Umutsuz, kaygılı, soğukkanlı!
Erdoğan ‘açıkça umutsuzluk’tan, Bakırhan, ‘kaygı ve tedirginlik’ten söz ederken bu adsız süreç nereye gider? Üstelik işaretler ve açıklamalar Bahçeli’nin ilk konuşmasının ardından ortaya çıkan hava içerisinde beklendiği gibi bir ‘hızlı’ ilerlemenin olmayacağını tekrar tekrar mimliyor.
Adı konmamış/konamamış yeni süreçte 2. ay geride kaldı. Ne olduğuna ve ne olacağına dair değerlendirmelerin içeriğini doğal olarak bu süre boyunca yaşanan, kayyım atamaları ve eş zamanlı gerçekleşen gözaltılar belirledi. Bahçeli’nin grup konuşmalarıyla yükselen beklentiler Erdoğan’ın ‘konuşmamalarıyla’ donup kaldı! Ta ki bitirmekte olduğumuz haftaya kadar. Partisinin meclis grubunun 27 Kasım günü yaptığı toplantıda Erdoğan bu kez meseleye dair şimdiye kadarki en ‘açık’ cümleleri kurarak konuştu. 2 aydır Bahçeli’ye verdiği desteği ve Cumhur İttifakı’nın gücünü tekrarlarken, teğmenler ve kreş tartışmaları ile belediyelerin borçları üzerinden şekillenen konuşmasını ‘el artırıyorum sorumsuzluğu’ diye nitelendirdiği, Özgür Özel’in o çok konuşulan ‘devlet vaadi’ sözlerine yüklenerek bağladı. Ve nihayet asıl meseleye geldi. Geldi ama, “Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor” diyerek devam etti!
*
Erdoğan’ın konuşmasından beş gün önce Ankara Temsilcimiz Nergis Demirkaya ve parlamento muhabirimiz Ceren Bayar’la birlikte görüştüğümüz DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın sürece dair her cümlesinde hissedilen ‘temkinlilik’ de Erdoğan’ınkine benzer düzeydeydi. "Bir buçuk ayda sebep duymadık, hepimiz sonucuz. Kürt sorunu nedir, durduk yere mi çıktı? Sonuçlarıyla başlayan bir tartışma insanı kaygılandırıyor, tedirgin ediyor" diyordu DEM lideri.
Erdoğan ‘açıkça umutsuzluk’tan, Bakırhan, ‘kaygı ve tedirginlik’ten söz ederken bu adsız süreç nereye gider?
*
Peki umutsuzluk ve kaygının muhatabı tam olarak neresi? Orada gözler baştan beri olduğu gibi sınır dışına çevriliyor. ‘Aralıksız devam ettiği’ açıklanan bombardıman ve suikastların yanında şimdi Halep’te yeni bir durum ortaya çıkıyor. Bu kadarla kalır mı? Belli ki baştan itibaren olduğu gibi bir barış ihtimalinden konuşulmaya çalışılan her an, gözler sınır ötesindeki çatışmalarda olacak. İçerdeyse herhalde en zoru bu durumu soğukkanlı olarak devam ettirebilmek... Üstelik işaretler ve açıklamalar Bahçeli’nin ilk konuşmasının ardından ortaya çıkan hava içerisinde beklendiği gibi bir ‘hızlı’ ilerlemenin olmayacağını tekrar tekrar mimliyor. Bu durum, soğukkanlılığın sık sık ‘çelik irade’ seviyesine çıkıp çıkamadığını da test edecek. Bahçeli ve Erdoğan’ın oturdukları koltukların ‘gereğine uygun’ roller oynamaları doğal belki. Ancak ‘lider partisi’ durumundaki partileri de bu iki ismin üstlendikleri rollere uygun pozisyonlarda durabilecekler mi? Özellikle de birbirlerine karşı…
*
Ya bundan sonrası? Şimdi gözler baştan beri adı ortada olan ancak Ömer Öcalan görüşmesinde söylediklerinin sınırlı aktarımları dışında konuşmamış Abdullah Öcalan’a dönecek. Bahçeli’nin baştan beri yaptığı çağrının nihayet bir karşılığı alınmış olacak böylece. Bundan sonrası ise o karşılığın içerisinde bir yeni ‘çağrı’ olup olmayacağı. Ve tabii nasıl karşılık göreceği…
Serdar Ortaç’ın bitmeyen pişmanlığı: Kaç kere tövbe eder… 13 Kasım 2024
Bahçeli sözlüğü: Öcalan, Ahmet Türk, DEM, CHP, Erdoğan, İYİ Parti... 06 Kasım 2024
Süreçte zaman kayması: İktidarın planı ortaya çıktı! 04 Kasım 2024
Bahçeli açılımının sırrı ortaya çıktı! 30 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI