YAZARLAR

Şeytan çıkartma ayinleri ‘reload’

Hepinizin kulağına geliyordur. Kamu işletmelerinde, genel müdür yardımcısı genel müdürü hakkında, şube müdürü genel müdür yardımcısı hakkında fısıltı gazetesinde “Bu FETÖ ile bağlantılı... Bana da halamın kızının eniştesi söyledi” benzeri bir adilik peşinde. Tıpkı 12 Eylül’deki gibi...

‘Non Serviam’, simgesel bir söz, “Hizmet etmem” diye de çevirebilirsiniz, “Kulun değilim” diye de. Bu sözü etmeden önce ‘en gözde melek’ sıfatına sahip birinin ağzından çıkmış. İblis, Şeytan, Satan, Mefistofeles ve daha onlarca adı var. İlginç bir biçimde sadece İbrahimi dinlerde değil, her inanç sisteminde olmazsa olmaz, kullanışlı bir şey!

İnsanoğluna her zaman bir ‘şeytan’ lazım, tüm günahlarını yıkabileceği türden, her uzamda, her zamanda... Seküler konuşalım; tüm kötülüklerini, tüm dalaverelerini, tüm komplolarını ve her insana yakışmayan ne varsa ‘boynuzlu, toynaklı, o canavara’ yüklemekle meşgul...

Şu ötekileştirme işinin en uç noktası ‘demonizasyon’... Bu ‘çok kullanışlı ötekileştirme’ yönteminin bazı olmazsa olmazları var. Şeytanınız, cidden cari anlamda kötülük yüklü olmalı... İşte FETÖ öyle bir şey, bir kötülük yuvası... Örgütlenmesi, yayılması, retoriği ve her şeyiyle bir tür ‘Rosemary’nin Bebeği’ atmosferi yayıyor! Yıllardan beri birilerinin hemen her olumsuzluk için adres gösterdiği bir şer örgütü... Kökü dışarıda, bunlar çok akıllı, çok kurnaz, ama bunları kullanan bir de ‘üst akıl’ var, büyük olasılıkla ‘üst aklı da kullanan başka bir üst akıl’... Üstüne tüy dikmek üzere bir de darbe girişiminde bulununca, bu kökü dışarıdaki şer yuvası, her kötünün pisliğini atacağı, her eve lazım bir çöp kutusu olabiliyor.

PİŞMANLIĞIN DAYANILMAZ REZİLLİĞİ

Her örgütlü kötülük, çıktığı toprakların kötülüklerinden beslenir, büyür, serpilir, sonra daha gelişkin bir zehri o toprağa tükürür. Şimdi ekranlara çıkan, utanmaz pek çok kanaat önderi (lafın gelişi, kıt kanaat bir şeyler...) “1965’ten bu yana bu örgüt vardı” diyor. Nereden biliyorsun kardeşim? E adam zaten örgütün gelişmesinde, serpilmesimde önemli görevler almış oradan biliyor. 25 yıl geçmiş, paçasını sıkışınca da ‘kandırıldığını’ anlamış, yani ‘pişmanlık yasasından yararlanmış terörist’ gibi bir şey... Bunlar, son iki haftanın ekran gülleri oluverdi! Söylediklerinin hangisine güvenilir, ne kadarı yalan, ne kadarı gerçek, ne kadarı bir itirafçının kara çalması onu bilmenin imkanı yok. Bu arada o süreçte işlediği tüm suçları başka birinin sırtına yıkmaya çalıştığına emin olabilirsiniz... Ama bu ara bunların gideri var! Zira şeytanın ta kendisiler!

Ekranın bir diğer çiçeği ise Ergenekon sanıklarından bir demet... Yani bir önceki dönemin ‘şeytanlaştırılanları’... Dediğim gibi, ‘şeytanlaştırma’ için en azından bir kötülüğe sahip olmak gerekir ki, bugün ‘melek’ oldukları iktidarca kabullenilmiş bu geçmişin ‘şeytanları’nın en azından bir bölümünün, ben tümüyle isnat edilenlerden muaf olduklarına inanmıyorum.

Gelelim, ekranın ‘necefli maşrapaları’na... Çünkü hangi kanalını açsanız, aynı hamaset, aynı ezbere sözlerle (kripto şu ara en modası) tekrar üstüne tekrar... Ve her tekrarda ikrar üstüne ikrar...

