Ukrayna savaşı bir yılını doldurdu, Çin de topa girdi

Çin için öncelik kendi “yüzyıl hedeflerine” ulaşmak ve Tayvan’la bütünleşmek. Çin tarafsız görünme gayreti içinde de olsa Rusya’yı kolluyor, girdiği bataklıktan onurlu bir çıkış fırsatı sunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Ukrayna’da savaş birinci yılını doldurdu. Türkiye’de deprem felaketinin üçüncü haftasında cenazelerin bir bölümü hâlâ enkaz altından çıkarılamamışken, depremzedelerin barınma, ısınma ve hijyen gibi acil sorunlarına, resmi kurumların basiretsizliği ve iktidarın kutuplaştırıcı tavrı nedeniyle bir türlü çözüm bulunulamamışken, kamuoyunun Ukrayna savaşıyla ilgilenecek hali yok. Ama kapı komşumuz Ukrayna’da olan bitenler önemli. Dünya’da gözler son birkaç gündür Türkiye ve Suriye’deki deprem felaketinden, Ukrayna’ya kaydı.

Askeri kayıpları bir yana bırakırsak, Ukrayna’da bir yılda savaşta yaşamını yitiren sivillerin sayısı 7-8 bin olarak tahmin ediliyor. Maraş merkezli depremlerde ise saniyeler içinde kaybettiğimiz her yaştan insan sayısı resmi açıklamalara göre şimdiden 44 bini geçti. Savaştaki Ukrayna devleti ve halkı bize nazaran çok daha örgütlü ve hazırlıklı görünüm veriyor. Savaş bittikten sonra uluslararası toplumun da yardımıyla Ukrayna’nın hızlı bir şekilde ayaklarının üzerinde doğrulma şansı bizden yüksek.

RUSYA’NIN DOSTU YOK

Ukrayna’da savaşın nasıl ve ne zaman biteceği dünyanın geleceğini ve güçler dengesini önemli ölçüde etkileyecek. Savaşın birinci yıldönümünde yapılan BM oylaması işgalci Rusya’nın uluslararası desteğinin olmadığını bir kez daha teyit etti. Rusya’yı kınayan ve işgal ettiği Ukrayna topraklarından çekilmesini isteyen karar tasarına Türkiye dahil 141 ülke olumlu oy verdi. 32 ülke çekimser kalırken, sadece 7 ülke Rusya lehinde oy kullandı. Çekimserler arasında Çin, Hindistan, Orta-Asya Türki Cumhuriyetleri ve İran yer alırken, Beyaz Rusya, Kuzey Kore, Suriye, Nikaragua, Mali ve Eritre, Rusya’yı destekledi.

Batıdan gelen açıklamalar, BM kararında olduğu gibi Rusya’nın saldırıya bir an önce son vermesi ve işgal ettiği topraklardan çekilmesi yönünde. Bu konuda en ileri pozisyonu alanlar ABD, İngiltere ve AB ülkeleri. Eski bir savcı olan ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada, toplanan kanıtlara göre Rusya’nın Ukrayna’da insanlığa karşı ağır suçlar işlediğinin sabit olduğunu vurgulayarak, bu suçların faillerinin uluslararası yargı önünde hesap vereceklerini söyledi. Bu sözlerin birinci muhatabı kuşkusuz Putin. Putin günün sonunda yargılanabilir mi bilinmez ama ok yaydan çıktı bir kere. Putin’in bu saatten sonra artık batıda muhatap alınması ihtimali kalmadı.

