YAZARLAR

Baş hukukçu: Orhan Kemal

Çalışma hayatı berbat, hayat değil ölüm o: İş cinayetlerini düşünmek yeter. İşçiler, Türk entelijensiyasının ilgi alanında değildir pek. Ama yıldızları da var bu karanlığın: Orhan Kemal misali. İlyaz Bingül’ün, “Orhan Kemal Edebiyatında İşçi Oluş ve Ücretli Hayat” kitabı, büyük yazara bir saygı gösterisi.

Ekmek zehirli, hava kuru.kitapppp

Yaralar iyileşir gibi değil.

Mısır’a satılan Yusuf

hiç böyle perişan olmamış.

*

“OHAL’de en az 513 işçi yaşamını yitirdi.” Başlık, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin internet sitesinden. OHAL öncesi de berbattı durum. Bilmezden gelen çoktur ama bilmeyen yoktur: Türkiye bir şampiyon. İşçi ölümlerinde, işçi yaralanmalarında bir şampiyon. İş denilen şeye, işçi denilen kişilere, çalışma hayatı denilen köleleştirme, vasıfsızlaştırma süreçlerine dair siyasal, kültürel, edebi ve düşünsel ilgiler ise olması gerekenin kat be kat altında. Cinai şampiyonluğun ilgisi ne olacaktı zaten çölden başka?

Aslanın (devlet ve sahiplerinin) ağzındaki ekmek için, zehirli ekmek için çalışıp çırpınan milyonlar, kaderleriyle baş başadır. Avukatların çoğu aslan tarafındadır, işçiden yana çabalayanlar varsa bile ekonomistlerin çoğu için yatırımcı ve finansçının çıkarlarının hesapçılığı her şeyden önce gelir. Felsefeyle uğraşanı pek olmayan toplumda tarihçi de edebiyatçı da devlete iş mektubu yazmaktan helak olmamışsa, birkaç tırışkadan emekçi kardeş lafazanlığı dışında ekmeğini kültür endüstrisinin egemenlerini huzursuz etmeyecek işlerde arar. Entelektüel birikim yükseldikçe, iş, işçi, çalışma hayatı ilgi alanından uzaklaşır. İşçi okumaz. İşçi sinemaya gitmez. İşçi tiyatrodan uzaktır. Entelekya ile yapılan işlerin müşterisi değildir. Değildir çünkü işçi yaşamaz, o yüzden onunla ilgili disipline “çalışma hayatı” denilir. Hayatı, çalışmaktır. Yani ölmek. Kuyudaki Yusuf’tur o. Leviathan’ın dişlerinin arasındaki, karnındaki Yusuf.

“İŞÇİ ÇOKLUK”UN YAZARI

Ama çalışanlar da var bu havada, ücret için değil, adalet için, edebiyat için:

“Başında aklı olan ücretle iş etmez” (Bir versiyonu da “Başında aklı olan ücret ile iş etmez”) diyordu Yunus Emre; İlyaz Bingül “Orhan Kemal Edebiyatında İşçi Oluş ve Ücretli Hayat” kitabında, Orhan Kemal üzerinden “çalışma hayatı”na bakıyor.

Orhan Kemal’in, Paolo Virno’nun Hobbes’çu “halk” kavramına karşı (ve karşıt) olarak işlediği Spinozacı “çokluk” kavramına atfen “işçi çokluk”un yazarı olarak tanımlandığı kitapta Marx’tan Agamben’e, İbni Arabi’den Ranciere’ye birçok düşünürün işleriyle bakılıyor iş’e…

“Kemalizmin altı okundan biri olan 'halkçılık' 1920-1946 yılları boyunca sürekli değişime uğramıştır. Köylü çokluk ile işçi çokluk arasındaki 1908’de başlayan git-geller, ne yapacağına tam karar veremeyen katilin öteye beriye bıraktığı ip uçlarının izine düşen dedektife 'Allah kolaylık versin' dedirtecek kertede karışık, yönü titrek zikzaklarla doludur. Ta ki 1946’ya dek. 13 Temmuz 1947’de İstanbul gazeteleri Marshall Planı ve İstanbul’un ilk gecekondularının fotoğrafını yayınlar. 1949’da Orhan Kemal söz alır, ilk kitabını yayınlar: Ekmek Kavgası.”

