YAZARLAR

Savaş bitti Sayın Erdoğan

Suriye’nin iç ve dış politikada, yeni Osmanlı hayal dünyasında yedireceği ekmek buraya kadardı. Savaş bitiyor.

Suriye ordusu savaşın kalbinin attığı yer Halep’te ilerleyişini sürdürüyor. 15 güne kalmaz şehir merkezi terörist çetelerden tamamen temizlenecek. Suriye’den görüştüğümüz kaynaklar başka yerlerde de “sürprizlerin” olduğunu ifade ediyor.

Rakka, İdlib ve Dera cepheleri bekliyor. Bundan sonra bu şehirlerin merkezleri başta olmak üzere Suriye halkının toprakları tam da Erdoğan’ın dediği gibi gerçek sahiplerine yani Suriye halkına iade edilecek.

Bugüne kadar dünyanın neredeyse her ülkesinden gönderilip Suriye’ye musallat olan paralı askerler ülkelerine dönmek ya da ölmek arasında seçim yapacaklar.

Bundan sonra tartışılacak tek şey terör örgütlerinin ne kadar dayanabileceği olur. Suriye ordusu bu sürecin sonunda bu örgütleri belli yerlere hapsedecek ve mücadele cephe savaşı olmaktan çıkıp nokta operasyonlara dönüşecek.

SAVAŞ HALKIN GÖZÜNDE DE BİTTİ

Dünya ve hükümet güdümündeki Türk medyası, Halep halkının kurtarılan bölgelerden çıkışında yaptığı sevinç gösterilerini görmek istemiyor olabilir. Görmesinler de! Zaten halk bu gösterileri medyaya gösteri olsun diye değil, can havliyle yapıyor. Bunun gösterdiği en büyük gerçek şu: Bu savaş artık Suriye halkı nezdinde de sona erdi. Suriye’de herkes eski günlerine tekrar kavuşmak için geri sayıma başladı. Suriye daha önceden sorunsuz bir ülke olduğu için değil. Halk iyi ile kötü, aydınlık ile karanlık arasındaki farkı “yaşayarak ve çok ağır bedel ödeyerek” öğrendi.

Bugün Suriye’de terör ateşinin yakmadığı ev kalmadı. Suriye halkı uluslararası yaptırımlar altında inlerken, tırnakları ile oluşturduğu zenginliğini büyük ölçüde kaybetti. Öğretmenlerini, doktorlarını, mühendislerini, sanatçılarını, esnafını kaybetti. Şehirleri harabeye döndü, altyapısı büyük oranda çöktü. Ticaret durdu. İnsanlar evlerini, otomobillerini, işyerlerini geride bırakıp kaçmak zorunda kaldılar. Bu tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yıkımdı. Bilinen tarih içinde hiçbir ülke Suriye’nin maruz kaldığı bu vahşi saldırının benzerini yaşamadı.

Ancak Müslümanı, Hıristiyanı, Alevisi, Sünnisi ile; Arabi ile Kürdü ile verdikleri mücadeleden galip çıkmayı, daha da kenetlenmeyi başardılar ve işte Halep’te ordunun girdiği her yerde yapılan sevinç gösterileri bu gerçeğin yansımasıdır.

SİYASİ AÇIDAN DA SAVAŞ BİTTİ

Son birkaç günde yapılan açıklamalar dikkat çekici. Erdoğan haricinde kimseden artık iddialı açıklamalar görmüyoruz.

Savaş süresince Suudi Arabistan ve Katar’ın “paraları kadar konuştukları” ve etkili oldukları Arap Birliği’nin Genel Sekreteri Mısırlı Ahmet Ebülgeyt’in “Suriye halkı isterse Esad’ın kalmasının ve gelecekteki seçimlere katılmasının önünde engel yok” ifadesi bugüne kadar sürdürülen politikalarının iflasının ilanıdır. Elbette bu sözler Arap Birligi'ni resmen bağlamaz ama daha en başından bu yana var olan çatlağın ilanıdır.

ERDOĞAN İÇİN YOLUN SONU

Peki Erdoğan’ın son çıkışına ne demeli? Erdoğan, kendisi gibi Suriye'ye savaş açmış olan herkes Suriye’den kaçışırken esip gürledi yine: Suriye’ye Esad’ın hükümranlığını bitirmek için girdik! Devamında "yakında Şam'a ilerleyeceğiz" demedi ama.

