Türkiye’nin Afrika’da tarımsal faaliyetleri: Hayal mi, gerçek mi?

Tarım uzmanları, Türkiye'nin Afrika topraklarında tarım yapacak olmasını Gazete Duvar'a değerlendirdiler: "Önce kendi arazilerimizi değerlendirelim, sonra ihtiyaç varsa oradaki arazilere geçelim.”

Google Haberlere Abone ol

Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgali, tarımda kendi kendine yeterlilik ve gıda ürünlerindeki bağımlılık konularını yeniden gündeme getirirken Türkiye dahil birçok ülkenin de tarım ürünleri temini konusundaki kırılganlığını bir kez daha gözler önüne serdi. 

Bu ortamda Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin Türkiye’de tarımda yaşanan sorunların çözümü olarak Afrika’nın güneyindeki bakir tarım alanlarında üretim yapılacağı şeklindeki açıklaması ise, gıda güvenliği ve tarım uzmanları tarafından farklı değerlendirmelere konu oldu.

SUDAN VE NİJER’DE GİRİŞİMLER

Türkiye şu ana kadar devlet eliyle Afrika’da toprak kiralayarak Sudan ve Nijer’de tarımsal üretim yapma girişiminde bulundu. Bu girişimler ise, 2013 yılında başladı.

Türkiye, Sudan ile 2014 yılında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla bu ülkede arazi kiralayarak, hayvancılık da dahil olmak üzere tarım ürünü yetiştirilmesine yönelik bir işbirliği anlaşması yapmış, 2015 yılında da bir protokol imzalamıştı. Ancak ülkede yaşanan iç karışıklık sonucunda bu protokolün gerekleri hayata geçirilememişti.

Sudan ile varılan bu anlaşma çerçevesinde 2018 yılında Türk-Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketi kuruldu ve bu şirket Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) bağlı bir ortaklık oldu. Ancak akabinde Sudan’da yaşanan darbe, bu şirketin 99 yıllığına kiralanan arazideki faaliyetlerini başlamadan durdurdu.

Uzmanların bir kısmı, Türkiye’de tarım sorunlarının çözüm yerinin yine Türkiye toprakları olduğunu, girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve ülkedeki çiftçilere destek verilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

Ziraat mühendisi ve İYİ Parti Tarım ve Kırsal Kalkınmadan sorumlu başkan yardımcısı Ergin Kahveci, bu açıklamayı zamansız buluyor.

Gazete Duvar’a konuşan Kahveci, “Gerek kamu sektörünün gerekse özel şirketlerin ve kooperatiflerin de arazi kiralama, farklı yerlerde üretim yapma gibi faaliyetlerde bulunmaları mümkün ve doğal. Buna kategorik olarak karşı durulmaz ama sizin iç koşullarınız bunu belirler. Biz dışarıda üretim yapıp Türkiye’deki insanların gıda güvencesini sağlayacağız demek, içerideki gerçekliklerden kopuk olmak demek” diyor.

'KENDİ ÜLKEMİZDE TARIMI ORGANİZE ETMELİYİZ'

Türkiye’de 4,2 milyon hektarlık tarım arazisinin 2004 yılından sonra tarım dışına çıkarıldığını ve bunun Hollanda’nın yüzölçümünden 2,5 kat daha büyük bir tarım arazisi olduğunu kaydeden Kahveci, “Kendi ülkemizde tarımı organize edemezken, yabancılara açmışken, şeker fabrikalarını özelleştirirken, tohum sektörünün yüzde otuzuna yakın yabancı ortaklıklı yaparken bizim kalkıp da Afrika’da tarım yapmak gibi bir gündemimiz şimdilik olmamalı. Önce kendi arazilerimizi kullanalım, ondan sonra ihtiyaç varsa oradaki arazilere geçelim” diyor ve ekliyor: “Ama özel şirketler bu alanda istediklerini yapabilirler.”

Kahveci ayrıca Sudan’da kiralanan 800 bin dönüm arazinin akıbeti, buraya yem bitkileri ekilip hayvancılıkta kullanılacağına dair projelerin son durumu hakkında da kamuoyuna şeffaf bir bilgilendirme yapılması gerektiğini vurguluyor.

Öte yandan söz konusu bölgede siyasi istikrarsızlığın söz konusu olması da tarım yatırımlarının akıbetini belirsiz kılıyor.

