YAZARLAR

Ukrayna Savaşı-2: Putin ve Biden’ın reytingi ve nükleer savaş tehlikesi

Rusya lideri Putin son zamanlarda sık sık sahip oldukları nükleer silahlardan söz ediyor. Dünyada yaşamı tümüyle yok edebilecek kadar nükleer silah varken, bu risk göze alınabilir mi? Maalesef evet. “Sınırlı nükleer silah kullanımı” uzun süredir gündemde olan bir mesele.

Son dönemde bütün dünya Rusya’yı ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’i konuşuyor. Hemen herkes onun “güçlü lider” olduğu konusunda hemfikir. Ancak bu güç ve son hamlesi yani Ukrayna savaşı Putin’i nereye götürecek, bu konuda görüşler farklı.

Bir yanda Rus liderin her bir stratejik kararıyla ileri adımlar attığını, bu arada Çeçenistan’dan Gürcistan’a, Kırım’dan Suriye’ye kadar girdiği hiçbir savaşta yenilmediğini söyleyenler var. Onlara göre şimdi Ukrayna savaşı da Putin’in gücüne güç katacak ve yalnızca Kiev yönetimi değil, bir bütün olarak Batı, Kremlin’in önünde diz çökecek.

Diğer yanda Ukrayna savaşının trajik bir hata olduğunu, Rusya’yı hem ekonomik hem de siyasi-diplomatik bakımdan çok zayıflatacağını, ülkenin imajına ciddi darbe indireceğini, dahası belki de iç politik dengeleri sarsarak Putin’in iktidarını kaybetmesi yolunda bir rüzgâr oluşturacağını savunanlar da var.

Kimin tahmininin doğru çıkacağını zaman gösterecek. Belki de gelecek, bu öngörülerin arasında veya dışında bir yerlerde seyredebilir.

Ama savaşın ilk haftası dolmadan Rus silahlı güçlerinin Ukrayna karşısındaki bariz üstünlüğüne rağmen kısa sürede zafer kazanamadığını, bu durumun Batı’yı Rusya karşısında harekete geçmek için cesaretlendirdiğini, tüm bunların da Rus lideri kızdırdığını görüyoruz.

Putin geçenlerde Ukrayna silahlı kuvvetleri yönetimine ilginç bir çağrı yaptı ve Rus birliklerinin düzenli ordularla değil, daha çok “milliyetçi, neonazi ve uyuşturucu bağımlıları ile savaştığını” söyleyerek “iktidarı elinize alın, belli ki sizinle daha kolay anlaşabiliriz” dedi. Bunun bir “darbe” çağrışımı yaptığını vurgulayan Eho Moskvı Radyosu Genel Yayın Yönetmeni Aleksey Venediktov, “Ne oldu, biz kendimize Ukrayna’da 1973 Şili’sindeki gibi bir General Pinochet mi arıyoruz?” diye eleştirdi.

PUTİN İLE BİDEN ARASINDA GİZLİ ANLAŞMA MI YAPILDI?

Birkaç gün önce Moskovskaya Gazeta’da Kremlin’e yakın siyasi analistlerden Sergey Markov’un bir iddiasına yer verildi. Buna göre Rusya’nın Ukrayna müdahalesi, Rus ve Amerikan liderleri Putin ve Biden arasında yapılan gizli bir anlaşmaya göre planlandı, hatta senaryonun yazarı da CIA’nın başındaki William Burns.

İddiayı aktaran gazete, 1997 yapımı ve başrollerinde Dustin Hoffman ve Robert De Niro’nun oynadığı Başkanın Adamları (Wag The Dog) filmini hatırlatıyor. Orada zor durumda olan Amerikan Başkanı’nın yeniden seçilebilmesi için “uzak ve önemsiz” bir ülkede (Arnavutluk’ta) kurgusal bir savaş çıkarıldığına işaret edilerek, günümüzde Ukrayna’nın da ABD için aynı derecede “uzak ve önemsiz” olduğu ima ediliyor.

Peki, burada Biden’ın amacı ne olabilir? Son zamanlarda işleri çok iyi gitmeyen Amerikan Başkan, Ukrayna’da önce iyice tırmandırılıp sonra Rus muhatabı ile anlaşarak bitirilecek savaş sayesinde popülaritesini arttıracak, hatta Nobel ödülü alacak. Bu sayede Demokrat Parti, Kongre ve Senato’da üstünlüğü ele geçirecek. Ve nihayet, Biden 2024 yılında yeniden seçilecek.

Biden “Ukrayna krizi sayesinde” reytingini yükseltirken elbette Putin’in eli de armut toplamayacak, o da konumunu sağlamlaştıracak ve aynı yıl (2024) bir kez daha başkanlık seçimlerini kazanacak.

İddia abartılı gelebilir. Ama birlikleri Afganistan’dan çekilirken hissedilir derecede puan kaybeden ve aslında tüm dikkatini Çin’le mücadele üzerinde yoğunlaştırmaya hazırlanan Biden’ın, şimdi patlak veren Ukrayna krizi sayesinde “Batı Bloku’nu ve NATO’yu kısa sürede konsolide eden güçlü lider” olma fırsatına kavuştuğu yorumlarına dikkat çekmek isterim.

ABD Başkanı’nın Ukrayna savaşına giden yolda, kimilerine göre sürekli olarak Rusya’yı askerî müdahaleye kışkırtır ve durmadan bunun başlayacağı tarihi tahmin eder tavrı, dahası savaşın patlak vermesi karşısında Avrupa’dan farklı olarak fazla sert tepki göstermemesi de bu görüşü pekiştiriyor.