PUTİN BEKA DERDİNDE

Putin ise, savaşın yıldönümünde kendini ülkesinin “bekası” için mücadele eden, onun yüksek çıkarlarını koruyan lider olarak satma gayreti içinde. Ancak asıl derdi kendi bekası. Belli ki ülkedeki tüm sansüre rağmen Putin’e ilişkin olumlu algı kamuoyunda erozyona uğruyor. Putin, üst düzey askeri ve sivil yetkililerin karşısında yaptığı iki saatlik konuşmada (despotlar nedense lafı bir türlü kısa tutamıyorlar), saldırıya uğrayanın asıl Rusya olduğunu, Rus “özel askeri operasyonunun” saldırıyı önleme gayesiyle gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Savaş sözünü ağzına alamayan Putin,“özel askeri operasyonun” başlangıçta güdülen Ukrayna’nın tümünü ele geçirme hedefinden, bunun niye gerçekleşmediğinden, Rusya’nın yüksek kayıplarından hiç bahsetmedi. Putin’in konuşmasının dış dünyayı ilgilendiren en önemli bölümü yeni START nükleer silahsızlanma (başlık ve füze sayılarının kısıtlanması) anlaşmasına Rusya’nın katılımının askıya alındığını açıklaması oldu. Putin dikkatli bir dil kullanarak, Rusya’nın anlaşmadan ayrıldığını değil, katılımı askıya aldığını belirtti ama ikisi arasında pratikte bir fark yok. Putin bir yıldır süren çatışmalar boyunca da nükleer silah seçeneğini hatırlatarak zaten bol bol korku yaratıyordu. Bu kez son açıklama tuz biber ekti. Putin’in tavrından sonra dünyanın daha da tehlikeli bir yer haline geldiği kuşkusuz. 

Putin 24 Şubat 2022’de ordularına Ukrayna’ya kuzeyden (Beyaz Rusya), doğudan ve güneyden (Karadeniz) saldırı emrini verirken, aklında kısa sürecek askeri bir harekat vardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Donbas bölgesinde kısmen işgal gerçekleşti ama ne Kyiv düştü, ne de Ukrayna’da hükümet devrildi. Buna karşılık Ukrayna ordusu kendinden beklenmeyen bir direniş göstererek Kyiv civarındaki ve kuzey-doğudaki Rus güçlerini ağır bir hezimete uğratarak geri püskürttü. Gerçekleşeceği söylenen yeni Rus ileri harekatı ise bir türlü gerçekleşmiyor. Ordu birliklerinin kısmi seferlerlikle, Wagner paramiliter unsurlarıyla, Çeçen silahlı gruplarıyla ve cezaevlerinden çıkarılıp üniforma giydirilen katil ve hırsızlarla takviye edilmesi yetmiyor. 

Yeni çar Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olabilir. Rusya gibi sansür ve baskının egemen olduğu bir ülkede sağlıklı haber ve bilgiye ulaşmak çok güç olsa da, ordunun üst kademelerinin başıbozuk gruplara operasyonlarda sorumluluk verilmesinden derin bir rahatsızlık duyduğu sır değil. Benzer bir memnuniyetsizlik ekonomik ambargolar ve diğer kısıtlamalar nedeniyle çıkarları olumsuz yönde etkilenen oligarklar arasında da mevcut. Sivil halk arasında da Putin’in desteği düşüyor. Binlerce Rus genci askere alınmamak için ülkeyi terk ediyor. Bunu en somut şekilde Türkiye’de görmek mümkün. Biden genç Rusların sadece askerlik nedeniyle değil, asıl kendilerine bir gelecek göremedikleri için ülkelerini terk ettiklerini ileri sürdü. Benzetmek gibi olmasın, aynı bizdeki durum. 

BİDEN VE WANG Yİ ZİYARETLERİ

Ukrayna saldırısının yıldönümünde Kyiv ve Moskova’ya iki önemli üst düzey ziyaret gerçekleşti: ABD Başkanı Biden ve Çin’in en yüksek diplomasi yetkilisi Wang Yi. Biden saldırının yıldönümünden hemen önce Kyiv’e beklenmedik bir ziyarette bulunarak ülkesinin Ukrayna’ya verdiği desteği sembolik bir şekilde yineledi. Ukrayna’yı Rusya karşısında yalnız bırakmayacaklarını belirten Biden, 50 milyar dolara yaklaşan Ukrayna’ya yapılan yardımların üstüne, uzun menzilli silahları da kapsayan 500 milyon dolarlık yeni bir askeri yardım paketi açıkladı. ABD son olarak Ukrayna’ya Abrams tankları gönderme taahhüdünde bulunmuştu. Bu yeni yardım paketinin içinde Zelensky’nin talep ettiği F-16 uçakları bulunmuyor ama, savaşın uzaması durumunda Biden’ın direncinin kırılıp bunların da verilmesi ihtimal dışı değil.