“Bölgenin güvenlik koşullarını bilmeden, iç karışıklıklar olan, demokrasi olmayan bir yerde, hukuksal güvenilirliğin bilinmediği ülkelerde bu tür yatırımların ne kadar sağlıklı olduğunu düşünmek lazım. Slovakya’da, Moldova’da ekim alanları olan iş insanlarımız var. Kamu sektörü açısından ise benzer projeleri bize coğrafi olarak daha yakın olan Gagavuzya’da veya Azerbaycan’da neden yapmıyoruz? Bunun bize uluslararası bir faydası olacak mı?” diye soruyor Kahveci.

NİJER’DEKİ FAALİYETLER

Türkiye’nin Nijer’deki faaliyetleri ise, hayvancılıkta yem açığını kapatmak amacıyla yem bitkileri üretimi amaçlı olarak başladı. Türkiye, söz konusu ülkede 1 milyon hektar alanda tarımsal üretim yapmak üzere özel bir ekiple yoğun çalışmalar yürüttü. Proje kapsamında kamuya ek olarak özel sektörün de yatırım yapması talep ediliyordu.

Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım ise, son kitabı “Yeni Tarım Düzeni: Pandemi – İklim Krizi ve Gıda Egemenliği”nde bir bölümü “Başka ülkelerde tarım yapılmalı mı?” sorunsalına ayırdı.

Gazete Duvar’a konuşan Yıldırım, Nijer’deki yemin Türkiye’ye getirilmesinin çok maliyetli olduğunu söylüyor.

“Güney Afrika’daki bakir alanlara gideceğimize Türkiye’deki bakir alanlarda üretimin desteklenmesi gerekiyor” diyor Yıldırım.

Öte yandan, uzmanların bir diğer dikkat çektiği konu ise, kıtlık yaşanan ülkelerde tarımsal üretim yapmanın etik olmaması.

“Ben herhangi bir ülkenin açlık yaşanan bir ülkede tarımsal üretim yapmasını kabul edilebilir bulmuyorum. Ayrıca bir ürünü bir yerden başka bir yere taşımak, yüksek navlun bedellerini üstlenmek kolay değil. Başka ülkeler, kendi toprakları yok diye gidip orada üretim yapıyorlar. Bizim toprağımız var, çiftçilerimiz var” diyor Yıldırım.

ALTERNATİF ÇÖZÜMLER: AYÇİÇEĞİ EKİMİ, ACİLEN!

Peki Afrika’da üretime alternatif olarak topraklarımızda yakın dönemde nasıl önlemler alınabilir?

Yıldırım, “Nisan ayı ayçiçeği ekiminin yapılacağı dönem. Ayçiçeğine verdiğimiz elli kuruşluk desteği üç lira yapacağız desek hemen yaparlar. Ayçiçeği üretimine şimdiden gübre, mazot desteği, prim desteği verilmesi, üretimin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor” diyor.

Salı günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarımsal sulama tesislerinin tamamlanması, güneş enerjisi için destek verilmesi ve Hazine destekli kredilerin üst limitinin artırılması doğrultusunda çiftçiye üç müjde vermişti.

Ancak, tarım uzmanı Yıldırım’a göre, bu önlemler tek başına tarımsal üretimi artırmaya yetmez.

“Sulama yatırımları 20 yıldır tamamlanmamış, bunun gerçekleşmesi ciddi zaman alır. Güneş enerjisi yatırımlarının desteklenmesi ve çiftçinin bundan yararlanıp tarımsal sulama yapması da dünden yarına gerçekleşecek bir proje değil. Çiftçinin kredi limitinin artırılması da kısa vadede yararlı değil, çünkü çiftçi mevcut borcunu ödeyemiyor” diyen Yıldırım’a göre, çiftçiyi tekrar ve acilen tarlaya döndürecek somut çalışmalar yapılması gerekiyor.

PANCAR ÜRETİCİLERİ ÖNÜNÜ GÖRÜYOR

Erdoğan, bu yılın başında Türkşeker’in 2022 ürünü şeker pancarı alım fiyatını 16 polar için ton başına 800 lira olarak açıklamıştı.

Yıldırım, “Artan mazot, gübreye göre yine yüksek bir rakam değil, ama en azından çiftçi artık önünü görebiliyor. Şeker pancarı için atılan bu adımın acilen ayçiçeği için de atılması gerek. Sonbaharda gübre fiyatlarının yüksekliği nedeniyle buğday üretimi azaldı, o boş bırakılan arazilere derhal ayçiçeği ekilebilir” diyor.

