YAZARLAR

Yaklaşan su kıtlığına karşı kamusal finansman

Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda derinleşecek su kıtlığına karşı bütünleşik bir su yönetimi anlayışına ihtiyacı var. Diğer ülke örneklerinden öğrenmek, kamu-kamu işbirliklerini geliştirmek ve kamunun bankasının kamuya hizmet etmesini sağlayacak bir demokratikleşmeyi sağlamak birbirleri içine geçen görevler olarak hem uygulayıcıların/araştırmacıların, hem de siyasetçilerin önünde duruyor.

Kamu hizmetlerinin kamu eliyle temini üzerine araştırmalar sürdüren küresel araştırma ağı Municipal Services Project üzerinden bir grup akademisyen, 2021 yılında, Queen’s Üniversitesi’nden David McDonald ve Londra Üniversitesi’nden (SOAS) Thomas Marois koordinatörlüğünde Avrupa’da su idareleri ve kamu bankaları / kamusal finansal kuruluşlar arasındaki ilişkiyi inceledik. Çalışmaya Türkiye’de su yatırımlarının finansmanı üzerine araştırmam ve İlbank’ın (İller Bankası) konumu üzerine incelememle katkıda bulundum. Önümüzdeki aylarda özel bir sayı olarak Water International tarafından yayımlanacak bu araştırmanın bazı ilk bulgularını ve Türkiye’deki sorunları kısaca paylaşmak istiyorum.

Öncelikle araştırmanın motivasyonunu ve ne yaptığımızı anlatayım. Sonrasında Türkiye’deki durumu özetleyeyim.

FİNANSMAN AĞI

Su altyapısına yatırım konusunda birçok ülkede önemli eksiklikler yaşanıyor. Kamu bütçesinden yeterince destek sunulmadığı için finansman açığı kronik hal alabiliyor. Çevresel sorunlar ve nüfusun suya erişiminin sorunsuz gerçekleşmesi için gerekli yeni yatırımlar, su idarelerinin yönetmesi gereken bir meydan okuma ortaya koyuyor.

Bu gelişmeler karşısında kalkınma düşüncesinin son yirmi yılındaki evrimine paralel biçimde özel finansmanın devreye girmesi, temel bir kamu hizmeti dahi olsa suya erişimi mümkün ve sürekli kılacak yatırımlarının finansmanının özel ellerce sağlanması gereği ana akım görüşü teşkil ediyor. Başta Dünya Bankası olmak üzere çeşitli çok-taraflı finansal kuruluşlar özel finansman, bunun yetmediği koşullarda riski kamunun üstlendiği karma finansman yollarıyla yatırımların devam etmesini öneriyorlar.

Fakat başta Avrupa’da olmak üzere çok sayıda coğrafyada önemli görevler üstlenen kamu bankaları su idareleri ile uyumlu bir şekilde çalışabiliyorlar. Bu nedenle kamu-kamu işbirliğinin farklı ülkelerde ve su yatırımları üzerinden nasıl sürdüğünün açıklanması, farklı yönetim ve etkileşim modellerinin tartışılması gerekiyor. Bu alanda ilk sistematik çalışmayı sunma amacıyla yürüttüğümüz araştırmada sekiz devlet bankası/su idaresi örneğini inceledik.

Yarı yapılandırılmış görüşmelerle sektördeki uzmanları, resmi görevlileri ve alanda bulunanların görüşlerini inceledik. Buradan elde ettiğimiz verileri kamu bankalarının kredi portföyleri, su yatırımlarına verdikleri destekler, stratejileri üzerine tarama ve değerlendirmeyle destekledik.

ÖNEMLİ BULGULAR

Araştırma kapsamındaki incelemeler Avrupa’da farklı ülkelerde model çeşitliliğine karşın kamu bankalarının etkin bir finansman sağlayabildiğini, kamu-kamu işbirliklerinde ucuz kaynak erişimi sağlandığını gösteriyorlar. Bunun nedeni, bilinmez, anlaşılmaz değil. Görev tanımları gereği kamusal finansal kuruluşların kamusal fayda peşinde olmaları. Kamu bankaları sadece ulusal düzeyde kamusal kuruluşlarla değil, aynı zamanda yerel yönetimler ve uluslararası kurum ve finansal kuruluşlarla da etkileşime girebiliyor ve işbirlikleri geliştirebiliyorlar.

Başka bölgelerde de çarpıcı olmasına karşın Avrupa’da ve bilhassa İskandinav ülkelerinde belirgin olan bir atılım yeşil finans alanında gözlemleniyor. Kâr amacı geri planda kalan kamusal finansal kuruluşlar su alanındaki girişkenliklerini, yeşil finansal araçlar çıkarma ve yeşil dönüşüm kredileri temininde de gösteriyorlar.

Kamu bankalarının su idareleri ile girdikleri finansal ilişkilerin ya da yatırım stratejilerini tek bir modele indirgemek mümkün görünmüyor. Ancak olumlu değerlendirilebilecek özelliklere karşın çok sayıda tehlike de kapıda bekliyor. Bunlardan en önemlisi karma finans ve özel finansman konusunda uluslararası finansal komünitenin yönlendirmesi ve baskısı (yeşil finansın özel çıkarlara tabi kılınması da bundan ayrı düşünülemez). AB organlarından gelen baskı da aynı doğrultuda. Çeşitli uluslararası kurum ve onların organik aydınlarına göre su ve arıtma yatırımlarının kamusal finansmanı çağdışı ve verimsiz. Mevcut kamu rolünün altını oymaya dönük buna benzer temelsiz görüşler son derece revaçta ve biraz da bu nedenle Avrupa’da çok sayıda ülkede/kentte tespit edilebilecek ve olumlu dersler çıkartılabilecek modellerin (örn. Paris ve Valladolid) ömrü belirsiz.

