YAZARLAR

Türkiye ve Brezilya

Haberi Türk bayrağıyla mutluluk içinde duyuran ve Brezilya'da yaşananın tıpkı Rousseff'in dediği gibi bir darbe olduğunu kabul eden medyamızın hatırlamadıkları nelerdi?

31 Ağustos 2016 günü Brezilya Senatosu, sosyalist Devlet Başkanı Dilma Rousseff'in, kamu açığını gizlemek için bütçede usulsüzlük yaptığına, görevinden alınarak yargılanmasına karar verdi. Brezilya'nın ilk kadın Devlet Başkanı Rousseff'in azil sürecinin başladığı mayıs ayından beri geçici olarak devlet başkanlığı koltuğunda oturan yardımcısı, merkez sağ partinin başkanı Michel Temer ülkenin resmi devlet başkanı ünvanını aldı. Aylardır her yerde "Fora Temer(Defol Temer)" sloganlarıyla halkın sokağa çıktığı Brezilya'da bu kez milyonlarca seçmen, Rousseff'e yapılanan bir darbe olduğunu söyleyerek meydanlardaydı.

Güney Amerika'nın en büyük kenti, 20 milyon nüfuslu Sao Paulo'da gerçekleşen eylemlerden Türkiye'ye yansıyansa Temer'i protesto edenler arasında bir grubun taşıdığı Türk bayraklı pankarttı. Medyamızın hatırı sayılır bölümü bunu şöyle yorumladı, '15 Temmuz darbe girişimini sokaklara çıkarak başarısızlığa uğratan halkımız Brezilya'ya da örnek oldu.'

image1

Haberi Türk bayrağıyla mutluluk içinde duyuran ve Brezilya'da yaşananın tıpkı Rousseff'in dediği gibi bir darbe olduğunu kabul eden medyamızın hiç hatırlamadığıysa şunlardı: Dilma Rousseff eski bir gerillaydı, sosyalistti ve işçilikten gelen sendikacı sosyalist lider Lula Da Silva'nın halefiydi. Bu hamleyle Brezilya'da 13 yıllık İşçi Partisi iktidarı sona ermiş, sağcı Temer, Rousseff'in koltuğuna otur(tul)muştu.

2003-2011 yılları arasında görev yapan eski Devlet Başkanı Lula da Silva, Enerji Bakanlığı'nı emanet ettiği Rousseff'e "halkın annesi" lakabını takmıştı. 2010 yılındaki Başkanlık seçiminde Silva'nın adayıydı. O seçimde, "Brezilya'nın ilk kadın, sosyalist Devlet Başkanı" olarak tüm dünya medyasının uzunca bir süre ilgisine mazhar olmuştu.

Rousseff, 12 Mayıs 2016 tarihinde görevden alındıktan sonra kendisine yapılanın bir 'siyasi darbe' olduğunu şu sözlerle anlatmıştı, "Bugün Brezilya'da geçici bir hükümet ve 54 milyonun oyuyla seçilmiş bir başkan var. Bu nedenle geçici hükümet seçmenler açısından meşru değil. Göreve geri dönmek için mücadele edeceğiz."

'ABD MUHBİRİ' DEVLET BAŞKANI

Hakkında azil davası açılması kararı alınan İşçi Partili Rousseff'in yerine merkez sağ parti PMDB'den (Demokratik Hareket Partisi) başkan yardımcısı Michel Temer oturduğunda tüm dünya onun Wikileaks belgelerine göre bir, "ABD muhbiri" olduğunu konuşuyordu. Brezilya'da seçmenin hatırı sayılır bir bölümü, 'Temer, ABD'nin Brezilya'daki diplomatlarına verdiği özel bilgilerin karşılığını devlet başkanlığı koltuğuna oturarak aldı' yorumunu yapıyor. Amerikan yönetiminin sosyalist liderlere karşı sağcı Temer'i desteklediği de sır değil. Temer dün, Brezilya'nın yeni Devlet Başkanı sıfatıyla katıldığı ilk resmi programda yuhalandı. Paralimpik Oyunları'nın açılış töreninde 160 ülkenin sporcusunun geçişi sırasında izleyiciler tarafından yuhalanan Temer, 1 Ocak 2019'a kadar yani Roussef'in görev süresi dolana kadar o koltukta oturacak.

Rousseff'in azil sürecinin başladığı mayıs ayında Brezilya'nın Sao Paulo kentindeydim. Güney Amerika'nın en büyük metropolü olan 20 milyonluk Sao Paulo'nun dört bir yanında "Fora Temer (Defol Temer)" afişleriyle protesto gösterileri yapılıyordu. O gösterilerde konuştuğumuz insanlar "neredensiniz?" sorusuna arkadaşımla benim "Türkiye" yanıtını vermemizle hemen etrafımızda çember oluşturuyor, Erdoğan'dan Kürt illerinde yaşananlara, IŞİD'in bombalı saldırılarından tutuklanan gazetecilere kadar bizi soru yağmuruna tutuyorlardı.

Şaşkındık! Dünyanın öbür ucunda, Brezilya'da bile Türkiye'de olan bitenlerin bu kadar yakından takip edilmesi ve Erdoğan'a duyulan tepki bizi şaşırtmıştı.

Bu durumu Ankara'ya döndüğümde karşılaştığım, Atatürkçü kimliğiyle bilinen bir edebiyatçıyla paylaştığımda çok enteresan bir yorum yapmıştı. "Tüm dünyadaki Erdoğan karşıtlığının çok sıradan bir tepki olduğunu düşünmüyorum. Saddam'ı hatırlayın. Evet bir diktatördü ve tüm dünya ondan nefret ediyordu. Ancak bu nefret öyle bir boyuta taşınmıştı ki, Amerika Irak'ı işgal edip milyonlarca insanın ölümüne sebep olacak o korkunç savaş sürecini başlattığında herkes sessizce izledi. Şimdi aynı şeyin Türkiye'ye yapılmasından korkuyorum."

BELEDİYELERE KAYYUM...

Haziran ayıydı. Gülen cemaatinin Türkiye'de bir darbeye kalkışacağından habersizdik ve bu yorum bana abartılı gelmişti. Yaşanılan bütün bu olaylardan sonra o yazarı tekrar aradım ve sözlerini hatırlattım. "Evet böyle düşünüyordum hâlâ aynı noktadayım. Ancak bir liderin kaderinin hepimizin kaderiymiş gibi algılanmasına, böyle hareket edilmesine de kesinlikle karşıyım! Söylediklerim, ne olursa olsun koşulsuz Erdoğan'ı desteklemeliyiz anlamına gelmiyor. Türkiye'nin demokratikleşmesi için gerekenlerin arkasında olmalıyız" dedi.

Bugün tüm dünyada benzer olayların yaşandığına tanık olmak ürkütücü. Brezilya'nın bir kentinde protesto gösterilerinde, "Ben Rousseff'e oy verdim ve oyumu geri istiyorum!" diye bağırıyordu seçmenler. Belediyelere kayyum atanmasına da o belediyelerin seçmeni, "halkın iradesi hiçe sayılıyor" diyerek itiraz ediyor. Bu mu Brezilya'ya demokrasisiyle örnek olan Türkiye?