YEPYENİ BİR ADALET ANLAYIŞI

Alıntıdan anlaşılacağı gibi İlyaz Bingül, Orhan Kemal vesilesiyle kavramsal, yani kuramsal araştırmalara girişiyor; Batılı düşünürlerin çalışmalarıyla Orhan Kemal kahramanlarının hayatlarını tartıyor. Bunları yaparken, Orhan Kemal’e de bakıyor elbette: Büyük bir estet değil belki, ama büyük bir edebiyatçı… “Edebi yanının sallanması”nı göze almak gerekir belki de bu bu tarz bir edebiyatçılık için; üstelik edebiyatın neliğinin, niteliğinin zamana göre hayli değişebileceğini de vurguluyor zaten İlyaz Bingül. Bu kadar değil ama Orhan Kemal, İlyaz Bingül’ü güvenle tekrar edebiliriz: O bir hukukçudur da. Çalışma hayatındaki adalet davasının büyük avukatı. Baroların devlet ve güç güzellemeleriyle yarıştığı dönemde biri de adalet savunusunu üstlenecekti değil mi?

“İşte Orhan Kemal’de 1940’ların sonunda yeni yeni belirmeye başlayan, ücretli emeğiyle günlük nafakasını temin eden bir çokluk, işçi çokluk kendi öz diline kavuşur –edebiyat cumhuriyetinin kısıtları içinde! Orhan Kemal’le birlikte Türk edebiyatına yepyeni bir Adalet arayışı girer. Böylelikle Orhan Kemal yalnızca edebiyat tarihinde değil, hukuk tarihinde de Ebussuud Efendi ve Ahmet Cevdet Paşa’nın sonrasında yerini alır. Umuyorum ki, gelecekte edebiyat tarihçileri, roman kuramcıları, dilbilimciler, karşılaştırmalı edebiyatçılar vs. dışında susturulmuşlar, hak talep edenler, adalet arayıcılar, edebiyat hak arama sanatıdır diyenler Orhan Kemal’de bugün göremediklerimizi göreceklerdir.”

HAK ARAMA SANATI OLARAK EDEBİYAT

Yanlış anlaşılmasın, ne kuru bir edebi inceleme elimizdeki, ne bin bir teknik incelik gösterisine girişen bir teorik eser. Bunlar var, ama bir şey daha var: Bir edebi çalışma aynı zamanda elimizdeki. Bu yönüyle Orhan Kemal’in konumuna yerleşiyor kitap: “Orhan Kemal (ender namuslu) küçük burjuvalardan” olmasına rağmen işçi sınıfını içinden yazdı, İlyaz Bingül de Orhan Kemal’i içinden yazıyor. Orhan Kemal’in yazdığı evlerden birinin bir çocuğu olarak, “babamleyin bir iyicillik” bulduğu romancının işini oğulvari sevgiyle işlenmiş edebi ürünlerle zenginleştiriyor; mirasına yakışıyor Orhan Kemal’in. Edebiyat bir hak arama sanatı ise, İlyaz Bingül, entelektüel birikimin (içerdiği lanetli pay nedeniyle tıpkı diğer birikimler gibi) “muhalefet” vergisi vermesi gerektiğini biliyor. Hem ödüyor bu vergiyi, hem talep ediyor; yer yer öfkesini kontrol etmekten özellikle sakınan bir şiddetle…

Kitap yayıncılığı dünyası dahil medyanın görmezden geldiği (Üstüne oturunca neyi görecek?) işçi dünyasının büyük yazarı Orhan Kemal’e içten bir saygının cisimleşmesidir “Orhan Kemal Edebiyatında İşçi Oluş ve Ücretli Hayat.” Güven duygusu ve edebiyat zevkiyle dolu bir cisim.

*

Türkünü dürüstçe, içinden

geldiği gibi söylersen, her şey

silinip gider: Boşluktan,

yıldızlardan, türkücüden başka*


NOTLAR:

1) Baştaki ve sondaki dörtlük Osip Mandelştam’ın 'Vedalaşmaların İlmini Yaptım Ben' kitabından. Çevirenler: Cevat Çapan-Seyhan Erözçelik. Sözcükler Yayınları, Ekim 2016)

2) İlyaz Bingül’ün yeni kitabı “fikir” hakkındaki yazı için burayı tıklayınız: Sizin hiç mi bir “fikir”iniz yok!

Orhan Kemal’in sinemadaki emekçileriOrhan Kemal’in sinemadaki emekçileri

Değişimi göremeyen yazar inandırıcı değil!Değişimi göremeyen yazar inandırıcı değil!