TÜRKİYE'DE DURUM

Türkiye’de büyükşehirlerde su idareleri, diğer kentlerde belediyeler su temininden sorumlular. Devlet Su İşleri kentsel alanların kapısına kadar altyapıyı getirip gerisini belediyelere/idarelere bırakıyor. Bilhassa orta ve küçük ölçekli idareler ve belediyelerin su yatırımlarının finansmanı için krediye erişim ve teknik destek ihtiyaçları bulunuyor.

Söz konusu ihtiyaçları büyük oranda İlbank sağlıyor. Hem ucuz kredi temin ediyor, hem de uluslararası kuruluşlardan ve işbirliği geliştirdiği bankalardan aldığı kredileri (devlet güvencesi sayesinde ucuza temin edebildiği kaynakları) belediyelere aktarıyor. Araştırmam sırasında dinlediğim su uzmanları ve banka çalışanları, temiz suya erişim sağlanmasının kamusal bir görev olduğu konusunda hemfikirdiler. Türkiye’de kamu bankalarının birer rejim aparatına dönüştürüldüğü son on ila on beş yıl göz önüne alındığında İlbank, bu nedenle biraz daha farklı bir yere demir atmış görünüyor.

Ancak durum göründüğü kadar basit değil. İlbank bir belediyeler bankası olmasına karşın yönetim yapısı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ve Türkiye’nin mevcut rejimi altında Erdoğan yönetimine önemli kararları tek başına alma olanağı sunuyor. Pandemi döneminde İlbank’a ödemelerin askıya alınması talebini Belediyeler Birliği’nin İlbank’a değil de bakanlığa ve Cumhurbaşkanlığına yöneltmesi örneğinde görüldüğü üzere belediyelerin sahip oldukları bankanın ne yapacağına aslında belediyeler karar vermiyor.

Daha önemlisi Türkiye’de 2010’larda İlbank’ın belediyelere kaynak yaratma kisvesiyle sunduğu ancak inşaat sektörünü canlı tutma kaygısı yansıtan görev tanımı ve yönelim değişikliği. Her ne kadar yeni yatırımlarda su ve arıtma altyapıları halen büyük bir pay kaplıyor olsa da İlbank kentsel arazilerin yeniden değerlendirilmesi (ve dolayısıyla kentsel dönüşüm) süreçlerinde ana aktörlerden birisi olma isteğini dillendiriyor. Söz konusu tercih kıymetli kaynakların yaklaşan su kıtlığına karşı önlem alınması amacıyla kullanılmasındansa, daha ziyade inşaat sektörüne aktarılmasına neden olabilir. Türkiye’de belediyeler ve İlbank yaklaşan su fakirliğinin farkına varmış gibi yapıyorlar, ancak aslında (bir bütün olarak bakıldığında) belediyelerin, İlbank’ın (ve Türkiye’nin parçalı su yönetiminin içinde yer edinmiş çok sayıda kurumun) elle tutulur bir su yönetimi ve yatırımı planı henüz bulunmuyor.

Bu sorunlar üzerine ana akım yaklaşımı ve İlbank’ın yakın temasta bulunduğu kurumlardan da gelen karma finans baskısını eklemeliyiz. Bu koşullar altında İlbank’ın su yatırımları alanındaki konumunu koruması zorlaşıyor, zarar görmüş kamusal faydaya dayalı görev tanımının son dönemde olduğu üzere özel çıkarları destekleme doğrultusunda yorumlanmaya devam etmesi (ve kamusal fayda kavrayışının aşınması) ihtimali artıyor.

Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda derinleşecek su kıtlığına karşı bütünleşik bir su yönetimi anlayışına ihtiyacı var. Diğer ülke örneklerinden öğrenmek, kamu-kamu işbirliklerini geliştirmek ve kamunun bankasının kamuya hizmet etmesini sağlayacak bir demokratikleşmeyi sağlamak birbirleri içine geçen görevler olarak hem uygulayıcıların/araştırmacıların, hem de siyasetçilerin önünde duruyor.


Not: İlbank’ın konumu ve suyun kamusal finansmanı üzerine değerlendirmelerimi bahsettiğim araştırma kapsamında yayımlanmış makalemden okuyabilirsiniz. Makale ne yazık ki sadece İngilizce ve üniversite kütüphaneleri üzerinden erişimi olmayanlara açık değil. Çalışmanın Türkçe ve farklı versiyonlarını önümüzdeki dönemde yayımlamayı umuyorum. Bahsettiğim araştırma kapsamında özel sayıya bu yılın sonunda Water International Dergisinden erişilebilir. Municipal Services Project web sitesinden farklı dillerde, benzer temalarda araştırma raporlarına ulaşmak mümkün.


Ali Rıza Güngen Kimdir?

Siyaset Bilimci, araştırmacı ve çevirmen. Doktorasını ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde tamamladı. Türkiye’de borç yönetimi, devlet bankaları, küresel Güney’de finansallaşma ve devlet kuramı alanlarında yayımlanmış çalışmaları bulunmaktadır. Araştırmalarına York Üniversitesi'nde devam etmektedir.