğini ortaya çıkarmasından.

Bu durumu HDP'nin tek komisyon üyesi milletvekili Mithat Sancar ilginç bir saptamayla değerlendiriyor:

"Tutanakları okursanız, AKP'li üyeler Kışanak'ı adeta yargılayan, itham eden, ihbar eden bir üslupla konuşuyorlar. Komisyonda Kışanak son derece olgun davrandı ve değerli bilgiler aktardı. Kışanak'ın komisyondan çıkıp havaalanına gitmesi ve Diyarbakır'a geçmesinin hemen ardından gözaltına alınmasında komisyon üyelerinin ihbar anlamını taşıyan manipülasyonu da rol oynamıştır. Bu vebal onların üstlerindedir."

AKP KOMİSYONU ARAÇSALLAŞTIRDI

Meclis'te kurulan Darbe Araştırma Komisyonu, 15 Temmuz darbesini araştıramadan bitti.

Çünkü AKP'liler iki gerçeğin açığa çıkmasından çok korktu.

Birincisi, AKP'nin geçmişte kendi adlandırmalarıyla "FETÖ terör örgütü" ile yaptıkları işbirliğin, ortaklığın ortaya çıkmasından...

İkinci korkusu da  "darbe" diye sunulan, bir yanı 32 kısım tekmili birden bu "kontrollü darbe" tiyatrosunun bütün ayrıntılarıyla deşifre edilmesiydi.

AKP'nin TBMM'de oluşan bu Darbe Araştırma Komisyonu'na kuruluşundan sonuna kadar yaklaşımı da zaten bu korku ve telaşı ele veriyordu.

Dört partinin oy birliğiyle 26 Temmuz'da kuruldu komisyon. Ancak çalışabilmesi için dört partinin de üye bildirmesi gerekiyordu. CHP, HDP ve MHP hemen bildirdi. Ancak AKP komisyona üye bildirmemek için sonuna kadar direndi. Neredeyse komisyonun kurulma kararından bir ay sonra, 20 Ağustos'ta üye bildirdi.

Burada kurnaz bir oyun oynuyordu AKP. Meclis'in tatile girmesine çok az bir süre kala üye bildirerek komisyon çalışmalarını yeni yasama yılına erteletmişti.

AKP'nin "ayak sürümesi" nedeniyle 26 Temmuz'da kurulmasına karar verilen komisyon ilk toplantısını ancak 4 Ekim'de gerçekleştirebildi.

Komisyon çalışmaya başlayınca AKP'nin tutumu bir kez daha net biçimde ortaya çıktı; darbe gerçeklerini ortaya çıkartacak derinlemesine bir çalışmanın bu komisyon tarafından yürütülmesini istemiyordu AKP.

Komisyondaki muhalefet partileri darbenin şu ya da bu şekilde birinci dereceden muhatabı görünen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Akar, MİT Müsteşarı Fidan gibi isimlerin komisyonda dinlenmesi için çok ısrarcı oldular. Ancak AKP bunu engelledi.

HDP'nin tek komisyon üyesi Mithat Sancar, AKP'nin bu tutumuna ilişkin çok yerinde tesbitler yapıyordu:

"Dinlenmeleri halinde darbeyle ilgili pek çok noktayı açığa çıkartacak kişiler çağrılmadı. AKP bu komisyonu belli ki darbeyi açığa çıkarmak gibi bir amaçla kurdurmamıştı. Bir tür darbe hikayesi kurguladılar. Bir anlatısı vardı AKP'nin darbeye ilişkin. Bu anlatıyı destekleyecek çalışma bekliyorlardı. Neydi bu anlatı; 15 Temmuz darbesi Gülen cemaatine mensup subaylar tarafından organize edilmiş, hayata geçirilmiştir. Bütün sorumluluk, bütün planlar Gülen cemaatine aittir... Darbeye kalkışanların siyasi bağlantıları, Gülencilerin sayısı, cemaat dışından ne kadar kişinin katıldığı gibi sorular hiçbir şekilde tartışılmadı. AKP'nin anlatısı, darbe sonrasına ilişkin siyasi stretejisi bu soruları mümkün olduğunca sordurmamaktı. Böyle bir stratejinin doğal sonucu olarak darbede kimlerin rol aldığının, siyasi ayağının ve amacının ne olduğunun ortaya çıkmasını istemediler. AKP kendi anlatısına uygun bir çalışma için komisyonu araçsallaştırdı."

DARBE ARAŞTIRMA KOMİSYONU'NUN YAPAMADIKLARI

Sancar'a göre AKP darbenin bazı boyutlarını örtmek, gizlemek istiyordu. Neydi bunlar?

Birincisi, darbe gecesi neler oldu? 16 Temmuz sabahı erken saatlere kadar neler yaşandı? Örneğin MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı görüştü mü, bu görüşme nerede yapıldı, ne kadar sürdü, ne konuşuldu?

Eğer Fidan ve Akar komisyona çağırılsaydı bu sorular gündeme gelecek, darbe gecesine ilişkin rahatlıkla bir değerlendirme fırsatı çıkacaktı. Ancak komisyonun AKP'li üyeleri bu gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediler.

İkincisi, darbe gecesi yapılan pazarlıklar sürecin karanlıkta kalmış boyutuydu. Genelkurmay Başkanı başından beri mi darbeye karşıydı, yoksa başında içindeydi de sonradan yapılan pazarlıklarla saf mı değiştirdi?

