YAZARLAR

Yangın

Buralarda ateşle imtihanımız da pek çok şey gibi yaralı. Acı ve yas dolu. Biz ateşin yok ediciliğiyle sınandık çoğu zaman. Yangınla. Kayseri Komando Tugay Komutanlığı aracına canlı bomba saldırısı sonrası başta Kayseri olmak üzere ülkenin dört bir yanında gece boyu ateşe verilen, taşlanan HDP ofisleri… Diyarbakır Lice ve çevresinde yine kanın habercisi sokağa çıkma yasakları… İntikam yeminleri…

Bundan yıllar önce bir mandala kitabı boyuyordum. Sabır, tevekkül idmanı yapmaya ve renklerle dünyayı güzelleştirmeye. Beni epeyce uğraştıran bir ‘eser’in sonunda kitapta, şimdi bu mandalayı tıpkı kum tanelerinden yapılan ve sonra denizle rüzgârın insafına terk edilen asıl örneklerinde olduğu gibi ‘kurban etmem’ gerektiğinin yazılı olduğunu gördüm. Bunun anlamı şuydu: Boyadığım sayfayı yakacak, kül edecektim. Gel gör ki, mumun azizliğine uğradım ve sayfa yerine bütün kitap bir anda tutuştu. Küçücük odayı dumanlar kapladı. Üzerine telaşla şişeden su dökmeye çalışırken de babam içeri girdi. “Eminim bu durum için bir açıklaman vardır kızım” dedi. “Tabii ki, mandala kurban ediyordum, kitap tutuştu baba” dedim. “Ben de tam böyle düşünüyordum” dedi. Kahkahalarla güldük.

Dilekleri ateşe atmak, eski bir gelenek. Kalbinden çıkarıp dünyaya emanet etmek. Yok olurken kendini var ettiklerine inanmak. Hayatın akışına güvenmek işte. Ateşin dönüştürücülüğünden medet ummak.

BİTMEYEN GECELER

Buralarda ateşle imtihanımız da pek çok şey gibi yaralı. Acı ve yas dolu. Biz ateşin yok ediciliğiyle sınandık çoğu zaman. Yangınla. Kayseri Komando Tugay Komutanlığı aracına canlı bomba saldırısı sonrası başta Kayseri olmak üzere ülkenin dört bir yanında gece boyu ateşe verilen, taşlanan HDP ofisleri… Diyarbakır Lice ve çevresinde yine kanın habercisi sokağa çıkma yasakları… İntikam yeminleri…  Öyle bir gece ki Alman basını 9 Kasım 1938 gecesi Nazilerce, Yahudilere ait ev, iş yeri ve sinagoglara yapılmış kanlı ve ölümcül saldırıların adıyla anılan Kristal Gece’ye gönderme yaparak vermiş haberleri. Sosyal medya dışında bizde pek görülmeyen, ‘tepki’ diye geçiştirilen linç ve kundaklama girişimlerini. En son 6-7 Eylül için denmişti 'Kristal Gece' diye. Elli yıl sonra fotoğraf sergisinin bile saldırıya uğradığı o meşum gece…

En zorlu vaadin, 'barışın' sahibi HDP, eş başkanları, vekilleri, çalışanları tutukluyken, kıstırılmışlığa inat sözüne sadıkken, hedefe konan barışın ta kendisi. Zaten barış diyenin terörist telakki edilmesinden belli aylardır. HDP Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, Kayseri’deki patlamanın ardından partilerini hedef alan saldırılar nedeniyle HDP’ye ait tüm binaları boşalttıklarını açıklarken şu dehşetengiz bilgileri paylaşıyordu duyana: “Ankara Yenimahalle ilçe örgütümüz yandı. Emniyeti aradık, kimse telefona çıkmadı. İstanbul’da Beylikdüzü ilçe örgütünde patlama oldu. Bağcılar ilçe örgütüne girmeye çalıştılar. Üsküdar ilçe örgütünün önünde kalabalık tekbir getirdi. Konya’da yöneticilerimizin isimlerini internette yayınladılar. Erzincan’da parti tabelamızı indirdiler. Ankara’daki Genel Merkezimize 5 kişi gelip kapıya tekme attı. Polis onları götürdü ama bu kez üç kişi daha geldi. Provokasyon olmaması için bütün binalarımızı boşalttık. Hiçbir yetkiliye ulaşamadık. Ne bakanlar, ne emniyet müdürleri, telefonlarımıza kimse çıkmadı. Bu açıkça göz yummaktır.”

Göz yummaktır ya. Yol vermektir. “Arkanızdayız koçum” demektir. “Geldik yoktunuz” diye yazılama tehdidi savurmaktır talan edilmiş parti binalarının duvarlarında.

YAKMAK DEDİĞİN

Kitaplar yakıldı tarih boyu. Faşizm, üretilmiş düşünceden ve onun egemenlik kurabilme ihtimalinden korkmuştur hep. Korkuyu benzin kılar kurduğu meydan ateşlerine. Ses, söz yakıldı. İnsanlar bedenlerini ateşe verdi varlığına, özgürlüğüne, onuruna feda ede ede. Görülsün ve inkâr edilemesin diye. Bu topraklar ki, kafileleri kiliselerde toplayıp toplu ateşe vermeler, gayrimüslimlere ait evleri, dükkânları, ibadet yerlerini kundaklamayı, bilir. Kürt köylerini yakmayı sonra. Şenliğe gelmiş Alevi aydınların otelini tutuşturmayı. İzletmeyi bir katliamı saatlerce. Mıh diye kazınsın diye.

Yangın dedin mi, orada sistematik bir galeyana getiriş vardır. Cana kastedenler karşısında kalakalışın. Ve her yangına körükle gidenler vardır elbet. Etkileme gücünden sebep medyadır mutlaka bir sac ayağı. Kayseri’de 14 askerin yaşamını yitirdiği bombalı saldırının ardından il ve ilçe binalarına saldırı düzenlenen HDP, yangının orta yerindeyken CNN Türk’te ilgili haberin “Terörle mücadelede önemli rol oynuyor” alt başlığıyla izleyiciye sunulmasıdır misal. Tepkiler üzerine “hem teknik hem de operatör hatasından kaynaklı yanlışlık” açıklamasıyla geçiştirilen. Ya da özel montajlı hedef gösterme klipleridir misal bu körük. Kişilik katli girişimleridir. Gereği ardı sıra gelir.

Kibritçi Kız’ın hayallerini görmek için yaktığı kibritlerde güzeldi ateş. Hayallerini yaktı. Gerçeğinde dondu. Benim gibi.


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.