YAZARLAR

Yeter artık

Çözüm sürecini başlatıp bu ülkede tabuları yıkan partiydiniz ama sonuçta vesayetçi derin devlet reflekslerine öncelik verip barışımızı teröre kurban ettiniz. Reva mı?

Milletvekili dokunulmazlıklarının askıya alınmasından itibaren Kürt siyasetçilerin siyaset yapma zemini, daraltılmıştı zaten. Yenikapı mitingi ve Beştepe davetlerinden HDP’nin dışlanması, 15 Temmuz sonrası oluşan beraberlik ruhuyla parlamento etrafında kenetlenmeyi zedelemişti. Sonra anayasa komisyonu garabeti geldi. Hiçbir ilkesel-zemini olmayan siyasal tercihlerle komisyondan HDP dışlanarak demokrasi ve milli irade çiğnendi, ayaklar altına alındı. Gültan Kışanak, Fırat Anlı ve Ayla Akat Ata tutuklandı. Tüm bunlar yetmedi ve dokunulmazlıkların kaldırılmasından itibaren korkulan geniş HDP tutuklamaları da gece yarısı gözaltılarıyla gerçekleştirildi. Her dakika yeni haberlerin geldiği konuya ilişkin Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’ın haberine göre saat 17:30 itibariyle son durum şöyleydi: “HDP’ye yönelik operasyonda gözaltına alınan milletvekillerinden 5’i tutuklandı. İlk olarak, Ankara’da gözaltına alınıp Bingöl’e götürülen HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken hakkında, 2011 ve 2012’de yaptığı konuşmalar nedeniyle tutuklama kararı verildi. Baluken’in, örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandığı öğrenildi. İlerleyen saatlerde Şırnak’ta adliyeye çıkartılan Leyla Birlik ile Diyarbakır’da mahkemeye çıkartılan Nursel Aydoğan da tutuklandı. Akşam saatlerinde de HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklandı. Öte yandan HDP Milletvekilleri İmam Taşçıer ve Ziya Pir mahkemeden serbest bırakıldı.”

Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler Türkiye siyasetinden özellikle anayasa yapım süreçlerinden uzak tutulmaya çalışılırken de benzerleri gerçekleşmişti. İsimler değişiyor sadece. Tutuklanan Kürtlerin ve partilerinin isimleriyle tutuklatan siyasi iradenin şahıs ve parti ismi değişiyor. Her seferinde sözde haklı(!) gerekçeler üretiliyor. Gerçekte haklı ve hukuki olmayan siyasi gerekçeler, birbirinin az çok kopyası bahanelerden ibaret.

Yeter artık! Sıkıldık. Öldük, bittik. Gerçekten artık yeter!

Terör diyorsunuz. Teröre yardım ve yataklık diyorsunuz. Üstelik biliyorsunuz da terörün, siyasal şiddet olduğunu. Meşru siyaset zemininde kendine yer bulamayanların özellik ortadoğu coğrafyasında, son çare siyasallaşma aracı olarak terörü kullandığını. Terörle mücadele için dağa çıkmak yerine “düz ovada siyaset” yapmaya çağırdınız yıllar yılı. Ve yıllar yılı hep parti kapatarak, tutuklayarak, hapsederek, siyasi yasaklar getirerek baskıladınız, siyaseti seçen Kürtleri.

'Yeter, söz milletin!' sloganıyla tarihimizde yeni bir dönem açan Demokrat Parti’nin siyasi varisi olduğunuz iddiasıyla yol aldınız bu ülkenin siyasi zemininde. Ancak bütün sağcı siyasi partiler gibi kendi “faydacı” siyasi yaklaşımlarınız “sayesinde” vesayetle mücadele ediyoruz derken vesayetin ta kendisi oldunuz. Özdeşleştiğiniz, hemhâl olduğunuz vesayet odaklarından birine dönüştünüz. FETÖ ile mücadele ederken eski darbecilerle kucaklaştınız. Askeri vesayeti hortlattınız. Yargı vesayetini güçlendirdiniz. Onlarca yıldır var olan vesayeti kıramadınız on dört yıllık iktidarınızda, pekiştirdiniz.

Bugün HDP vekillerini tutuklarken terörle aralarına mesafe koyamadıkları gerçeğini bahane olarak kullanıyorsunuz. Unutmayın Türkiye’de ordunun siyaset üzerindeki baskısından farklı değil PKK'nın HDP üzerindeki baskısı. Sizin on dört yılda yapamadığınızı HDP bir yılda yapamadığı için tutukladınız bugün milletvekillerini. Reva mı?

On dört yıldır %10 seçim barajını kaldırmadınız. Ama vaktiyle 367 dayatmasını sizin için yıkan seçmen 7 Haziran ve 1 Kasımda da %10 dayatmasını HDP için yıkıp geçti. Bu sefer de HDP Kürtlerin tek temsilcisi olamaz demeye başladınız. Kaldırsaydınız barajı yıllardır başka Kürt siyasi partileri de meclise girme şansı yakalasaydı. Hem Kürtleri, parlamentoda temsil edilebilmek için barajı aşma potansiyeline sahip tek partiye mecbur ettiniz. Hem 7 Haziran öncesinden itibaren HDP'yi kriminalize ederek PKK'ya mahkûm ettiniz. Çözüm sürecini başlatıp bu ülkede tabuları yıkan partiydiniz ama sonuçta vesayetçi derin devlet reflekslerine öncelik verip barışımızı teröre kurban ettiniz. Reva mı?

Gültan Kışanak çok haklı, FETÖ soruşturmalarını KCK operasyonlarından başlatmak gerektiğini söylerken. Bir yıl daha öncesine gidip internet güvenliği tartışmalarını hatırlatmak isterim size. Çünkü kanaatimce derin devlet yapılanması içindeki kliklerden biri olan FETÖ/PDY internet güvenliği yasası ve iletişim başkanlığının kurulmasıyla aşırı güç kazandı. Yargı erkinin yetki alanındaki bir konuda tüm yetkileri, hukuku dolanarak bürokratlara verdiniz ve o zamandan itibaren ülke olarak amiyane tabirle çuvallamaktayız. Günümüzde de bir çok bürokrata yargı masuniyeti getirdiğiniz halde milletvekili dokunulmazlığını kaldırdınız. Büyük hata. Büyük ve vahim hata.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.