YAZARLAR

Barbarları beklerken

Ülkemizde hiç bir yurttaş konuk konumunda değil. Yasalara uyan, vergisini ödeyen hiç bir yurttaş nasıl yaşayacağına dair devletten icazet almak zorunda da değil. Şimdi bir olmak değil, birey olmak zamanı.

Reina benzeri bir saldırının 2017’de tekrarlanma olasılığının, olmama ihtimalinden büyük olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Nice ve Berlin’de bir kamyonun bile adeta bir kitle imha silahına dönüşebildiğini gördük. Atatürk Havalimanı ve Reina gibi yumuşak hedeflere giren birileri neler yapabilir biliyoruz. Reina’da yedi dakikada bir katil altı şarjör değiştirerek bir Kalaşnikof’la 39 kişiyi öldürdü 65 kişiyi yaraladı.

Hedef olan nedir? Sorumlu kimdir? Deniyor ki hedef ülkemizdir, sorumlu aramanın vakti değildir. Yanlış. Zira bu tür saldırılar doğal afet değil. Kaldı ki doğal afetlerde dahi siyasi yetkililerin olaya yanıtı mercek altına alınır. Bir başkası: “Alışmalıyız.” Yine yanlış. En vahimi de temeli laiklik olan özgürlükte fazla ileri mi gidilmiş olduğu sorgusu. Ve hukukun yerine giderek hoşgörünün ikame edilmeye kalkışılması.

Saldırı altında olan özgürlüğümüzdür. Yüzyılların imbiğinden geçirip bizim, buranın yaptığımız yaşama biçimimizdir. Bu kendine özgü yaşama biçiminde hakim unsur İslam değildir. Olamaz. Laiklik de devletin tüm inançlara eşit mesafede durması değildir. Laiklik kamu düzeninin ladinî olmasıdır. Anayasamızın ikinci maddesinde yazılı laiklik ilkesi cumhuriyetimizin taşıyıcı kolonudur. Hedef olan budur, hedef ortak çatının başımıza göçertilmesidir.

Bunun için dönemin Fransa Başbakanı Valls, Charlie Hebdo cinayetlerinin hemen ardından yaptığı konuşmada meclis kürsüsüne elini vura vura “bu ülkede dine saygısızlık (“blaspheme”) suç değildir çünkü Fransa laik bir ülkedir” demişti. Bizim başbakanımız ise acıları paylaşmakla birlikte “ama” diyerek “hassasiyetlerimize” değinmişti. İşte kurdun elmaya girdiği yer tam da burasıdır. Onun için diyorum ki “hoşgörü” denilen, “medeniyetler ittifakı” denilen yerde şöyle bir doğrulun, dikleşin.

Bu yıl göreceksiniz Batı’da İslamcılık demokrasiyle bağdaşır mı değil, İslam ile demokrasi bir arada olur mu sorusu daha çok tartışılacak. Bizim ülkemizi biricik kılan da nüfusunun yüzde bilmemkaçının Müslüman olması değil. Ondan dünyada çok var. Ülkemizi biricik kılan nüfusunun çoğunluğu Müslüman iken anayasasına laikliği çakmış tek ülke olmasında. Hukuku laik olan yerde hoşgörüye gerek olur mu? Herkesin yasalara uymasıdır esas olan.

Şurası doğru: Demokrasi olma iddiasındaki ülkeler bu barbarların saldırıları karşısında güvenlik ile özgürlük dengesini kollamakta, toplumsal dokularını ve yaşama tarzlarını sakınmakta zorlanıyor. Bizim önceliğimiz bu mu ? Bizim eksikliğimiz ifade özgürlüğünde mi, daha kısacası özgürlükte mi, yoksa güvenlikte mi? Suriye’de IŞİD’e karşı askeri harekat yürütüyoruz, OHAL yürürlükte, Kadri Gürsel ile Ahmet Şık gibi sade gazeteciler bile terörizmle ilintili suçlamalarla iddianamesiz tutuklu, daha ne olsun?

Demek ki bize gereken ne daha fazla kaba saba güvenlik önlemi, ne daha ceberrut devlet. Bize gereken daha etkin çalışan TBMM, daha canlı sivil toplum, daha bağımsız medya ve bu imbiklerden damıtılacak çok daha akılcı politikalar. Bize gereken daha fazla hürriyet, daha fazla özel alan, daha fazla yurttaşlık bilinci.

Merhum Uğur Mumcu 24 Ocak 1993’te şehit edildiğinde Ankara’daki cenazesine kendiliğinden yüz binler katılmıştı. Bir de şimdi Reina katliamının ardından gelen ölüm sessizliğine bakın. Şunu hatırlamalıyız ki ülkemizde hiç bir yurttaş konuk konumunda değil. Yasalara uyan, vergisini ödeyen hiç bir yurttaş nasıl yaşayacağına dair devletten icazet almak zorunda da değil. Şimdi bir olmak değil, birey olmak zamanı. Eğer Kadri Gürsel’in veciz ifadesiyle “toplam değil toplum” istiyorsak yeniden.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.