YAZARLAR

Uzaklarda aramayın, Uşak’ta arayın

Yıllardır il olarak gereksizliğinden dem vurulan illerden biri Uşak... Ama dünyanın ikinci büyük kanyonunun, Karun Hazinesi’nin ve muhteşem halı atölyelerinin bu ilde olduğunu Türkiye’de neredeyse hiç kimsenin bilmediği bir şehir...

Dünyanın ikinci büyük kanyonunun, Karun Hazinesi’nin ve muhteşem halı atölyelerinin bu ilde olduğunu Türkiye’de neredeyse hiç kimse bilmiyor dedik ama peki şu fotoğrafın Uşak’ta çekildiğini kaç kişi biliyor?

Meşhur fotoğraf, Uşak'ın ilk fotoğrafçısı olarak bilinen Kazım Özler tarafından 1933 yılında çekilmiş.

Günlerdir Cumhuriyet Bayramı nedeniyle hemen her yerde karşımıza çıkan bu fotoğraf, Uşak’ın ilk fotoğrafçısı “Foto Kazım” diye bilinen Kazım Özler tarafından 1933 yılında çekilmiş. Hatta bu fotoğrafta Gülse Birsel’in akrabası da var; zaten onun sayesinde biz de bu fotoğrafın hikâyesini öğrenmiştik. Bu fotoğrafın çekildiği fotoğraf makinesi ve basıldığı baskı makinesi, Uşak Kent Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Ayrıca bu müzede Uşak’ın kronolojik tarihi, coğrafyası, kurtuluş mücadelesi, turizm zenginlikleri, doğal güzellikleri, folklorik değerleri, Uşak tarhanası; belgeler, canlandırmalar, görsel sunumlar ve maketlerle anlatılıyor.

Uşak Kent Müzesi

BUGÜN NE GİYSEM?

Bugüne kadar hakkında yazdığım iller gibi Uşak’ın nerede olduğunu bilen de azdır. Hatta hayatında Uşaklı biriyle tanışan da... Her ne kadar Ege kenti olsa da coğrafyası çok benzemeyen ama “İç Ege’nin incisi” olmakla övünen bu il, 373 bin 183 kişiyle Türkiye’de elli ikinci sırada. 1953 yılına kadar Kütahya’nın ilçesiymiş. İl olması ve zamanında Eşme’nin Manisa’dan alınıp Uşak’a verilmesiyle nüfusu biraz artmış ama son yıllarda Türkiye nüfusunun artış hızına paralel düşüş de yaşanmış. İzmir’e de, Antalya’ya da, Eskişehir’e de, Denizli’ye de, Muğla’ya da yakın olunca hafta sonları gidilen bu şehirler, kimilerine taşınmak için de cazip hâle gelmiş.

Yazları sıcak ve kurak, kışları ise iç Anadolu’ya göre daha ılık geçen ve karasal iklimin egemen olduğu şehirde insanların kafasındaki en büyük soru: “Bugün ne giysem?”

Sanmayın ki dertleri, ilin “mecburiyet caddesi” olan İsmetpaşa Caddesi’nde güzel gözükmek. Sabah soğuk bir güne başlayarak kalın giyinen, öğlen tişört giymediğine pişman olup üstünü değiştiren, akşam da hava tarafından kandırılmış hissedip bu kez yanına mont almadığına hayıflananların kenti burası. Bu durum kendi özlü sözlerini yaratmalarına da vesile olmuş: “Ben Uşak’ın güneşine aldanmışım senin gülüşün bana vız gelir.”

BİLİNMEYENLERİN VE İLKLERİN ŞEHRİ

Türkiye’de elektriğin ilk olarak kullanıldığı ve ilk şeker fabrikasının kurulduğu (1926), Osmanlı zamanında var olan on üç sanayi tesisinden üçünün bulunduğu, halılarının birçok ülkenin kilise ve saraylarını süslediği, battaniye üretiminde ülkede birinci sırada ve tesisleşme açısından dünyada ilk sıralarda olan, gazlı bez üretiminin yüzde doksan yedisinin yapıldığı “bilinmeyenlerin şehri”nden bahsediyoruz.

Ulubey Kanyonu

DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK KANYONU

Tabii bilinmeyenleri sadece bunlarla da sınırlı değil, yazımızın başında söyledik; dünyanın ikinci en büyük kanyonu burada. Birincisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona eyaletindeki Büyük Kanyon (Grand Canyon). Adından da anlaşılacağı üzere şehir merkezine otuz kilometre civarı uzaklıktaki Ulubey ilçesinde yer alan kanyon, Ulubey ve Banaz çayları boyunca devam eden bir ana kanyon ve buna bağlanan onlarca büyük yan kanyon bulunuyor. Yükseklik korkusu olanları biraz “ürküten” cam terastan kanyon manzarasını seyredebiliyorsunuz. Kanyonun en büyük sorunu, Uşak Karma-Deri Organize Sanayi Bölgesi’nin kimyasal atıklarının bu derelere atılması. Belediyenin internet sayfasında bu sorunu çözmek için arıtma tesisi projeleri olduğundan bahsediliyor.

