YAZARLAR

Terör artık her yerde

IŞİD artık özerk bireysel eylemler aşamasına geçmiş bulunuyor. Bu eylemlerin Türkiye’de nasıl önlenebileceğine dair bir strateji yok.

Dârülharp “İslam’a dönene ya da kendileri ile barış yapılana kadar kafir ülkelerin cihat alanı olduğunu” anlatan bir ifade. Buna göre başında “kafir” bir hükümdarın bulunduğu ülke “Müslümanlığa dönene ya da anlaşma yapılana kadar” savaş (cihad) alanı olarak görülür. Bir ülke Müslüman olsa bile “başındaki hükümdar kafir ise” o ülke de dârülharp sayılır.

Bu yoruma göre bu anlayışın devamı dârülharp sayılan ülkelerde cihat yapılması yani, kafirler ile savaşılmasıdır.

Cihat kelimesinin bir anlamı da “İslam uğruna, kişinin malı ve canı ile savaşmasıdır. Bu da dört şekilde olur: Kalp ile, dil ile, el ile ve kılıç ile.

Birincisi daha çok kişinin kendisi ile mücadelesi olarak tarif edilir. İkincisi ise “tebliğ” yönetimini kullandırmayı gerektirir –örneğin yılbaşı kutlaması yapılan yerlerde dolaşıp vaaz vermek gibi. Üçüncüsü kişinin kendi yaşam tarzı ile başkalarına model olmasını ifade eder. Dördüncü cihat şekli ise savaşmaktır.

Günümüzde Suriye’deki savaşta kılıç ile tankın karşısına çıkanlar olmuş olsa da artık cihatçılar silah, bomba, kamyon ile yürütüyor savaşlarını.

NERELER DÂRÜLHARP VE KİMLER MÜCAHİT?

Bu tarifle göre IŞİD ve benzeri örgütler için dünyanın her yeri dârülharp, bu örgütlerin üyeleri ya da düşüncelerini benimsemiş olan, sempati duyan herkes “mücahit.”

Türkiye IŞİD tarafından dârülharp olarak tanımlanmıyordu. IŞİD’in (militanlarının) Türkiye topraklarını kullanabilmeleri, iddialara göre Türkiye’de tedavi imkânlarının olması Türkiye’nin bu tanımlamanın dışında tutulmasına neden oluyordu.

Ancak Fırat Kalkanı harekâtı sonrası durum değişti. Artık Türkiye de IŞİD için dârülharp. El Nusra ya da diğer örgütlerin önümüzdeki dönemde Türkiye için aynı tanımı kullanmaya başlamaları olasılığı da hayli fazla.

IŞİD Türkiye’de daha önce Aksaray saldırısı gibi bireysel eylemler gerçekleştirdi. Ardından daha çok laik, solcu kesimleri hedef alan bombalı saldırılar oldu.

Ancak Reina saldırısı karakteristik olarak yeni bir aşamaya girildiğini gösteriyor. Bu da her eleman ya da sempatizanın kendi başına eylemler gerçekleştirmesi üzerine dayanıyor. Yani eylemlerin emir-komuta içinde yapılmasına gerek yok, hücre yapılanması da gerekmiyor.

IŞİD’e Türkiye’de sempati duyanların yanı potansiyel IŞİD’lilerin sayısının hiç de az olmadığı belirtiliyor.

Bu kişiler hücre yapılanması ile hareket etmedikleri için de saptanmaları neredeyse imkansız.

Eylem silahlarına nasıl ulaşabildikleri şimdilik muamma. Ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra yüz binlerce silahın Avrupa’da serbestçe dolaşabildiği göz önüne alınırsa silaha ulaşmak sinema bileti almak kadar kolay.

Türkiye ise daha kötü durumda. Çünkü Avrupa nihayetinde daha izole durumda. Ama Türkiye özellikle 2011’den bu yana dünyadan Suriye’ye akan cihatçılar için ilk ulaşılan liman, barınma yeri ve gerektiğinde kaçılacak, tedavi olunacak yer olarak kullanıldığı için silahın çok daha kolay bulunabileceği bir coğrafya.

Türkiye diğer yandan Suriye’deki cihatçılara giden silahların geçiş güzergahlarından biriydi. Bu silahların hepsinin Suriye’ye geçmediğini düşünmek için çok neden var.

Bunlar olmasa bile Türkiye’nin sınırları silah giriş çıkışına çok uygun ve bu büyük bir potansiyel tehlike oluşturuyor.

Bu durumda Türkiye’yi büyük tehlikelerin beklediğini söylemek mümkün.