Bu varsayımlar doğru veya değil, şimdi bunu bir yana bırakalım ve Ukrayna savaşı ile birlikte uluslararası güvenliğe ve barışa yönelik fiili tehlikelerin çoğaldığına dikkat çekelim.

ELLER NÜKLEER DÜĞMEYE NE ZAMAN UZANABİLİR?

Ukrayna savaşına bir anda değil, adım adım gelindi (dünkü yazımda buna değinmiştim).

Rusya yönetimi son dönemde her zamankinden daha cesur, hatta tehditkâr bir dille konuşmaya başladı. Putin Ukrayna’ya savaş açarken Batı’yı kast ederek gergin bir yüz ifadesiyle şöyle dedi:

“Eğer birilerinin olaylara müdahale etme isteği doğarsa şunu söyleyeyim: Kim bizi engellemeye çalışırsa, özellikle de ülkemize ve halkımıza yönelik bir tehdit oluşturursa, Rusya’nın bunun cevabını hiç bekletmeden vereceğini bilmelidir. Üstelik bu öylesine sonuçlara yol açacak bir cevap olacaktır ki, tarihiniz boyunca böyle bir şey yaşamadınız! Biz her şeye hazırız. Umarım bu sözlerim iyi anlaşılır.”

Rusya son dönemde sık sık en büyük tehdit unsurunu ve gücünü hatırlatıp duruyor: Nükleer silahlar. Dün de bir taraftan bu aşamada sonuç vermesi pek beklenmeyen Rusya-Ukrayna barış görüşmeleri devam ederken ve Ukrayna’daki savaş sürerken, aynı zamanda Batılı devletlerden Kiev’e yönelik destek açıklamaları ve adımları giderek daha sık gündeme gelirken, Moskova bir kez daha nükleer silah kozunu hatırlattı.

Rus liderin, Savunma Bakanı’na ve Genelkurmay Başkanı’na silahlı kuvvetlerin elindeki “caydırıcı güçler” için “özel savaş durumuna geçirilmesi” emrini verdiği duyuruldu. Tercümesi, “Rus nükleer silahları ve hipersonik füzeleri artık alarmda”.
Askerî konularda Rusya’nın önde gelen uzmanlarından biri olan Aleksandr Golts, bunu şöyle yorumladı: “Nükleer silahlar zaten sürekli olarak ‘savaşa hazır’ haldedir, yani burada ‘özel bir duruma geçirilme’ söz konusu olamaz. Burada söylenen şey, Rusya’nın nükleer silah kullanmaya hazır olduğudur.”

Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Dünyada yaşamı tümüyle yok edebilecek kadar nükleer silah varken, bu risk göze alınabilir mi?

Maalesef evet.

“Sınırlı nükleer silah kullanımı” uzun süredir gündemde olan ve hangi durumda, nerede, nasıl kullanılabileceği hakkında hesaplar yapılan bir mesele. Rusya, güçler dengesi açısından -istediği kadar kısa sürede başaramamış olsa da- sonunda mutlaka yeneceği Ukrayna’ya karşı, “dış güçlerin müdahalesiyle zor duruma düşeceğini gördüğü anda” böyle riskli bir adım atabilir. Bu ateşin düşeceği adres, örneğin, Ukrayna, Litvanya, Letonya, Estonya veya Polonya olabilir.

Taktik nükleer silahların hangi durumda kullanılabileceği üzerine birkaç gün önce Moskova kulislerini iyi bilen bir Rus dostumla konuştum. Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları yağmur gibi yağarken ve aynı zamanda Ukrayna’ya destek açısından tarihte görülmedik adımlar hazırlanırken, Kremlin’in hâlâ “biz her şeyi göze aldık” havasında olduğunu vurguladı. Söz gelimi, Rusya’nın SWIFT’ten çıkarılması konusunun epeydir gündemde olduğunu ve Rus devletinin bunu da göğüslemek için hazırlıklar yaptığını belirtti.

Ne var ki Rusya’nın bugünkü özgüveninin en önemli kaynaklarından biri olan 640 milyar doları aşkın değerdeki altın-döviz birikiminin önemli bir bölümünün (muhtemelen yarısının) yurtdışında bulunduğunu hatırlatarak “Batı, Rusya’nın döviz rezervini bloke etme söylemini hayata geçirirse Putin’in tavrı çok sert olabilir” dedi. Ve bu konunun Moskova açısından ne kadar önemli olduğunun, buna karşı atılacak adımın nükleer düğmeye basmak bile olabileceğinin Batılı başkentlerde yeterince anlaşılmadığını ekledi.

Peki, Ukrayna savaşının Rusya’ya maliyeti ne oldu ve ne olabilir? Bu konuyu da bir sonraki yazıda ele alalım.


Hakan Aksay Kimdir?

Leningrad Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. Moskova’da uzun süre Cumhuriyet ve NTV, kısa sürelerle de diğer gazete ve televizyon kanallarının temsilcisi olarak çalıştı. Rusya ve Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda birçok projede yer aldı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi’nin kurucu başkanıydı. Moskova’da uzun yıllar Nâzım Hikmet’i anma etkinliklerinin organizatörlüğünü yaptı. Türkçe ve Rusça dört kitap yazdı. 2009 sonunda Türkiye’ye döndü. 11 yıl T24’te köşe yazarı ve programcı olarak çalıştı. Tele1 ve Artı TV’de programlar yaptı. 8 Kasım 2021 - 16 Mart 2022 tarihleri arasında Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmenliği yaptı.