YAZARLAR

Dijital ölümsüzlük mümkün mü?

Ölümlü olduğunu anladığından beri insanoğlunun keşfetmek için binbir yol denediği ölümsüzlüğe, teknoloji sayesinde belki çok yakınız. Dijital ölümsüzlük mümkün mü? Belki bu yazı bu konuda fikrinizi değiştirecek.

Yaklaşık 15 yıl önce, Milliyet'te teknoloji üzerine yazdığım yazılarımdan birinde bu konuya değinmiş ve dijital ölümsüzlüğün mümkün olabileceğini, bilim insanlarının henüz özellikle bu konuda çalışmasa dahi, diğer alanlardaki gelişmelerin bunu doğuracağını söylemiştim. (Bahsettiğim yazıyı Milliyet'in gazete arşivinden bulup çıkarmak da ödevim olsun.)

Peki ne zaman? Kahve falı bakar gibi 3 ay mı desem, 3 yıl mı desem diye yuvarlak tahminlerde bulunmayacağım elbette. Günümüzde kullandığımız ve yakın zamanda daha etkin biçimde yaşamımızı etkileyecek bazı teknolojiler, dijital ölümsüzlüğün kapılarını aralayacak. Benim kişisel tahminim, 2050 yılına kadar dişini sıkıp ölmemeyi başaranlar için iyi haberlerimiz olabilir.

HAYAL EDİN, GERÇEK OLSUN

Beyninizin dijital bir sürümünün "bulut"ta (güvenli ve internette her an bağlı bir sunucuda) bulunduğunu ve anlık olarak yaşadıklarınızla senkronize edildiğini düşünün. Elektrik sinyalleri sayesinde materyalize ettirdiğiniz bilinciniz, sentetik bir beyinde ve yapay bir bedende depolanabilecek. Teorik olarak bu şekilde sonsuza kadar yaşayabilirsiniz. Çünkü benliğinizi taşıyan bir bedeniniz olmayacak. Daha doğrusu istediğiniz herhangi bir yapay beden size ait olabilecek. Ve dünyanın neresinde isterseniz! Hatta uzayda bile! Tek yapmanız gereken, olmak istediğiniz yapay benden içine "siz"i yüklemek olacak.

Biraz daha ileriye giderek, uzak gelecekte, "beden"in günümüzdeki anlamını tamamen yitireceğini, kullanacağımız bir eşyaya dönüşeceğini iddia edebilirim.

dijital olumsuzluk-3

GENÇLİK İKSİRİNDEN DİJİTAL ÖLÜMSÜZLÜĞE

Ölümsüzlük arzusu çok eskilere dayanıyor. Milattan Önce 3. yüzyıldaki antik Çin, cıvanın ölümsüzlüğün anahtarı olduğuna inanıyordu. Rivayete göre Çin’in ilk imparatoru Kin Şi Huang, sonsuz yaşam için bu uğurda yüksek miktarda cıva tüketti ve 39 yaşında cıva zehirlenmesinden öldü.

Günümüze geri geldiğimizde ise karşımıza Martine Rothblatt çıkıyor. Telekomünikasyon avukatı, yönetici ve hem Sirius XM uydu radyosu hem de United Therapeutics biyoteknoloji firmasının kurucusu olan Rothblatt’a göre ölüm bir son değil; bir seçenek. Bir "transhumanist" olan bu iş kadını, ayrıca Terasem Hareketi’nin de kurucusu. Henüz yaratılmamış, bildiğiniz her şeyi bilen ölümsüz avatarınızın, kısaca siber benliğinizin hakları konusunda şimdiden endişeleri bulunuyor. Bunu, yani siber benliğinizi, kişiliğinizin bir simülasyonundan ziyade bir emülasyonu olarak düşünün.

2045 İNİSİYATİFİ VE AVATAR PROJESİ

Kişisel, ucuz ve gerçekçi avatarların geliştirilebilmesinden önce, insan beyninin yapısal haritasının çıkarılması gerekiyor. Sinirsel bağlantılar, sinirsel yapılar ve her birinin fonksiyonlarının deşifre edilmesi bir ön koşul. Ayrıca elektrik sinyallerinin koda dönüştürülmesi ve sonsuz benliğinizi çalıştırabilecek donanımın da geliştirilmesine ihtiyaç var.

