YAZARLAR

Marijuana, yerinden yönetim, havsala

Türkiye Cumhuriyeti’ni içeride ve dışarıda kilitleyen Kürt konusudur. Çözüm için de Kürde Kürtlük öğretmek gerekmez. Her şeyin en doğrusunu Ankara bilemez.

“Havsala” Arapça kökenli, artık pek kullanılmayan bir sözcük. Hani bir konunun kavranması mümkün olmadığında “insanın havsalası almıyor” denir. TDK’dan teyiden anlamına baktım, orada da “zihnin bir şeyi anlama ve kavrama yetisi” diyor. Ayrıca “kuşun kursağı” da demekmiş. Bu yönüyle belki “dağarcık” da denilebilir.

Bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin müesses nizamı için yerinden yönetim konusunda durum hep böyleydi. Çoğulculuk için de hakeza aynı. Ankara’da ademimerkeziyetçilik, yerinden yönetim, katılımcı demokrasiden söz edemezsiniz. Ederseniz, öneriniz ya boş, ya alaycı, ya düşmanca bakışlarla karşılanır. İktidarı ve  anamuhalefeti birlikte dikine keser bu tutum. Sorgulanmaz.

“Müesses nizam” (“establishment”/kurulu düzen) denilen Ankara’da asker ve sivil (hariciye/istihbarat) bürokrasinin tahakkümüdür. Belirli dosyalarda seçilmiş hükümete içinde hareket edeceği alan çizilir, bu kerameti kendinden menkul çizgilerin oluşturduğu kutunun dışında, bırakın eyleme geçmeyi, düşünce dahi üretilemez.

AKP düzen dışından geldi ve dinamik, güçlü tabana sahipti. Erdoğan gibi karizmatik bir lidere sahip olmasının da katkısıyla, içinde oturduğumuz köhne konağın sımsıkı kapalı pencerelerini açacağına dair beklenti güçlüydü. AKP iktidarının erken döneminde kurulu düzen aygıtına karşı varkalma mücadelesi verirken attığı bazı adımlar da statükoyu sarsıcı nitelikteydi.

Irak Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil’de başkonsolosluk o hengamede açılabildi. 29 Ekim davetinde IKB bayrağı da asılsın mı? IKB Başkanı Barzani’yi sekiz yıl sonra gerçekleşen ilk Türkiye ziyaretinde Kürtçe yerine Arapça konuşmaya mı mecbur edelim? Erbil’de misyon açmakla Kürdistan’ı tanımış mı olduk? Habur’u kapatalım mı? Kerkük petrolünü Bağdat’a iteleyelim mi? O dönem bunun gibi sorular müesses nizamın bitmeyen çalım ayarlarını meşgul edegeldi.

Hatta neticede benim kişisel kariyerim de istifa etmemle zoraki kesintiye uğradı. Yine de Ankara’da belirli bir zihinsel eşik ittire kaktıra aşılabildi. Bugünse dönüp dolaşıp Irak’ı, Suriye’yi ve Kürt konusunu güvenlikçi müesses nizam siyasetine teslim etmiş durumdayız. Ana muhalefet de seçenek önermek bir yana, iktidarı daha ileri gitmeye teşvik eder, adeta milliyetçilik ve merkeziyetçilik yarışı yapıyor.

Bakın siz bu yazıyı okuduğunuzda ABD Başkanlık seçimleri tamamlanmış olacak. Seçimlerde aynı zamanda sekiz eyalette marijuananın yasallaştırılması oylanacak. Şu anda zaten dört eyalette marijuana satışı ve kullanımı serbest. Havsalanız alıyor mu hem ot içmek serbest bırakılıyor hem buna federal başkent Vaşington değil eyalet hükümetleri karar veriyor. Bu serbestiyet de zaten narkotikle daha etkin mücadele adına tanınıyor.

Pekiyi Valonya diye bir ülke var mı? Slovenya var, ya Valonya nerede? Fransızca konuşan Valonya, Felemenkçe konuşan Flanders ile birlikte Belçika’yı oluşturan iki parçadan biri. Nüfusu 3.5 milyon kişi civarında. İşte o 3.5 milyonluk Valonya, 507 milyon nüfuslu Avrupa Birliği’nin Kanada ile yapacağı Kapsamlı Ekonomik İşbirliği ve Ticaret Anlaşması’na (CETA) son ana dek taş koydu, adeta herkese kök söktürdü. Ne zaman Valonya istediklerini aldı, imzalar sonra atıldı. İnsanın havsalası almıyor değil mi?

Diyeceğim, içeride ve dışarıda Türkiye Cumhuriyeti’ni kilitleyen Kürt konusudur. Çözüm için de Kürde Kürtlük öğretmek gerekmez. Her şeyin en doğrusunu Ankara bilemez. Kürt, kendi meselesini cumhuriyetin eşit haklara sahip yurttaşı olarak çözebilir, çözmelidir.

Yazının başlığı, Manu Chao’nun “Welcome to Tijuana” şarkısından mülhemdi. Madem Manu Chao’yla başladık, Kürt meselesinde ve o dolayımla Irak ile Suriye’de geldiğimiz yere bakarak, İbrahim Tatlıses’in güftesi Tahir Paker’e ait şarkısıyla bitirelim: “O eski halimden eser yok şimdi / Izdırap içinde yorgunum şimdi / Tutun kollarımdan düşerim şimdi / Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız.”


Aydın Selcen'in yazısında iki paragraf teknik bir sebeple yayınlanamamıştır, eksik paragrafları ekleyip yeniden yayınlıyoruz.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.