KARUN HAZİNESİ

“Önceleri sâlih bir insan olan Kârun, Allâhʼın bir imtihan olarak ihsân ettiği nîmetleri kendinden bilip şımarınca, dayanıp güvendiği hazineleriyle birlikte yerin dibine gömülerek helâk oldu.”

Yeni Akit gazetesi, Karun’un sonunu aynen bu cümlelerle anlatmış. Ama “helak” olmadan önce paraya para, altına altın demeyen (ne dediğini ben de bilmiyorum) Lidyalıların son kralı Kroisos, namı diğer Karun, MÖ altıncı yüzyılda yaşadı. Bu döneme ait ve Uşak’ın yirmi beş kilometre batısında bulunan Güre Kasabası yakınlarındaki tümülüslerden 1960’lı yıllarda çıkarıldı. Hemen ardından ABD’ye kaçırılan ve 1993 yılında uzun bir hukukî süreç sonucunda geri alınan eserler, bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi olarak da anılıyor. Hazinenin ele geçirilen kısmında yaklaşık 450 parça bulunuyor. Üşenmeyip Uşak Arkeoloji Müzesi’ne giden bu parıltılı hazineyi kendi gözleriyle görebilir. Çıkan haberlere göre yer; sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunurken sadece yüzde onu sergileniyor. Hazinenin ise sadece 300 parçası...

Uşak Arkeoloji Müzesi

Benimle yaşıt Atatürk ve Etnografya Müzesi’nde ise yöresel etnografik malzemeler, eski silahlar, giysiler, takılar ve diğer eserler sergileniyor. Üst katında aynalar, sehpalar, koltuklar, Atatürk’e ait yatak odası ve yine Atatürk’e ait giysiler bulunuyor.

KANATLI DENİZATI BROŞU’NUN BAŞINA GELENLER!

Neyse benim size anlatmak istediğim bir hikâye var: Bu hazinenin en önemli parçalarından biri sayılan Kanatlı Denizatı Broşu (hippokampos), 2006 yılında sahtesiyle değiştirilmiş. Olayların örgüsü film senaryolarına taş çıkartır ama polisiye değil de iyi bir kara komedi filmi konusu da olabilir.

Kanatlı Denizatı Broşu

Yıl 2006... Bir ihbar sonucu, altın broşun çalınarak yerine sahtesinin konulduğu ihbarı gelir bakanlığa. Hatta olayın ortaya çıkmasından bir süre önce gece hayatı yüzünden sorunlar yaşayan, kumar borcu nedeniyle birtakım mafyatik bağlantılı kişilerce tehdit edilen müze müdürü Kazım Akbıyıkoğlu da olayın içindedir. Çözüm broşu satmaktadır! İstanbul Kapalıçarşı’nın yolu tutulur ve bir buçuk milyon dolara alıcı aranır ama bulunamaz. Eser, müzeye geri gelir. On beş gün sonra bir alıcı çıkar ve eser tekrar İstanbul’a götürülür. Otel odasında alıcılar “Eserin gerçek olup olmadığını göstereceğiz, bekleyin” der ve eser de alıcılar da sırra kadem basar. Ta ki 2012’ye kadar... Almanya’da ortaya çıkan broş, Interpol aracılığı ile Türkiye’ye iade edilir. Eser, kendisini ziyarete gelenlere iki bin beş yüz yıllık hikâyesini fısıldıyor mu bilemiyoruz ama müdür Akbıyıkoğlu’nun on sekiz yıl hapis cezası aldığını belirtip Uşak gezimize devam edelim.

Cılandıras Köprüsü
CILANDIRAS KÖPRÜSÜ

Karahallı ilçesindeki Banaz Çayı üzerinde yer alan ve Frigyalılar döneminden kalma tarihî Cılandıras Köprüsü, yaklaşık 2 bin 500 yıl önce yapılmış. Köprünün iki ucu, dağ kayalarının yarı beli üzerine oturmuş; uzunluğu 24, derinliği 17, eni 1,75 metre. Kemeri kasnak biçimindeki taş köprünün kilit taşlarından birinin oynaması üzerine son yıllarda beton ile tamir edilerek orijinalliğini yitirmiş. Köprünün yanından Banaz Çayı’na dökülen su ise Karahallı Elektrik Santrali’nden boşaltılan beton bir kanal ile buraya getirilen su.