Rus girişimci ve dolar milyoneri Dimitri İskov’un "2045 İnisiyatifi" adını verdiği bir projenin şemsiyesi altında yürütülen "Avatar Projesi" de bir başka güncel çalışma olarak öne çıkıyor. Şu ana kadar milyonlarca dolar harcanan proje dört safhadan oluşuyor. Sürecin birinci safhasını oluşturan Avatar A’da, insan beyni tarafından yönetilebilen bir robot geliştirilecek. Avatar B, insan beynini sentetik bir bedene nakletmeyi içeriyor. Avatar C’de, biyolojik beynin içeriği sentetik yedeğine yüklenecek. Avatar Projesi’nin son ayağı olan Avatar D’yi ise emülasyon aşaması oluşturuyor: Biyolojik bedeni ve beyni, insan bilincinizin dijital sürümüne ev sahipliği yapacak bir hologram ya da bir diğer avatar ile değiştirmek.

dijital olumsuzluk-4

KARBON KOPYA PROJESİ

Sinirbilimci Randal Koene tarafından 2012’de kurulan Carboncopies.org da günümüzün önemli projelerinden bir başkası ve Dimitri İskov, 2045 İnisiyatifi için bu projeyi destekliyor. Ticari amaç gütmeyen bu organizasyonun kökleri 2007’ye kadar uzanıyor. Koene’nin liderlik yaptığı transhümanizm savunucuları, dijital ölümsüzlüğü aktif bir şekilde desteklemeye çoktan başladılar. Eksiksiz beyin emülasyonu fikrinin temelini bizzat bu idealistler attı. Grup ayrıca insan beyninin taklit edilebilmesinden önce çözülmesi gereken önemli adımların taslağını da çıkardı. Bunun içinde, insan beyni yapısını haritalamak, sinir bağlantılarını ve işlevlerini çözmekle beraber, bir bilgisayar yongasının silikonundaki ölümsüz kişiliğinize ev sahipliği yapacak yazılım ve donanımın geliştirilmesi de bulunuyor.

Elbette Google da bu konuda boş durmuyor. Arama motoru olarak hayatımıza giren ve şu aralar sürücüsüz otomobil ve robotlarla kafayı bozmuş olan Google, 2012’de Google Brain projesini başlatmıştı. Domestik bir araştırma projesi olan Google Brain, daha çok makine öğrenimi üzerinde yoğunlaşıyor. Ne de olsa makinelerin, gerçek anlamda bir insan gibi olması için çok şey öğrenmeleri gerekiyor.

İNSAN CONNECTOME PROJESİ

Bilim insanları, farklı dallarda yürüttükleri araştırmalarda her geçen gün yeni bir keşifte bulunuyor. İnsan Genom Projesi, insanın tüm genlerini tanımlamak ve DNA’sını sıralamak için başlatıldı ve oldukça önemli sonuçlar verdi. İnsan Microbiome Projesi ise insan bağırsağında yuvalanan tüm mikropları tanımlamak ve sıralamak için başlatılmıştı. Diğer benzer bir bilimsel araştırma projesi ise insanlığımızı birebir temsil eden başka bir şeyi tanımlıyor, haritalıyor ve çözümlüyor. İnsan beyninin sinir hatlarını çıkaran bu projenin adı "İnsan Connectome Projesi".

Connectome’un, sizi kendiniz yapan şeylerden sorumlu olduğuna inanılıyor. İnsan beyni yaklaşık 100 milyar sinir barındırıyor. Bunların her biri, 10 bin civarında başka sinire mesaj gönderiyor. Sinyalleşmeyle beyin, bilgiyi şifreliyor, işliyor ve çağrıştırma oluşturuyor. Aynı zamanda muhtemelen insan olmanın özünü; kişisel anılarınız, yetenekleriniz ve sizi siz yapan tüm acayip özellikleri içeriyor. Bunların hepsi size ait connectome içinde yer alıyor.

Connectome projesi, dijital ölümsüzlük için bir ön koşul olan, insan beyninin çözümlenmesi adına önemli bir çalışma. Human Connectome Project, dijital ölümsüzlük için bir ön koşul olan, insan beyninin çözümlenmesi adına önemli bir çalışma.

İnsan bilinci kavramı genellikle bir arabanın anahtarlarıyla örneklendirilir. Arabanız harika bir makinedir ama ateşleme anahtarı olamadan kıvılcım oluşmaz ve çalışmaz. Bilinç, hem kendimizi hem de çevremizdeki dünyayı nasıl bildiğimiz, nasıl yaşadığımızdır ve beynimizin sinir ağında gerçekleşen bilgi alışverişinden oluşur.

İnsan bilincinin nasıl oluştuğuna dair birkaç teori rağbet görüyor. Örneğin, bütünleşik bilgi teorisinin savunucuları, sinir ağındaki bütünleşik bilginin miktarını "fi" isimli bir nicelik ile hesaplıyor. Ağ içinde ne kadar çok bağlantı varsa, o kadar çok bilgi paylaşımı yapılıyor. Bir başka teori ise insan bilincinin bir bilgisayar hafızası gibi çalıştığını öne sürüyor. Bütünsel çalışma alanı teorisi, bilinci, beynin bilgiyi toplama ve tüm sinir ağı boyunca dağıtma işlevinin bilincin ta kendisi olabileceğini iddia ediyor.

SOLUCAN ROBOTLAR İPUCU OLABİLİR Mİ?

Eksiksiz beyin emülasyonu araştırması alanındaki bilimciler, yuvarlak solucanların (Caenorhabditis elegans) 302 sinir ve 7 bin sinir bağlantısıyla beraber tüm sinir ağlarını başarılı bir şekilde haritaladılar. Sonraki aşamayı solucan beynindeki sinir ağı ve bağlantıları temel alan model üzerinden kod yazmak ve kodu bu örnekte olduğu gibi bir robota aktarmak oluşturuyor. Donanım olarak burnunun ucunda sonar sensor bulunduran robot solucan, biyolojik solucanın sinir hatlarını taklit eden motor sinirler barındırıyor.

