YAZARLAR

Brezilya: İşgal başka bir kültürü yaratır

Birçok yoksulun eve ihtiyacı vardı. Önce bir tanesi, işgal fabrikasının arka bahçesinden bir toprak işgal ederek ev yapmaya başladı. Sonra biri daha. İşgal fabrikası işçileri toplanıp ne yapacaklarına karar verdiler. Sonra mahalleliyi çağırdılar

metin-yegin-2 .

Bir işgal fabrikasındaydık. 10 yıldır işçiler çalıştırıyordu. 6 saat çalışıp bütün benzer fabrikalardan daha fazla ücret alıyorlardı. Arada patronu yediklerinden aç kalmıyorlardı. Biz fabrikanın bahçesindeki patronun evinde kalıyorduk. Evi olmayan işçiler burada yaşıyorlardı ve geldiğimizde biz. Patronu süpürünce ortalık oldukça ferahlamıştı yani.

Campinas’taydı fabrika. Sao Paulo yakınlarında bir şehirdi. Birçok yoksulun eve ihtiyacı vardı. Önce bir tanesi, işgal fabrikasının arka bahçesinden bir toprak işgal ederek ev yapmaya başladı. Sonra biri daha. İşgal fabrikası işçileri toplanıp ne yapacaklarına karar verdiler. Sonra mahalleliyi çağırdılar. İşgal fabrikasının bir radyosu vardı. Oradan duyurdular bunu ve zaten bütün mahalle bu radyoyu dinliyordu. ‘Herkes haberleri bizden dinliyor. Çünkü işçi haberleri veriyoruz.’ diyordu Fernendo. Fabrikanın ilk işgal edildiği zamandan tanıyordum Fernendo’yu. Plastik enjeksiyon makinesinde çalışıyordu. Büyük plastik variller yapıyordu. Çoğu mavi renkli şişko variller. Şimdi işgal fabrikası radyosunu o yürütüyordu. Bazen kendisi de gitar çalıyordu kendi yaptıkları stüdyoda. -‘İşgal, işgalle birlikte başka bir kültürü, yaşamı yaratır.’ diyordu MST-Topraksızlar’dan Troque. Bir başka zaman, bir büyük toprak sahibinin işgal edilmiş toprağında konuşuyorduk.

Akşam fabrikanın deposu oldukça kalabalıktı. Herkes sıraya girip, işgal fabrikası bahçesindeki eve yazılıyordu. Pablo soruyordu. Fabrikanın işgaline öncülük eden bir Troçkist militandı.

-Evin yok değil mi?

-Yok. Kağıt mı getirmeliyim olmadığına dair?

-Yooo. Onlar sahte oluyor zaten. Kaç çocuğun var?

Böyle birkaç soru daha vardı. Antetli bir kağıda yazılıyordu bütün bunlar. ‘Flasko İşgal Fabrikası’ diye amblemi vardı köşede. Tapu gibi sağlamdı yani.

metin-yegin-4

Bir iki politik konuşma yapıldı. Şaşırtıcı olan kısa olmalarıydı. Sonra benim konuşmamı istediler. İşgal fabrikasında konuşmak güzel bir şeydi. Fernendo’nun yaptığı varillerden birinin üstüne çıkıyorduk, tabii ki maviydi varil. Gecede ay vardı. Herkes neşeliydi. Evleri olacaktı. Yani saha konuşmaya çok müsaitti. Zaten fena konuşmam. ‘Ajitasyon’ çekmeye 12 yaşında gecekondu kahvelerinde başlamıştım. Normalde duvarlara yazı yazıyorduk ama benim yazım çok çirkindi. Bu yüzden kahve konuşmaları bana kalmıştı. Yine herkes çok coştu. Son cümlem çok vurucuydu. Kutlamak için içki içmeye davet ediyordum. Dedim ya etkili konuşuyordum.

Bir çift yanımıza geldi. Fabrikanın karşısında bir gecekonduda, kirada oturuyorlardı. Evlerine suyu fabrikadan taşıyorlardı. İşçiler fabrikayı işgal edince kapının önüne bir çeşme yapmışlardı. İşgal fabrikası sebiliydi yani. ‘Ne güzel komşu olacağız.’ dediler. ‘Yok, biz istemiyoruz.’ deyince çok şaşırdılar. Adam kulağıma eğilip, ‘Burası çok para edecek.’ dedi; ‘Mutlaka adınızı yazdırın.’ Müzik başladı; dans etmeye gitti müstakbel komşu çift.

Tabii ki yazdırmadık. Bir yere sahip olursan o yer de sana sahip olur diye düşünüyorduk ya da ‘Ah babam ne safmış’ diyecekti Zeyno…

metin-yegin-3 (Fotoğraf: Ekin Uluğ)

Bir gün sonra arka bahçeye yeni insanlar gelmeye başladı. İsimleri yoksa giremiyorlardı. Listedekiler, kura ile kendilerine düşmüş parsellerini buluyorlardı. Eşyalarını taşıyorlardı. Ortada ev yoktu ama toprakları vardı. Direkler dikiliyordu. Siyah naylonla etrafı çevriliyordu ve çatısı. Önce nedense hepsinde olan vitrinli büfe içeri konuyordu. Yatak üstündeki çocuklarla içeri taşınmak isteniyordu. Çocuklar hemen atlayıp başka eşyalara dağılıyorlardı. Çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. İki tanesi küvet bile getirdi. Çinkoları sıyrılmıştı ama küvettiler işte. Çocuklar en çok onlarla oynadı. Bir de eski bir otomobil lastiği çok muteberdi onlar için -Monteseriu çocuklar ancak hiçbir şey bulamadıklarında oyuncaklarla oynar diyordu. Sonra oyundan bıkıp ev yapmaya yardım ediyorlardı. Bir ikisi bir araya gelip, bir iki sandalyeyi içeri taşıyorlardı.

Zaten bu yazı bundan aklıma geldi. Bir yerde saman çatı yapıyoruz ve Zeyno yardım ediyor…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...