Çinli temsilci Wang Yi ise 22 Şubat’ta Moskova’yı ziyaret ettiğinde hem Putin hem Lavrov’la görüştü. Son balon krizi nedeniyle iyice gerilen ABD-Çin ilişkileri zemininde gerçekleşen bu ziyaret, ABD’nin Çin’e yönelik kuşkularının iyice artmasına neden oldu. Dışişleri Bakanı Blinken Çin’e, Rusya’ya silah vermeme yönünde sert uyarılarda bulundu. Ancak Wang Yi’nin ziyaretinin silah yardımı amacıyla değil, bir barış planı temasları çerçevesinde yapıldığını düşünmek daha doğru olur. Wang Yi’nin Rusya ziyareti öncesi bir barış planı sunmak amacıyla Avrupa’da temaslar yaptığı biliniyordu. Wang Yi daha önce Almanya, Fransa, İtalya ve Macaristan’da bu ülkelerin Dışişleri Bakanlarıyla görüşmüştü. Söz konusu ülkelerin seçimi ilginç. Zira bunlar Batı İttifakı içinde olmakla beraber Rusya’ya daha hoşgörülü yaklaşan ülkeler. Almanya, Fransa ve İtalya’nın tutumu savaş ilerledikçe ve Zelensky’nin dozu artan eleştirilerine maruz kaldıkça, kamuoylarının baskısıyla önemli ölçüde değişti. Buna karşılık AB ve NATO içinde aykırı bir yol izleyen Macaristan hala eski çizgisini koruyor. Basına yansıyan bilgilere doğruysa, Alman, Fransız ve İtalyan muhatapları Wang Yi’yi, planda Rusya’nın saldırı ve işgalini meşrulaştıracak herhangi bir içeriğe yer verilmemesi konusunda uyarmışlar.

ÇİN’İN 'BARIŞ PLANI'

Çin, Wang Yi’nin Avrupa ve Moskova’daki temaslarından sonra, Rusya’nın Ukrayna saldırısının yıl dönümü olan 24 Şubat’ta “Ukrayna Krizi’nin Siyasi Çözümü İçin Çin’in Pozisyonu” başlıklı 12 maddeden oluşan bir tutum kağıdı yayınladı. İlk bakışta biraz “ortaya karışık” ilke ve eylemlerden oluştuğu ve sorunun tüm taraflarını dengeli bir şekilde ilgilendiren unsurlar içerdiği duygusu veren bu öneriler Rusya’da memnuniyet yaratırken, batıda soğuk karşılandı.

Belgenin hazırlığında Ukrayna’nın görüşlerinin alınıp alınmadığı belli değil. Yüksek bir ihtimalle alınmamış olmalı. Buna rağmen Zelensky Çin lideri Xi Jinping’le bu konuyu görüşmek istediğini açıkladı. Belgenin diğer bir eksikliği BM Genel Kurul kararında olduğu gibi, Rusya’dan işgal ettiği Ukrayna topraklarını terk etmesinin istenmemiş olması.