Aynı işlem teorik olarak insan beyni için de uygulanabilir. Ama çok daha büyük ölçekte… İnsan beyninde yaklaşık 100 milyar sinir ve bu sinirler arasında da 100 trilyon bağlantı bulunur. Yoğun, şehir sokaklarını andıran insan beyni şebekesini haritalayıp sinir ağının kurallarını çözerek pek tabi nörolojik, nörodavranışsal ve nöropsikiyatrik hastalıkların kökleri hakkında tahmin edemeyeceğimiz ölçüde bilgiye ulaşabiliriz. İlaveten, beynin sinir bağlantılarıyla ilgili bozuklukları önleme ve tedavi etme çalışmalarına paha biçilemez değerde bir ışık tutabilir. Ayrıca nasıl düşündüğümüz ve sonuç çıkardığımız, kendimizi nasıl algıladığımız hakkında derin bir anlayış kazanabilir ve aklımızı nasıl taklit edebileceğimizin yollarını bulabiliriz.

dijital olumsuzluk-5

YAPAY ORGANLAR BEYNE TANIMLANABİLİYOR

Bilinç yükleme ya da kimyasal-bağımsız zihinlerin gerçekleşebilmesi için aklınızdaki her şeyin yeni bir sentetik beyne aktarılması gerekiyor. Bu dijital kopyanız, sadece hafızanızı değil, beraberinde sizi siz yapan kişiliğinizi ve bilincinizi de kapsıyor. C. Elegans araştırması henüz başlangıç aşamasında. Ama bilimciler yakın bir zaman için solucanın sentetik bir sürümünü geliştirmeyi planlıyor.

Öte yandan da DARPA’nın (Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı) kendi Avatar Projesi bulunuyor. Pentagon’un bu projesi dahilinde uzaktan yönetim araştırmaları yapılıyor. Kısaca bu projenin amacını, gerçek askerlerin uzaktan yönetebildiği vekil askerler geliştirmek olarak tanımlayabiliriz.

Yine DARPA tarafından finanse edilen bir başka araştırmada, beyin implantları sayesinde uzuvlarını kaybetmiş kişiler, zihinlerini kullanarak protezlerini hareket ettirmeyi başardılar. İzlanda’da yürütülen benzer bir projede de amputeler, beyinlerine yerleştirilen 5 milimetre uzunluğunda ve 3 milimetre genişliğindeki sensörler sayesinde protez ayaklarını hareket ettirebildiler. Bu algılayıcılar, bacağın kalan kısmındaki kasları uyararak ve kontrol ederek çalışıyor.

SİZ DİJİTAL OLMAYI TERCİH EDER MİSİNİZ?

Dijital ölümsüzlüğe inanmayanların çoğu, fikrin prensiplerini her açıdan eleştiriyor. Şüphesiz dijital ölümsüzlük, doğrudan ciddi ahlaki ve etik sorunlar doğuracaktır. Belki de en önemlisi, toplumsal hayatta ciddi mahremiyet problemleri çıkarabilir. Örneğin, anıların hakları var mıdır? Peki anılar mahkemede delil olarak gösterilebilir mi? Bir başka problem de beyin nakli üzerinde kara bir bulut gibi geziniyor. Bazı bilimciler, başarılı bir insan beyni nakli için beyinle beraber omuriliğin de taşınması gerekebileceği yönünde uyarıyor ki bu durum işleri daha da karmaşık hale getiriyor.

Ölümsüzlük fikrine karşı çıkanların bir başka iddiası ise yapay beynin bir bilinci, gerçekten doğru biçimde temsil edip edemeyeceği yönünde. Bu konuda belki en dikkat çekici açıklamayı Seattle’daki Allen Sinirbilim Enstitüsü’nün baş bilimcisi Christof Koch söyledi: “Hava durumu bilgisayarda taklit edilebilir ama asla ıslaklık olmaz.” Koch gibi düşünenler, insan beyninin bir bilgisayar çipi içinde taklit edilemeyeceğini, çünkü biyolojik beynin aksine, bir emülasyonda tahmin edilemez davranışlar ve doğrusal olmayan etkileşimler gibi karakteristik insan özelliklerinin bulunamayacağını ifade ediyorlar.

Peki, diyelim ki ömrünüz vefa etti ve dijital ölümsüzlüğün mümkün hale geldiği bir döneme ulaştınız. Bunu satın alır mısınız? Tüm benliğinizi, anılarınızı, hislerinizi oluşturan o dev kütüphanenizin bir bilgisayarın diskinde durması sizi nasıl hissettiriyor? Belki bunları düşünmek için erken fakat kabul etmeliyiz ki dijital ölümsüzlük, üzerine konuşulabilecek kadar da yakın.

Follow @kaplanseren