Zira geçmişin işbirlikçileri, en büyük düşmanı kesilir eski ortaklarının.. Kirli siyasetin vazgeçilmez kuralı işler durur. Kirli siyaset aynı zamanda kişisel ikbali ve her türlü ahlaksızlığı içirdeğinden dolayıdır ki, eski ortağın tüm pislikleri ortaya çıktığında en sert tekmeyi atabilmek gerekir. İşte bu yüzden ki, bugün bir zamanlan FETÖ ile işbirliği içinde hapse attırdıkları ‘eski darbe girişimcileri’ni bile sollamak zorunda bu terör örgütünün eski ortakları...

“BEN YAPMADIM, O YAPTI!”

Gelelim, toplumun her kademesinde, geçmişte işledikleri suçları, kullanışlı yeni şeytanın sırtına yüklemek için sıraya girenlere... Tepeden tırnağa her meslekten, her kademeden, toplumun her kesiminden her türlü suçu işlemiş, bu toplumun ahlak yoksunlarına... Korku filmlerindeki lanetli ve sevimsiz çocuklar gibi “Ben yapmadım, o yaptı” tekerlemesini birkaç yıl boyunca duyacağız. Suyu çıkana kadar, pek çok ‘kötü ruh’ pislikleriden böyle arınacak. Buyurun hemen size bir tane... Soma Kömürleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan... Hani şu 301 madencinin cinayetinin sorumlularından biri... Savunmasında “Ülkemiz PKK, DHKP/C, FETÖ saldırısı altındadır. Bu örgütler Soma’yı da yapmışlardır” demiş. Birkaç tane birden sayıyor ki, biri tutmazsa öbürü tutsun! Bu sadece bir örnek, yarın karısını öldüren katil de bunu diyecek, çocuk tecavüzcüsü de, her türlü rant peşinde koşan müteahhit de...

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN İŞ BAŞINDA

Bununla da bitmeyecek. Hepinizin kulağına geliyordur. Kamu işletmelerinde, genel müdür yardımcısı genel müdürü hakkında, şube müdürü genel müdür yardımcısı hakkında fısıltı gazetesinde “Bu FETÖ ile bağlantılı... Bana da halamın kızının eniştesi söyledi” benzeri bir adilik peşinde. Tıpkı 12 Eylül’deki gibi... Yan komşusunun karısına göz diken herif “Komünist” diye ihbar edebiliyordu komşusunu, ortağının malına göz koyan da ortağını... Şimdi yeni şeytan çıkartma ayinimizde, herkes içindeki şeytanı dışarı çıkartıyor, büyük şeytanı taşlama hesabına... İçimizdeki şeytan ise her yerde...

Hatta hiç tahmin etmeyeceğiniz yerlerde... Kendine demokrat, sosyalist diyenlerden bazıları bile, insan hakları ihlallerini, işkenceyi, ifade özgürlüğünün ırzına geçilmesini görmezden gelip, “Biz yıllardık diyorduk, oh olsun” diye açık açık ilan ediyor üç-beş satan dergilerinde... Ne diyelim şeytanınız bol olsun!

‘HALK DÜŞMANI'NA TÜKÜRME YARIŞI

‘Şeytanlaştırma’ kötülükleri gizlemenin en şahane yolu, ceberrut rejimlerin cehennemine giden yola seri üretim taş döşemek için... Bugün bu ülkede yaşanacak olanları görmek için müneccim olmaya gerek yok. Totaliter taassubun en gözde örneklerinden biri olan Kültür Devrimi’ni hatırlatayım... Sırtlarına asılmış koca koca yaftalarla, ‘halk düşmanı’ ilan edilen milyonlarca Mao’nun hazzetmediği Çin Komünist Partisi üyesi, halkın arasından geçerken, tükürmek bir vatanperverlik göreviydi, aksi halde ‘halk düşmanı’ olurdunuz! Bunlar ‘kağıttan kaplan Amerika’nın ya da ‘sosyal emperyalist SSCB’nin’ uşaklarıydı. Bir bölümü için belki doğruydu, ama şu bir gerçek ki bunlar şeytansa, en babaları hala Çin Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi’ndeydi. Totalitarizm böyle bir şeydir işte, arada safra atması gerekir ki, daha da ceberrut bir çoğunlukçu linci başarabilsin... O yüzden şeytanı bol olmalıdır!

Bugün şeytan çıkartma ayinine katılanlar, ilkelerini, fikirlerini arka cebine kaldıranlar, bir bakmışlar yarın o ayinin bizzat nesnesi olmuşlar. E şeytan azapta gerek!