Kaba yem üretenlerin Türkiye’de yaklaşık 4 milyon hektar arazinin ekilmediğini belirttiğini de aktaran Yıldırım, yem fiyatlarının çok artması karşısında kuraklığın hüküm sürdüğü Nijer’de yem bitkisi yetiştirmeyi gereksiz buluyor ve ekilmeyen veya yüksek girdi fiyatları nedeniyle ekilemeyen arazilerin değerlendirilerek, Türkiye’nin yem açığının tamamen kapatılacağını kaydediyor.

Yıldırım, Türkiye’de sürdürülebilir tarım yapacak koşulların sağlanması, girdi maliyetlerinin düşürülerek, çiftçinin zarar ettiği için üretim yapmaktan vazgeçip tarlasını boş bırakmasına yol açan sebeplerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtiyor.

“Türkiye’de 2002 yılında 26,5 milyon hektarlık toplam tarım alanı 2011 yılında 23,6 milyon hektara gerilerken, aynı dönemde ekilen tarım alanı 18,1 milyon hektardan 15,8 milyon hektara geriledi. Türkiye’nin tarım alanları boş dururken Bakanlık girip Sudan’da tarım arazisi kiralıyor” diye ekliyor Yıldırım.

AFRİKA’DA TARIMA ALTERNATİF BİR BAKIŞ

Afrika uzmanı İbrahim Nassir ise, diğer uzman yorumlarından tamamen ayrılarak, Afrika’da tarımsal faaliyetlerin Türkiye ve kıta için karşılıklı yarar sağlayacağını düşünüyor ve son dönemde Türkiye’nin Afrika’ya yönelik izlediği politikanın önemli boyutlarından birinin de tarım olduğunu kaydediyor.

“Afrika, çok verimli toprakları olan bir kıta. Bütün dünya aktörleri Afrika’ya yönelirken sadece enerji kaynakları değil tarım ve verimli toprakları kullanmaya yöneliyor. Almanya’nın Kenya’da çay toprakları var, Etiyopya’dan da kahve tedarik ediyor. Çin ise, her ne kadar henüz tam anlaşmaya varılmasa da, Sudan’da 2 milyon dönümlük araziyi 25 yıllığına talep etti” diyen Nassir’a göre, Türkiye, Afrika’ya yönelik politikasında kazan-kazan politikasını izliyor ve bu da Afrika halkları tarafından kabullenilen bir durum.

“Afrikalılar için Türkiye güvenilir bir ortak. Bu yüzden Türkiye’nin bu konuda yapması gerekenlerden biri, yerel halklara dair yerel politikalar geliştirmesi. Dolayısıyla bu tarım politikalarını yürütürken, Afrika ülkelerinin çiftçileriyle temas kurmak, Afrikalılar tarafından kabul edilebilirliği sağlıyor çünkü Batı’nın tarihsel anlamda yaptığı hatalar Türkiye’nin geçmişinde yok” diyor Nassir.

AYÇİÇEK VE HUBUBAT KONUSUNDA İŞBİRLİĞİ

Öte yandan, Nassir’a göre, Türkiye’nin son dönemde ayçiçek yağı ve hububat konusundaki tedarik zorlukları, Afrika’ya yapılacak tarımın çerçevesini belirleyebilir.

“Bu alanlarda Afrika’da tarım yapılması, hem Türkiye’ye ihraç imkanı sağlarken, söz konusu bölgelerdeki halkların kalkınmasını sağlar ve Afrika pazarına da hitap edecek tarım ürünleri elde edilebilir” diyen Nassir, Afrika’da yükselen pan-Afrikanizm uyanışına da dikkat çekiyor:

“Bu akım, yabancıya karşı bir tepkiyi de beraberinde getiriyor. Türkiye bu hassasiyetlerin farkında, bundan kaçınmaya çalışıyor ki politikasının devamlılığını sağlasın ve güvenilirliğini pekiştirsin. Türkiye tarım konusunda tecrübeli bir ülke. Bu tecrübelerini Afrikalılara aktarmak ve tarımın endüstrileştirilmesine vesile olmak hem Türkiye hem de Afrikalılar için yararlı olur.”

Nassir, iki ülkenin de tarım alanındaki işbirliklerinde bürokratik engeller yaşandığını belirtiyor ve bu konuda büyükelçilikler aracılığıyla sürecin hızlandırılabileceğini kaydediyor.

“Ayrıca Türkiye’ye ihraç etmek yerine Afrika pazarına hitap edecek ürünler üretip hem Afrika pazarına katkı sağlanır, hem de Türkiye’ye ihraç edilerek gıda açısından kendi kendine yeterliliğine katkı sunulur” diye ekliyor.