YAZARLAR

Irak’a ilk bayrağı sinema dikti!

Siyasette “Irak’a girdik, giriyoruz” tartışmaları süredursun, bu hafta gösterime giren “Dağ 2” filmi Türk bayrağını bu ülkede göndere dikti bile!

Bazı filmlerin ‘tuhaf’ kaderleri vardır. Bir duyguyu kışkırtmak, bir durumu istismar etmek için çekilmişlerdir çoğu zaman. Ama bu filmlerin seyirciyle buluşacağı anda öyle bir atmosfer olur ki, kışkırtma ve istismar öngörülenden daha işlevli ve tehlikeli hale gelebilir. “Dağ 2” böyle filmlerden.

Biri uzun, diğeri kısa dönem, farklı kültür ve sınıflardan iki askerin dağ başında ‘teröristlere’ karşı hayatta kalma mücadelesini anlatan 2012 tarihli “Dağ” filmi çatışmasızlık sürecinin sakin ortamına rağmen büyük ilgi görmüş, milliyetçi duyguları kabartmaya yetmişti. Aradan geçen dört yılda, hem ülkenin hem de bölgenin gündemi çok daha yakıcı bir sorunla karşı karşıya kaldı: IŞİD. Hal böyle olunca yönetmen Alper Çağlar da yeni konsepte uygun bir hikaye ile devam filmi çekmeye karar vermiş. İlk filmin kahramanları Oğuz ve Bekir’in geri dönüşlerle Özel Kuvvetlere katılma sürecini izlerken, asıl olarak Irak’taki bir kurtarma operasyonuna tanıklık ediyoruz.

SINIR ÖTESİNE ‘İNSANİ’ OPERASYON

Kahramanlarımızın Muharebe Arama Kurtarma Timi’ndeki (MAK) ilk görevleri IŞİD tarafından kaçırılan Türkiyeli gazeteci Ceyda Balaban’ı kurtarmaktır. Kurtarma görevi başarıyla sonuçlanır fakat Türkiye’ye dönmek o kadar kolay olmayacaktır. Yol boyunca mütemadiyen IŞİD militanlarıyla karşılaşan timin zorlu yolculuğu bir yandan da ‘görev mi’, ‘doğru olan mı’ sorusuna yanıt arama sürecine dönüşür. Orduyu ve askerleri hiç sevmediğini her defasında dile getiren gazeteci Ceyda’nın ağzını her açtığında “Siz neden burada değilsiniz. Neden buradaki insanlık dramına seyirci kalıyorsunuz” gibi askeri çözümleri dile getirmesini anlamlandıramasak da bu durumu Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki insani dramlara karşı ilgisizliğine bir eleştiri olarak okuyalım!

dağ 2 ile ilgili görsel sonucu

“Dağ 2”nın ‘tuhaf’ kaderi kısmına gelirsek. Filmin 15 Temmuz’dan önce çekildiği düşünülürse, imajı bu kadar sarsılmış bir ordunun ‘kusursuzluk’, ‘vatanseverlik’, ‘insancıllık’, ‘dayanışma’ üzerine kurulu propagandasını yapmak için daha mükemmel bir zaman olamazdı. Darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı’nı almaya giden ve başarısızlıktan sonra firari olan, dağda aylarca aç susuz yaşayabilecekleri söylenen MAK ekibinin bir hafta sonra perişan bir halde yakalanmasının yarattığı hayal kırıklığını tamir etmek için daha doğru bir fırsat da yakalanamazdı. Filmin işlevselliği bunlarla da sınırlı kalmıyor. Türkiye’nin dış politikasını açık bir biçimde Irak ve Suriye topraklarında askeri müdahale talebine dönüştürdüğü bir atmosferde, ‘insani’ amaçlarla da olsa başka bir ülkenin topraklarında göndere Türk bayrağı çekerek işaret fişeği olmak da bu filme düşmüş görünüyor. Nihayetinde başka ülkelere askeri müdahale ve işgalin (Irak, Libya, Kosova, Somali ve Suriye vb.) temel gerekçesi ‘insani’ nedenler olarak çıkıyor karşımıza. Burada da Irak’ta Suriye’de olmak için Türkmen’ler öne çıkarılıyor.

İçinde bulunduğumuz bölge ateş içinde yanarken, ülkenin yüksek kademelerinde savaş tamtamları çalarken, kalemine güvendiğimiz âlimler bölgesel savaşın olasılık olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşme ihtimaline dikkat çekerken, “Dağ 2” gibi bir filme de ‘film’ muamelesi yapmak hayli zorlaşıyor.