Blaundos Antik Kenti
BLAUNDOS ANTİK KENTİ

İl merkezine kırk kilometre mesafede yer alan Ulubey ilçesinin Sülümenli köyünde yer alan Blaundos Antik Kenti, birinci derece sit alanı. Büyük İskender’in Anadolu Seferleri’nden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulan kent, üç tarafı oldukça derin ve dik vadiler ile çevrili bir yarımada benzeri bir yer üzerinde yer alıyor. Sadece kuzeydeki kapı ile girilen kentin önemli yapıları arasında kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarları bulunuyor.

Lidya Kral Yolu üzerindeki “Akmonia”, Hristiyanlığın kayıp mezhebi Montanizmin ortaya çıktığı ve Frigya bölgesinde bulunan Pepouza; Roma Dönemi’nin on iki önemli şehrinden biri olan Sebaste, şehrin diğer antik kentleri.

Taşyaran Vadisi
TAŞYARAN VADİSİ

Uşak merkeze kırk beş kilometre uzaklıktaki Taşyaran Vadisi, su, rüzgâr ve tektonik hareketler sonucu oluşmuş muhteşem bir yer. Deprem faylarıyla açılmış vadinin çatlak sistemlerine giren su, güçlü akıntılar ve taşıdığı çakıl taşlarıyla adeta bir değirmen gibi öğütmüş ve binlerce yılda böyle olağanüstü şekiller yaratmış. Kış döneminde vadi güneş almadığından akarsu buz tutarken Taşyaran Vadisi Tabiat Parkı’nda piknik alanları, seyir terası, gözlem kulesi, tuvaletler, kamelyalar, büfe ve çay kahve içebileceğiniz yer bulunuyor. Vadi, yaklaşık 2 bin 500 metre uzunluğunda bir yürüyüş güzergâhına sahip. Vadiyi kaplayan ve zeminden başlayarak farklı renklere bürünen kayaların oluşturduğu kanyondaki küçük göletlerin birçoğunun içi suyun getirdiği çakıllarla dolu. Bir de ziyaretçilerinin çöpleriyle!

Uşak Belediyesi Dokur Evi Geleneksel El Sanatları Halıcılık Merkezi
DOKUR EVİ

Uşak Belediyesi tarafından orijinal malzemeleri korunarak; çürümeye yüz tutmuş, deforme olmuş, özelliğini kaybetmiş yapı elemanları değiştirilerek restorasyonu tamamlanan Dokur Evi, “Uşak Belediyesi Dokur Evi Geleneksel El Sanatları Halıcılık Merkezi” adıyla 2010 yılında faaliyete başlamış. Kırk adet halı tezgâhının bulunduğu mekânda, kadınlar gün boyu halı dokurken bu işin meraklıları için kurslar da düzenleniyor. Dokur Evi’nin binası aynı zamanda tipik bir dış sofalı Uşak evi örneği.

Tepedelen Çamı

Bu evin benzeri iki katlı tarihî Uşak Evleri, Aybey, Karaağaç, Kurtuluş ve Işık mahallelerinde koruma altına alınmış durumda. Rengarenk bu evleri gezdikten sonra merkezdeki turunuzu Uşak’ın en önemli heykeli ve buluşma noktası olan Atatürk ve Kurtuluş Anıtı’nda noktalayabilirsiniz. “Yok, ben merkez sevmiyorum, doğaya doymadım” diyorsanız da Banaz ilçesinin Bahadır köyüne gidip Tepedelen Çamı’nı görebilirsiniz. Boyu 11, çapı 3.05, çevresi 9.60 ve rakımı 1.870 metre olan ağacın yaşı 500 ila 1000 yıl arası, kapladığı alan 380 metrekare. Anıt ağacın gövdesini yedi kişinin kollarıyla sarabildiğine dair gerekli ya da gereksiz olduğuna karar veremediğim bilgiye ek olarak ilin en meşhur yemeğinin tarhana olduğunu söyleyeyim.

Son olarak da Uşak ağzından kendi seçtiğim birkaç kelimenin ne anlama geldiğini yazayım ki giderseniz işinize yarasın:

Acıg: Birazcık

Cice: Abla

Cıbıl: Fakir

Çilte: Minder

Deze: Teyze

Gali: Artık

Germe: Yüksek

Gınık: Beleş

Hadendi: Tez çabuk

Hangırda: Nerede

Hoz: Yabancı

Keri: Sonra

Kırkışmak: Yarışmak

Lapbada: Aniden

Nacap: Nasıl

Nenecen: Boşver

Not: Fotoğraflar, Uşak Müze Müdürlüğü, Uşak Belediyesi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden alınmıştır.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.