Uzaktan çalışma kabusa döndü: Bilgisayar başında hastalananlar anlattı

Evden çalışanlar ne yaşıyor, çalışma koşulları bahsedildiği gibi rahat mı? Aylardır evden çalışan ve neredeyse bütün günü bilgisayar başında geçiren beyaz yakalılar anlatıyor...

Google Haberlere Abone ol

MERAL CANDAN

DUVAR - “Yüzümde içi irin dolu, kocaman sivilceler çıktı. Doktor bir arkadaşımın tavsiye ettiği kremi kullanmaya başladım. Tüm gün yüzümde kremle durmam gerekiyordu. Görünüşümden memnun olmadığım için online toplantı sırasında kameramı kapattım. Ama kameramı zorla açtırdılar.” Bu sözler, pandemi nedeniyle evden çalışmak zorunda kalan ancak değişen çalışma şartları nedeniyle hastalanan beyaz yakalılardan sadece birine ait. Peki evden çalışanlar ne yaşıyor, çalışma koşulları bahsedildiği gibi rahat mı? Aylardır evden çalışan ve neredeyse bütün günü bilgisayar başında geçiren beyaz yakalılar anlatıyor...

İŞ STRESİNDEN ZONA OLAN BEYAZ YAKALI...

Kurum içi eğitmenlik yapan Serap, geçtiğimiz mart ayından bu yana evden çalışıyor. Bir yandan dört yaşındaki kızının bakımıyla ilgileniyor bir yandan da artan iş yüküne yetişmeye çalışıyor. “51 yaşındayım ilk defa böyle bir şey yaşıyorum” diye tarif ediyor hislerini. Pandemi öncesi 08.00-17.00 olan mesai saati, evden çalışmayla birlikte tamamen değişmiş. Son dönemde masa başında çalışanların sık sık söylediği, “Artık mesai saati diye bir şey yok. Hafta sonu, hafta içi ayrımı da ortadan kalktı. Her an iş istenebiliyor” diyerek tekrar eden Serap’ı en çok üzen de 16 yıldır çalıştığı şirketin kendisine duyduğu güvensizlik olmuş. Sivilceli yüzüyle online eğitim çekip sisteme yüklenmesi talep edilince isyan etmiş: “Binlerce kişinin karşısına bu halde çıkmak istemedim. Yüzümdeki sivilcelerin geçmediğini belirtsem de video çekmeye zorlandım. Bunları söyleyince de işten kaçıyormuşum, yüzümü ya da çocuğumu bahane ediyormuşum gibi algılandı. O kadar üzüldüm ki, her şey bir gecede oldu.”

ZONA OLMAK NORMAL!

Sabah kalktığında Serap, kalçasının tamamının iltihaplarla kaplandığını fark etmiş. Durumu kötüye gidince doktora görünen Serap rahatsızlığın nedenini burada öğrenmiş: Zona! Bir gün online toplantıda yöneticilerine strese bağlı bir cilt hastalığı olan zonaya yakalandığını anlatmış. Serap yöneticilerinin durumu karşısında verdiği tepkiye hala şaşkın:

“Bana ‘tabi zor günler geçiyoruz, normal’ dediler. Yaşadığım şeyin işle ilgili değil de pandemi nedeniyle olduğunu ima ettiler.”

Serap kullandığı ilaçlar sayesinde Zona hastalığını atlatmış. Ancak çalışma koşulları değişmediği hatta daha da ağırlaştığı için stresin yeniden cildinde tahribat yaratmasından endişeli: “Bu dönemde işten ayrılanlar oldu. Onların sorumluluklarını da bize verdiler. Kızımı uyuttuktan sonra bazen sabaha kadar çalışıyorum ama yine de yetmiyor.”

GECE BOYU ATILAN MAİLLER, GÜN BOYU SÜREN MESAJLAR...

Benzer durumları yaşayan başka bir isim ise Duygu. Kendisi aylardır tükenmişlik hissiyle başa çıkmaya çalışıyor. “Artık dayanamıyorum” diyen Duygu, sonunda profesyonel bir destek almaya karar veriyor. İlk zamanlarda evden çalışmanın keyifli olduğunu söyleyen Duygu, bunun çok hızlı değiştiğini kaydediyor: “Evden çalışmanın kalıcı olduğu anlaşılınca yöneticilerde 24 saat hizmet verebiliriz algısı oluştu. Özel hayatımız ihlal edilmeye başlandı. Gece yarısı atılan mailler, gün boyu süren mesajlaşmalarla tüm hayatınız iş haline geliyor. Belki sizden bir iş talep edilmiyor ama sürekli mesajlaşmaları takip etmeniz gerekiyor. Evdeyken başka iş yapsanız dahi, aklınız hep işte oluyor.”

Evinin ofise dönüşmesiyle özel alanının kalmadığını düşünen Duygu, evinin kendini güvende ve huzurlu hissettiği bir alan olmaktan çıktığını anlatıyor. Yaptığı işin, hayatının her alanına girmesinin kendinde yarattığı hissi ‘taciz’ olarak ifade ediyor:

“Taciz edildiğimi, köleleştiğimi, yok sayıldığımı, iş dışında başka bir değerimin olmadığını düşündüm. Birey olmaktan çıkıp sadece bir çalışana dönüştüm. Kendimi çok sıkışmış hissettim.”

Benzer dertlerden muzdarip arkadaşları olduğunu belirten Duygu, terapiye başlayarak yaşadığı değersizlik hissinden kurtulmayı umuyor.