Erdoğan bununla da yetinmedi Suriye’de 1 milyon insanın “Esad tarafından öldürüldüğünü” iddia etti.

Oysa savaşın daha ilk gününden Suriye’deki sürecin kanlı bir savaşa evrilmesinin, yukarıda özetlediğimiz yıkımın en büyük sorumlusunun kimler olduğu belli.

Kimdi ya da kimlerdi Suriye’deki olayları körükleyenler, Türkmenleri Lazkiye’de, Humus’ta Baba Amr’da, Hama’da, Halep’te yıllardır sorunsuz yaşadıkları kendi devletlerine karşı kışkırtanlar? Kimlerdi dünyanın her tarafından doluşan ölüm makinelerini Suriye’ye lüks otobüslerle geçirenler? Kimlerdi terör örgütlerine istihbarat, para, silah, lojistik sağlayanlar? Kimlerdi daha olaylar başlamadan kamplar kurup müdahaleye zemin oluşturmak amacıyla “size iş, 500 dolar maaş, vatandaşlık vereceğiz diyerek” milyonların kanına girenler? Kimlerdi Suriye’deki her barış girişimini sabote edip savaşın bu kadar uzamasına sebep olanlar?

Bu soruların cevabı daha ilk günlerden belliydi. Ama herkes yalan söylüyordu. Öyle ki bir süre sonra kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başladılar.

Ama gerçeğin er ya da geç ortaya çıkması gibi kötü bir huyu var ve bugün artık Erdoğan ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve Erdoğan güdümündeki gazetecilerin dışında “Esad’ın suçlarından” bahseden yok.

Rusya’nın Erdoğan’a verdiği cevap çok manidar: Erdoğan’ın açıklamaları beklenmedik. Açıklama bekliyoruz.

Hemen ardından Sputnik’e konuşan bir Türkiye Cumhurbaşkanlığı yetkilisi şunu söylüyor: Erdoğan’ın açıklamalarını kelimesi kelimesine yorumlamayın, umarım ki Rusya ile bu nedenle yaşanan yanlış anlaşılma hızlı bir şekilde ortadan kaldırılır.

Yetkili kısaca “80 milyonluk ülkenin cumhurbaşkanının ağzından çıkan sözleri ciddiye almayın” diyor.

Bunun üstüne İran da “Türkiye’nin Suriye’de çözüm için Rusya-İran’ın ortak tutumuna uygun hareket etmesi daha yapıcı olur” gibi hafifseyen bir açıklama yapıyor.

PYD lideri Salih Müslim ise “Açıklamanın Erdoğan’ın Suriye’yi bölme niyetini bir kez daha ortaya koyduğunu” ifade ediyor.

Fırat kalkanı operasyonunda iki asker kaçırıldı. Yazmak istemezdim ama yarın “kafa kesme videoları” ortaya çıkarsa Erdoğan bunu nasıl açıklayacak?

HALA NEYİN İNADI BU?

Orası egemen bir ülke olan Suriye’nin toprağı. “Sınırımızda yakın tehlike” söyleminin ise gerçeği yansıtmadığı ve niyetin başka olduğu ortada.

Eğer tehlike varsa bu Halep’te ya da Suriye genelinde hayatını kaybetmelerine çok üzülüyormuş gibi yaptıkları Suriye halkı için de geçerli değil mi? Bu durumda yapılması gereken insanlığın ortak düşmanı olan bu örgütlere karşı Suriye ordusu ile ortak hareket etmek değil mi?

İç politikada yaşanan başarısızlığı örtmenin ve iktidarda kalmanın yolu iki günde bir askeri kurban etmek midir? Bunun devam etmesi halinde olabilecekleri hesaplayan kimsecikler yok mu Ankara’da?

Türkiye içinde kendi halkının her kesimiyle kavganın üstüne komşu ülkeyle de kavga etmek ne kazandırıyor memlekete?

Suriye’nin iç ve dış politikada, yeni Osmanlı hayal dünyasında yedireceği ekmek buraya kadardı. Savaş bitiyor. Yakında Suriye ordusunun birçok yerde daha zaferini ilan edeceği bir sürece giriliyor.

Bunu bütün dünya anladı, Erdoğan anlamadı.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.