YAZARLAR

Diasporalar

Şimdi ne zamandır memleket içi sürgün halini de düşünüyorum. Kaldığı halde, olduğu yerde tel tel çözülüşünü insanın. Biraz sevgilinin ya da dostunun akıl almaz hoyratlıklara gönül indirmesine benziyor yarattığı duygu. Tanıyorsun elbet, ama bu senin memleketin değil. Sen onu böyle bilmedin, böyle sevmedin.

Memleketinden isteği hilafına ayrılmak zorunda kalanların ortak adıdır 'diaspora'. Bakmayın siz onun siyaset dünyasındaki 'lobi' anlamına. Diaspora halktır, sıradan insandır; hayatı, bir şeylerden taviz vermeden yaşatılamadığı için gidendir. Kalamadığı için.

O yüzden kendi ülkesindeyken belki de birbirinden haberi bile olmayanlar yurtdışında adı konulamayan, pek de kolay söze akıtılamayan bir özde buluşur. Türk, Kürt, Ermeni, Alevi fark etmez artık; diasporalı birbirinin halinden anlar. Gözünün içine bakar bakmaz anlar.

Diasporalının memleketi durmuş bir saat gibidir. Zamanın gıyabında aktığını bilir. Şimdi yeni bir toprağa kök salma vaktidir. Hayatı, örselenen bir yerlerinden tutup da yeşertme vaktidir. Öyle söylendiği ya da yazıldığı gibi kolay olmaz hiçbir şey. Ömürlük uğraştır. İstediğin kadar yabancı bir dili öğren, istediğin kadar yeni alışkanlıklar edin, içinde bir boşluk kalır. Günlük hayatın ilk tersliğinde, hani şu aksiliklerin birbirini kovaladığı günlerden birinde o boşluk uğuldar. Dış ağrısı gibi sızlar. Kemik ağrısı gibi oyar. Kökün elinde kalırsın.

Ama sıla hasreti değildir bu. Çünkü senin memleketinin hayatın süregeldiği o bir yerlerden tanıdık toprak parçası olmadığını da bilirsin. Aidiyetinin ilk parçalandığı anda, saatinin durduğu noktada kalmıştır memleket. Sen ona hep uzaktan, belli bir mesafeden bakarsın. Anılarında nasıl olduğunu hatırlamaya çalışarak.

Diasporalılarla ne zaman yan yana gelsem, sarsılır düşünürüm uzun uzun. Toplantılar seans gibidir, konu başlığından bağımsız ilerler çoğunlukla. Bir yerden sonra herkes çözülür ve anlatmaya başlar. Memleketin elinden kayıp gittiği anları paylaşır. Çok uzun zamandır sustuklarını. Dinleyecek muhatap bulup da anlatamadıklarını. Çok fazla içine atıp, kendine sakladıklarını.

Şimdi ne zamandır memleket içi sürgün halini de düşünüyorum. Kaldığı halde, olduğu yerde tel tel çözülüşünü insanın. Biraz sevgilinin ya da dostunun akıl almaz hoyratlıklara gönül indirmesine benziyor yarattığı duygu. Tanıyorsun elbet, ama bu senin memleketin değil. Sen onu böyle bilmedin, böyle sevmedin.

Hem başka diyarlarda olmaktan kaynaklanan o ‘yabancı’lık gerekçesi de yok elinde. Kendi elin yaban sana, ötesi yok. Adaleti, hakkı hukuku, aklı izanı, vicdanı kalmamış bir zamanda elinde doğru bildiğin değerlerle, enkaz arasından yol bulmaya çalışıyorsun. Daha kaç sefer aynı yerden yıkılabileceğine şaşırarak bir yapının.

MECLİS'TEKİ FOTOĞRAFLAR

TBMM Genel Kurulu’nda 2017 yılı bütçesinin görüşmeleri sırasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) grubu milletvekilleri, tutuklu vekillerinin fotoğraflarını göstererek bir protestoda bulundu. Daha sonra da fotoğraflar, HDP sıralarına kondu.

Her biri sesiyle, sözüyle o meclis sıralarını inleten vekillerin fotoğraflarına baktım. HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Grup Başkanvekili İdris Baluken, HDP Şırnak milletvekilleri Ferhat Encü ve Leyla Birlik, HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, HDP Hakkari milletvekilleri Selma Irmak ve Abdullah Zeydan… Hepsi de 4 Kasım Cuma gününden bu yana tutuklu. Ve bu mecliste 2016 yılında tutuklu milletvekillerinin fotoğraflarını taşımak yine HDP’nin kendisine kalıyor.

Aynı mecliste bu yıl, 24 Nisan 1915’te sürgün diye mezarsız ölüme gönderilen, aralarında Sivas mebusları Garabet Paşayan ve Nazaret Dağavaryan, İstanbul mebusu Krikor Zohrab'ın da bulunduğu Ermeni milletvekillerinin fotoğraflarını da HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan göstermişti.

Gel gör ki tarihin ve coğrafyanın en eski halklarından Ermeniler ve Kürtler bu ülkenin sadece ‘sorun’u olarak damgalandı durdu. O fotoğraflara bir türlü bakılamadığı, o insanların hakları teslim edilmediği için acılar katmerlendi, memleket işte daha kerelerce birilerinin avucunun içinden kaydı gitti.

4 Mart 1994’te DEP’liler aynı Meclis’ten zor kullanılarak gözaltına alınmıştı. DEP kapatılmış, milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak dokuz yılı aşkın süre cezaevinde kalmış, AİHM Türkiye’yi bu davada mahkûm etmişti. Ve milletvekili Orhan Doğan’ın zorla arabaya bindirildiği o karedeki bir bakışı vardı, memleket içinde yaşayan herkesi kapsayacaksa o bakışa borçtu tarihin tekerrürüne karşı durmak. Meclisin, halkın iradesinin, yargının, akademinin, medyanın saygınlığını, hakkını savunmak. Olmadı. O ‘sorun’ların yanında bir türlü ortaklaşılarak durulamadı. Devlete, iktidara tahakküm gücünü veren biraz da bu iç bilgidir.

Diasporalar en çok memleket içindedir o yüzden. ‘Milli irade’ diye tanımlanan kümenin dışına düşenlerin çoğul halidir. Militarizmin, faşizmin, heteroseksizmin, cinsiyetçiliğin aynı aygıtın ortak hareket eden kolları olduğu idrak edilip bir arada gereğince muhalefet edilemedikçe, daha çok uğuldar o uğursuz boşluk.


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.