CASUS YAZILIMLA BİLGİSAYARLAR TAKİP EDİLİYOR

Yıllardır terapi gördüğü için pandemi dönemine kısmen hazırlıklı yakalandığını düşünen Hakan’ın yanıldığını anlaması çok da uzun sürmemiş. İnşaat sektöründe çalışan Hakan, pandemi döneminde şirketi tarafından verilen bilgisayara takip sistemi kurulmasını kabul ettiğine dair kağıt imzalanmaya zorlanmış. “Bu uygulamayı ilk etapta, bütün ekibin evden çalışma düzenine geçmesi halinde bir önlem olarak açıkladılar” diyen Hakan kağıtların önlerine gelmesiyle gerçek niyetin açığa çıktığını beliriyor. İmzaladığı kağıtta şirketin elde ettiği verileri 2 sene boyunca saklayabileceği, kişisel bilgilerin kullanılabileceği gibi ibarelerin yer aldığını anlatıyor:

“Online bankacılık işlemlerini, baktığın her e-maili, hatta yazıp sildiğin her şeyi kaydeden casus bir yazılım kullanıyorum mecburen.” Bu durum nedeniyle sinirleri yıpranan Hakan’ın terapilerinde işle ilgili yaşadığı sıkıntılar eskiye göre daha fazla yer kaplıyor. Aldığı ilaçlara da yenileri ekleniyor.

STRES FITIK ETTİ

10 yıldır medya sektöründe çalışan Hande, pandemiyle birlikte yoğunlaşan gündem nedeniyle zor günler geçiriyor. Gündemdeki konuların iki katına çıktığını belirten Hande, buna bağlı olarak iş yoğunluğunun arttığını söylüyor. Kaybolan sosyal bağlarından ve yalnızlıktan dem vuruyor. Bu dönemin kendisinde yarattığı yıpranmayı şöyle anlatıyor:

“Pandemiden önce daha çok çalıştığımız zamanlar oldu. Ama böyle belirsizlik ortamında ve karanlık ruh halinde değil. O nedenle mevzu sadece çalışma saatlerinin artması değil. ‘Bildiğimiz dünya bitti, eski iş ortamlarımız olmayacak’ hissi de çok yorucu.”

Hande, gerek pandemi gerekse de iş yoğunluğunun yarattığı stresin bir sonucu olarak bundan sonra hayatına boynunda bir fıtıkla devam edecek. “Bir insanın yaşadığı stresi anlamlandırması için illa en sefil koşullarda çalışıyor olması gerekmiyor” diyen Hande, basit belirsizlik ve güvencesizlik halinin stres sebebi olabildiğini söylüyor. Son dönemde iş dünyası temsilcilerinin uzaktan çalışma modelinin kalıcı olması gerektiği yönünde yaptığı açıklamalar hatırlatılınca “Önemli olan mekan değil, zaman” diyor. İşverenlerin çalışanların günde 8 saatinden fazlasını almaması gerektiğini ifade eden Hande “Mekan, zamanı belirlemeli. Bu ikisinin farklı şeyler olduğunu işverenler kabul etmeli” diye konuşuyor.

UZMANLAR ANLATIYOR: FİZYOLOJİK SORUNLAR ARTIYOR

Uzun çalışma saatlerinin insan fizyolojisinde ciddi sıkıntılar yarattığını belirten TTB MK Üyesi Dr. Deniz Erdoğdu, bu dönemde oluşabilecek rahatsızlıklara karşı uyarıyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı olan Erdoğdu “Birikimli travma bozukluğu dediğimiz bir hastalık var. Çok uzun süreler boyunca aynı işleri, kötü ergonomik koşullar altında, bilgisayar başında yapan kişilerde ortaya çıkıyor. Kişilerde boyun ağrısı, boyun fıtığı, kulunçlar, kas ağrıları, el bileğinde sinir sıkışması, eklem ağrıları, kireçlenme ve sırt ağrısına sebep oluyor” diyor.

Erdoğdu’ya göre pandemi öncesi ofis çalışanlarında sıklıkla görülen bu rahatsızlıkların hemen hemen hepsi evden çalışma düzeniyle iyice artmış. “Daha önce düzgün çalışma ortamlarının oluşturulması işverenin sorumluluğundaydı. Pandemiyle bu, çalışanın yükümlülüğü haline geldi. Herkesin evi, çalışmaya uygun koşullarda olmayabilir” diyen Erdoğdu bunun fizyolojik rahatsızlıkları tetiklediğini söylüyor.

'İŞ VE ÖZEL HAYAT İÇİÇE GİRDİ, PSİKOLOJİLER BOZULDU'

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Yunus Hacımusalar da iş ve özel hayatın iç içe girmesinin psikolojik sorunlara yol açtığını anlatıyor. “Çalışırken, çocukların bakımı, ev işleri ve gündelik hayata dahil pek çok şeyle aynı anda ilgilenmek stres yaratıyor” diyen Hacımusalar, tedavi edilmeyen stres ve kaygı durumunun ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguluyor. Psikolojik rahatsızlık yaşayanlarda uyku düzensizliği, iştah bozukluğu, iş performansında belirgin düşüş, sosyal ilişkilerde bozulma gibi belirtiler görülebileceğini belirtiyor. Hacımusalar bu belirtilerden bazılarını ya da tümünü yaşayanların mutlaka uzman desteğine başvurmasını öneriyor.

Not: Haberde yer alan beyaz yakalıların isimleri değiştirilmiştir.