YAZARLAR

Radyo denince…

İktidarın dokunuşuyla farklı bir yöne giden yayın politikası, eski günleri aratıyor. Neyse ki başta Açık Radyo olmak üzere şahane alternatifler var. Kimi kapatıldı, kiminin davası sürüyor ama radyo hep hayatımızda. Ne olursa olsun var olmaya devam edecek.

Eskiden radyo vardı. Hâlâ var. Bir dönem, TRT’nin tek olduğu yıllarda, televizyon yokken, tek eğlence. Eğlence dediğime bakmayın: Televizyon hayatımıza girene kadar her şey radyoydu. 27 Mayıs 1960’ta, Albay Alparslan Türkeş, ihtilali tok sesiyle radyodan duyurdu. Saat 04.36’da, Ankara Radyosu stüdyolarından yükselen ses, vatandaşları radyo başına davet ediyordu: “Dikkat… Dikkat… Muhterem vatandaşlar, radyolarınızın başına geçiniz. Güvendiğiniz Silahlı Kuvvetleriniz’in sesi bir dakika sonra size hitap edecektir.” Öncesinde, müzikli bir hikâye var. Milliyet gazetesinde yayımlanan, Ömer Sami Coşar-Abdi İpekçi imzalı “İhtilâlin İçyüzü” başlıklı yazı dizisinin 6 Temmuz 1962 tarihli nüshasından kısaltarak aktarıyorum: “Saat dördü geçmiş, ihtilâli ilan etmesi beklenen Ankara Radyosu’nun sesi çıkmamıştı. Durumu müzakere ettiler. [Orhan] Erkanlı derhal İstanbul Radyosu’nu faaliyete geçirip ihtilâli buradan ilan etmeyi ileri sürdü. Radyoevinin kumandasını eline almış olan Binbaşı Kenan Ersoy yayın odasında, mikrofon başındaydı. Plak dolabına koşmuşlar, kilitli bulmuşlardı. Fakat bereket versin o gece yayın kapanırken çalınan İstiklal Marşı plağı kaldırılmamış, masa üzerinde unutulmuştu. Zaten o gün en fazla lazım olan plak da bu değil miydi?” Sonrasında İstiklal Marşı’nın yerini Hasan Mutlucan plakları aldı; Mutlucan, “darbenin sesi” olarak anıldı.

Radyo emisyonları, memleket müziği açısından önemli: Bir dönem, bütün orkestralar, seslerini radyodan duyurdu. Erkin Koray’dan Erkut Taçkın’a, Ajda Pekkan’dan Tülây German’a pek çok isim bu yayınlar aracılığıyla dinleyiciye ulaştı. Televizyonun olmadığı, turnelerin yapılamadığı yıllar bunlar. Pop ve rock, memlekete biraz da radyo aracılığıyla yayıldı. Bu arada enteresan hadiseler de vuku buldu: Kimileri radyoya çıkamadığı için kızdı, kimileri de “yanlış anons”a takıldı.

‘70’li yılların en popüler müzik dergisi Hey’in kurucusu Doğan Şener, 10 Ekim 1967 tarihli Milliyet’in Müzik Kulübü sayfasında, Cem Karaca’nın radyo prodüktörlerine yönelik bir mektubunu yayımladı. Kızgın bir dille yazılan “Cem Karaca’dan Açık Mektup”un hedefi, programlarında durmadan “aranjman” yayımlayan yapımcılar: “Yabancı parçalara uydurma ve hiçbir değeri olmayan bir takım sözlerin yazılması ve bunların TRT listelerinde kurulmuş bir tekelleşmenin direkt etkisi sonucu yerleşip kalması ve biz Ulusal Türk müziği diye çırpınırken, ‘İki Yabancı’ gibi sözlerle güzel Türkçemizin bile yabanji’leşmesi çok ilginç…” Prodükterler, bu mektuba ilgi göstermez. Biri hariç: İstanbul Radyosu’ndan Engin Arman, “Emrah”ı çaldığını ancak diğer şarkıları sevmediği için çalmadığını söyler.

Bir diğer karşı çıkış, 1970 yılında Fikret Kızılok tarafından yapılır. Sanatçı, şarkılarından birini radyo programında “aranjman” diye anons ettiği için Sezen Cumhur Önal’a dava açar! Türkçe konuşan, Türkçe düşünen bir birey olarak sanatçıların yüzünün kendilerine dönmesini savunan Kızılok, Batıcılığın, Batı hayranlığının ülkeye ve müziğine bir şey getirmeyeceğini söyler.

Hikâye çok, yer dar. Onun için hızla bugüne geleyim. Bu yazının yazılma sebebi, doğum gününü kutlayan bir radyo: Bugün, 94.9 frekansından yayın yapan Açık Radyo, 21. yaşını kutluyor. Ne mutlu! Yakın zamanda programcıları arasına katıldığım oluşum, her telden her dilden pek çok programı evimize getiriyor. Hafta içi her sabah saatler 07.00 olduğunda yayına giren “Şarkılarla Memleket Tarihi”, bu yayın döneminde yaptığım program. Adı üstünde, memleket tarihini şarkılarla anlatıyor.

Sözü radyodan açmışken, son dönemde beni heyecanlandıran bir başka radyo faaliyetinden söz edeyim… RedBull Music Academy tarafından İstanbul’da kurulan on günlük bir radyo bu. 13 Kasım itibariyle, üçüncü yayın gününde. 11 Kasım’da başlayan yayın, 20 Kasım’da sona erecek. Gaye Su Akyol’dan Ceylan Ertem’e, Mabel Matiz’den Elif Çağlar’a uzanan konuk listesiyle, memleket müziğini dünyaya duyurma yönünde büyük bir adım. Hemen kendime pay biçeyim: Her gün 16.00-17.00 arasında yayına giren “Efsaneler Kuşağı”nın kaptanı benim. Gökçen Kaynatan ve (Yeni Türkü adına) Derya Köroğlu ile yaptığım söyleşiler yayımlandı. Bugün Zafer Dilek’le konuşacağım. Sonrası, heyecanlı: Seyyal Taner, Okay Temiz, Mustafa Özkent ve Cahit Berkay… İki özel konuğum Ayşegül Aldinç ve Bülent Ortaçgil’i de bu ekibe ekleyeyim. Sadece benim programım değil, yine her telden ve her dilden program, işin ehli insanlarca yapılıyor. Şu tuhaf günlerde, başımıza gelebilecek en güzel şeylerden biri bu.

Eskiden radyo vardı. TRT tekti. Sonra özel radyolar çıktı. Sonra insanlar radyodan uzaklaştı ve her şeyi internet üzerinden yapmaya başladı. İnternet radyolarının çıkışıyla, olay farklı bir yöne gitti. TRT, tek olduğu zamanlarda, yayıncılığın hasını yapıyordu. Sonradan özel radyolara uydu ve çok şey kaybetti. İktidarın dokunuşuyla farklı bir yöne giden yayın politikası, eski günleri aratıyor. Neyse ki başta Açık Radyo olmak üzere şahane alternatifler var. Kimi kapatıldı, kiminin davası sürüyor ama radyo hep hayatımızda. Ne olursa olsun var olmaya devam edecek.

Açık Radyo’nun 21. yaşını heyecanla kutluyorum. Nice yıllara!


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.