NEYSE Kİ AMERİKAN FİLMİ DEĞİL!

Militarizm övgüsü, erkeklik vurgusu, saldırgan bir vatanseverlik türküsü eşliğinde izlediğimiz filmden geriye kalanda da orijinal bir şey olduğunu söylemek zor. Filmdeki komutanın sıkışıp kaldıkları Türkmen köyünde askerlerine söylediği “Bu Amerikan filmi değil” sözü de tatlı bir espri olarak kalıyor nihayetinde. Çünkü izlediğimiz fazlasıyla Amerikan filmi. “Er Ryan’ı Kurtarmak”tan “Müfreze”ye, “The Hard Locker”dan “Jarhead”a kadar Amerikan savaş filmlerinin sahnelerinde ve hatta karelerinde geziniyoruz. Üzerine bir de ne tesadüf ki yedi kişilik MAK birliğinin bir köyü kurtarma hikayesi biniyor ve Kurosawa üstadın “Yedi Samuray”ına da selam çakıyoruz. Neyse ki o Amerikan filmi değil!

ADI Dağ 2

YÖNETMEN Alper Çağlar

OYUNCULAR Çağlar Ertuğrul, Ufuk Bayraktar, Murat Serezli, Ahu Türkpençe, Atılgan Gümüş, Murat Arkın, Armağan Oğuz, Bedii Akan

YAPIM 2016 Türkiye

SÜRE 135 dk.

VİZYON TARİHİ 4 Kasım 2016

ADI Albüm

‘Albüm’ün rahatsız edici sayfaları

İlk gösterimi Cannes Film Festivali’nde gerçekleştirilen “Albüm” haftanın diğer önemli yapıtlarından. Adana ve Antalya film festivalleriyle ulusal turunu da tamamlayan “Albüm”ün içindekiler kayıtsız kalınamayacak türden hiç kuşku yok ki. Öncelikle yönetmen Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk filmiyle heyecan verici bir sinema dili tutturmayı başardığını, öyküsünün yaratıcılığını, absürtlüğünün zaman zaman üst düzeye çıkan yanlarının altını çizmek de yarar var. Sahte bir tarih yaratma çabasının ‘resmi’ makamların elinden alınıp sıradan bir ailede absürt mizaha malzeme yapılması parlak bir buluş.

albüm filmi ile ilgili görsel sonucu

‘Muhafazakar’ diyebileceğimiz bu ailenin kapalı dünyaları ve bürokrasi arasındaki yalpalamalarıyla, dış dünya ile kurdukları ilişkinin sahteliğiyle gelişen hikayenin ‘fazla’ ve rahatsız edici yanları da var ne yazık ki. Fazlalığı şu: Film, mizah gücünü bir süre sonra şive, futbol, kadın, küfür gibi ilk elden kullanılan argümanlardan almaya başlıyor ve buna sıkça başvurmaktan sakınmıyor. Bu durum bir sıkıntı olmayabilirdi belki ama yönetmenin mizah unsurlarının öznelerine bakışı en basit tabirle rahatsız edici. Sonuçta hikaye anlatıcısı, anlattığı karakterleri sevmek zorunda değil. Ama nefret de etmemeli. Mehmet Can Mertoğlu’nun kamerası hem asıl karakterlerinden hem de filmin içindeki diğer karakterlerden nefret ettiğini hissettiriyor seyirciye. Hal böyle olunca seyirci ile karakter arasında mesafe kalmıyor. Bu nefretin perdede akıp duran karakterlerin kişilik özelliklerinden çok, ait oldukları sınıf, kültürel altyapıları, dünya algıları, yaşam biçimlerine dair olduğunu fark etmekse işin tuzu biberi oluyor. Bu andan itibaren “Albüm”deki mizaha gülmek karakterlerin olmamış yanlarına değil de, bizzat oldukları kişiye yönelik hale geliyor. Sonrası rahatsız edici bir sinema deneyimi.

YÖNETMEN Mehmet Can Mertoğlu

OYUNCULAR Şebnem Bozoklu, Murat Kılıç, Müfit Kayacan, Muttalip Müjdeci, Rıza Akın, Mihriban Er

YAPIM 2016 Türkiye

SÜRE 103 dk.

VİZYON TARİHİ 4 Kasım 2016