GLOBAL CİHAT REHBERİ

IŞİD’in bu türden eylem potansiyeli taşıyan eleman ya da sempatizanlarına yönelik bir rehberi var.

Bu rehberde eylemcilere nasıl davranacakları anlatılıyor.

Rehberde eylemcilerin kendilerini nasıl gizleyecekleri (şüphe çekmeyecekleri), eylemleri nasıl planlayacakları, istihbarat örgütlerini nasıl atlatacakları, basit ölümcül silahları nasıl hazırlayacakları, baskın olursa nasıl davranmaları gerektiği, herhangi bir durumda nasıl hayatta kalabilecekleri, gerekli malzemelerin ne olduğu anlatılıyor.

Rehbere göre (potansiyel) eylemciler "terörist prototipinden" çok uzak bir profilde olabilir. Reina eylemcisi muhtemelen modern giyimli, eğlence yerlerine giden, namaz kılmayan, biriydi ve yüzü tıraşlıydı.

Rehberde (özet olarak) yer alan tavsiyelere uygun yani: "Bir Müslüman halkın arasına çıktığı zaman mümkün olduğunca normal görünmeli. Unutma bu Müslüman kimliğini açıklamaktan korktuğu için değil, daha dost görünmek ve şüphe çekmemek içindir. Takma isimler seçin. Mesela Ali yerine Al ismini kullanabilirsiniz ya da Adam ismini. Batı isimlerini seçenler Müslüman olmayan batılılar arasında daha çabuk kabul görürler. Bu da senin daha açık fikirli görünmeni sağlar. Takma isim ile önemli pozisyonlarda iş bulabilirsin. Mesela bir elektrik santraline gönderilen bir mücahit o santral hakkında bilgi edinebilir. Buluşacağın kişilere göre dış görünüşünü değiştirmen gerekebilir. Mesela 90'larda İslam ordusunun militanları göz renklerini değiştirmek için lens kullanırdı. Yeşil gözlülerin çok olmadığı bir ortamda yeşil lens kullanırsan bu, insanların dikkatini çeker ve seni polise tarif ederken yanlış bilgi aktarırlar."

Bu tavsiyelerin uzayıp gittiği 70 sayfalık ‘Batı’da hayatta kalma rehberi’ne İnternet'ten rahatlıkla ulaşılabiliyor. Yani dünyanın neresinde olursa olsun IŞİD sempatizanı birinin bu rehberi okuyarak potansiyel eylemciye dönüşmesi işten bile değil.

Reina benzeri eylemler elbette belli bir eğitim gerektiriyor. Ancak asıl dikkat edilmesi gereken şu: Artık her bıçak, alet, tabanca, otomobil, kamyon bir eylem silahı.

Herhangi birinin eline silah geçirdiği anda bir pazar ya da eğlence yerine dalması, katliam yapması olası.

Daha önce Fransa’da gördüğümüz Berlin’deki kamyonlu eylem benzeri saldırılar bu eylemlerin kolaylıkla yapılabileceğinin işareti.

IŞİD artık özerk bireysel eylemler aşamasına geçmiş bulunuyor. Bu eylemlerin Türkiye’de nasıl önlenebileceğine dair bir strateji ise yok.

Bu durumda bulunduğumuz her yer eylem mekânı olabilir. Bundan sonra daha çok bunun üzerinde durmak gerekiyor.

Bu örgütlerin ahlâkı da yok. Yani savunmasız insanları, kadınları, çocukları da hedef alabilirler. Ses getirecek her eylem bu örgütler ya da eylemciler için dârülharpte kendi inançları adına yapabilecekleri cihatın en yüksek noktası.

Bir başka önemli nokta da gözlerden kaçıyor: IŞİD girdiği her yerde hemen kök salabilen bir örgüt çünkü 'devlet mantığı ile' çalışıyor. Girdiği yerlerdeki devlet müesseselerinin ve buralardaki görevlilerin biat etmeleri durumunda çalışmalarına devam etmelerine izin veriyor. Bu müesseselerin gelirlerine el koyuyor ve bu geliri yeni eleman kazanmak için kullanıyor. Elemanlar da doğal olarak girilen yerin sakinleri oluyor. Ve böylece IŞİD hem alan hem de yeni elemanlar kazanmış oluyor. IŞİD'ın çok çabuk yayılması ve coğrafik olarak büyümesinin sırrı burada yatıyor. Bir kişinin Reina örneğinde olduğu gibi herkese korku salarak yaptığı eylemin benzeri bir yerleşim yerinde az sayıda militanla tekrarlanırsa büyük tehlike yaşanabilir.

Asıl zor günler şimdi başlıyor.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.