Çin belgesi ilk maddesi tüm ülkelerin egemenlik haklarına saygı gösterilmesini öngörüyor. Burada muhatabın Rusya olduğu açık. Ancak Çin belgesinde Rusya’nın ilhak ettiği Donbas ve Kırım’ın hangi ülkenin egemenlik alanında olduğunu açık bırakmış. Bu tavır elbette Rusya'yı memnun eder. Çin burada çok açık şekilde BM Genel Kurul kararının gerisine düşmüş. İkinci maddede ise soğuk savaş zihniyetinin terk edilmesi çağrısı yapılıyor. Bu kez muhatap ABD ve NATO. Bölgesel güvenliğin askeri blokların genişletilmesi yoluyla sağlanmaması gerektiği, her ülkenin güvenlik endişelerinin göz önünde tutulması icap ettiği vurgulanıyor. Bunlar baştan itibaren Rusya’nın pozisyonuydu. Üçüncü madde çatışmaların durdurulması hakkında. Burada tüm taraflara ateşi körüklememe çağrısı yapılıyor ve Rusya ve Ukrayna’dan diyalog içine girmeleri isteniyor. Burada da esas muhatap Batı. Rus silahlı kuvvetlerinden işgal ettiği toprakları boşaltması istenmedikçe, yapılan her diyalog çağrısı Rusya lehindeki mevcut statükoyu meşrulaştırmış olacak. Dördüncü madde barış görüşmelerine yeniden başlanması başlığını taşıyor. Geçmişte taraflar arasında sadece Türkiye ve Beyaz Rusya’nın ev sahipliği ve kolaylaştırıcılığında kısmi ateşkes müzakereleri yapılmış olduğundan bu başlık pek isabetli olmamış. Barış görüşmeleri için tarafların tutumları birbirinden hayli uzak. İşgalle ilgili yukarıdaki hususları da akılda tutmak gerekir. Ancak yine de barış görüşmelerine vurgu yapılması olumlu sayılmalı. İnsani krize çözüm bulunması başlıklı beşinci madde ortada bir insani kriz olduğunu teyit etmesi bakımından olumlu ama bu sorunu kimin yarattığının belirtilmemesi nedeniyle tarafgir bir anlayışı yansıtıyor. Üstelik dünya devleti Çin’in bir yıldır insani kriz karşısında hangi yardım ve katkıları sunduğu da sorgulanmaya muhtaç. Sivillerin ve savaş tutuklularının korunması başlıklı altıncı madde için de aynı hususlar geçerli. Nükleer enerji santrallerinin korunması başlıklı yedinci madde'de hedef Rusya. Çin nükleer bir felaketten haklı olarak endişe ediyor ve Rusya’nın bu santrallere saldırılarını durdurmasını istiyor.  Stratejik risklerin azaltılması başlıklı sekizinci madde yine Rusya’yı hedef alıyor. Çin baştan itibaren savaşın nükleer boyut kazanmasından endişe ediyor. Keşke Çin savaşın başında bu konuda gereken müdahalelerde bulunabilseydi. Tahıl ihracatının kolaylaştırılması başlıklı dokuzuncu madde olumlu olmakla beraber, bu Çin’in müdahalesini gerektirmeyen, esasen yürüyen bir konu. Bu alanda başat roldeki ülke Türkiye. Tek taraflı yaptırımlara son verilmesi başlıklı onuncu madde batıyı muhatap alan, Rusya’nın ve dolaylı olarak Çin’in çıkarlarını kollayan bir madde. Rusya saldırıları sona erdirmeden bunun batıda olumlu karşılanması olası değil. Sanayi ve tedarik zincirlerinin korunması başlıklı onbirinci madde konusunda da yukarıdaki hususlar geçerli. Çatışma sonrası (Ukrayna’nın) yeniden inşasının desteklenmesi başlıklı onikinci madde altında Çin'in bu konuda sorumluluk üstlenmeye hazır olduğu belirtilmiş. Bu madde bende nedense deprem sonrası felaketten rant devşirme arayışındaki müteahhitleri çağrıştırdı.

ÇİN NEDEN BİR YIL SONRA TOPA GİRME GEREKSİNİMİ DUYDU?

Burada herhalde öncelikli kaygı, bir dünya devleti iddiasında olan Çin’in artık elini taşın altına sokmadan “tarafsız” statüsünü daha fazla sürdüremeyeceğini anlamış olması. Aynı zamanda işlerin Rusya aleyhine gelişme endişesi de Çin’i insiyatif almaya yöneltmiş olmalı. Rusya’nın kaybedeceği veya hırpalanarak çıkacağı her seçenekte Çin de kaybedecek. Bu yüzden Rusya’ya girdiği bataklıktan onurlu bir çıkış fırsatı sunuyor. Bunu yaparken kendisinin de içine çekileceği bir tehlikeli gidişatı durdurmak istediği de kuşkusuz. Nükleer bir savaş Çin’in arzu edebileceği bir sonuç değil. Çin için öncelik kendi “yüzyıl hedeflerine” ulaşmak ve Tayvan’la bütünleşmek. Çin planı her ne kadar tarafsız görünme gayreti içinde de olsa Rusya’yı kolluyor. Putin bu yüzden memnun. Çin planının Batıda alıcı bulması pek olası olmasa da, çatışmaların durdurulması ve barış müzakerelerine başlanılmasının öngörülmesi ve nükleer silah kullanma tehlikesine karşı tavır alınması yönleriyle Çin planı olumlu karşılanmalı. Bu pilav daha çok su kaldırır. Çinlilerin pilava katkı sunmaları her şeye rağmen iyi olmuş.