Üçüncüsü, 15 Temmuz darbesiyle ilgili istihbaratın ne zaman alındığına ilişkin yaşamsal sorunun yanıtı henüz ortada yoktu ve AKP'lilerin engellemesiyle bu soruya da yanıt bulunamamıştı.

Bütün bu yanıt bulunamayan soruları alt alta sıraladıktan sonra kendi tespitini yapıyor Sancar:

"Bize göre AKP yönetimi, başta Cumhurbaşkanı darbe girişiminden belli bir süre önce haberdar olmuşlardı. Cumhurbaşkanı ve ekibinin darbeden haberi vardı. Darbe girişimini önceden engellemek yerine yol verdiler darbecilere. Onların darbe girişimine başlamasına izin verdiler, imkan tanıdılar. Darbe gecesi darbecileri kıskıvrak yakalamaktı amaçları. Sadece bundan da ibaret değil. Cumhurbaşkanı 'Bu bize Allahın bir lütfu' derken darbe gecesi sonrasına ilişkin stratejisini net bir biçimde açığa vuruyordu. Darbeyi fırsat olarak kullandılar ve karşı darbe gerçekleştirdiler."

Komisyondaki AKP'li üyelerin açığa çıkmasına izin vermedikleri konulardan biri de ByLock kullanan milletvekillerinin listesiydi.

ByLock kullananlar FETÖ ile ilişkili kabul edilerek gözaltına alınıyor hatta tutuklanıyordu. Kamu çalışanıysa hemen görevinden uzaklaştırılıyordu. Yani ByLock kullanmak terör örgütü üyesi olmaktan yargılanma konusu kabul ediliyordu. Meclis'te de 120 milletvekilinin ByLock kullandığı, bunlardan 80'inin AKP'li olduğu yönünde ciddi iddialar vardı. Bütün muhalefet partileri bu milletvekillerinin açığa çıkartılması için önerge sunmuştu komisyonda. Başbakanlıktan bu bilgiyi talep ettiler ama AKP'li komisyon üyeleri bu talepleri de taça atmayı başarmıştı.

Buna bağlı olarak darbe girişiminin başarılı olması halinde kimin cumhurbaşkanı, kimin başbakan, kimin bakan olacağı meselesi de bir türlü aydınlatılamamıştı komisyonda AKP'lilerin çabalarıyla.

Yani darbeden birkaç gün sonra cemaatle ilişkileri hemen tespit edilen 10 binlerce insan kamudan ihraç edilmişti.10 binlerce kişi tutuklanmıştı. Askerde, poliste, yargıda hatta CHP'nin içinde bile FETÖ'cü bulmuşlardı ancak bir AKP'nin içinde tek bir FETÖ'cü çıkmamıştı.

Komisyonun AKP'li üyeleri bu sorulara yanıt aramak yerine "araştırma" adı altında Çengelköy'de saha araştırması, Boğaziçi Köprüsü'nde olay yeri incelemesi gibi turistlik sayılabilecek gezilere vurmuştu kendilerini.

YENİKAPI'DA CHP'NİN NE İŞİ VARDI?

Sadece HDP'li Sancar değil, komisyonun diğer muhalefet partilerine mensup üyeleri de AKP'nin darbe sürecini karartmasına ilişkin ciddi tespitlerde bulunuyorlardı.

MHP Muğla Milletvekili ve kendi adlandırmasıyla "üyesi olduğu 15 Temmuz Darbe Tiyatrosunu Araştırma Komisyonu"nu değerlendirirken "MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın tüm ısrarlara rağmen komisyona çağrılmaması nedeniyle darbe girişiminin yaşandığı gün ve öncesinde devletin herhangi bir birimine veya üst düzey yöneticisine bir ihbarın gelip gelmediğine bile netlik kazandırılamamıştır. O gece karanlıkta kalmıştır" diyordu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da önceki gün Parti Meclisi toplantısının açılışında yaptığı konuşmada AKP'nin Olağanüstü Hal kararıyla gerçek darbeyi 20 Temmuz'da yaptığını söylüyordu:

"15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra 20 Temmuz'da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz'u hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamentodan OHAL yetkisinin alındığı tarihtir. Şimdi 20 Temmuz darbecileri fiili durumu, anayasal zemine çekmek istiyorlar. Bunun için anayasa değişikliğini parlamentonun önüne getirdiler."

Her şeyi çok net anlatıyor Kılıçdaroğlu'nun bu saptaması. Ama o zaman da şu soruyu aynı netlikte sormak gerekiyor:

Madem AKP gerçek darbeyi 20 Temmuz'da yaptı, o zaman CHP'nin ne işi vardı 7 Ağustos'taki Yenikapı mitinginde?

Sonuç olarak bugün geldiğimiz kaotik durumdan, istikrarsız ortamdan 15 Temmuz darbesinin ve 20 Temmuz'daki AKP darbesinin çok büyük payı var.

Ancak AKP, bugünkü dayatmalarına kaynaklık eden darbe süreçlerinin bilinmesini hiç istemiyor. Süreci karanlıkta bırakarak bütün bir toplumun AKP'nin anlattığı "darbe hikayesi"ne inanmasını istiyorlar. Ama başaramayacaklar.

AKP'ye rağmen bu karanlık darbenin sırları sonunda mutlaka ortaya çıkacak.

Çünkü gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır!