Bir kez daha öğrenci sendikası girişimi

2007 yılında kurulan ilk öğrenci sendikası Genç Sen uzun süren hukuk mücadelesine rağmen mevzuata uygun olmadığı gerekçesi kapatılmıştı. Bir grup öğrenci bir kez daha öğrenci sendikası kurmak için kolları sıvadı ve başvuru yaptı. İstanbul Ticaret Üniversitesi öğrencisi Buse Sezen sendikayı niçin kurmak istediklerini şöyle anlatıyor: “Sorunlarımızı, taleplerimizi tek tek dile getirdiğimizde bir şey ifade etmiyor. Ortak bir alanda toplanıp, muhatap alınmak istiyoruz. Sendikanın bu işlevi göreceğine inanıyorum.”

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Pazar günü, Taksim meydanda buluştuk. Söyleşi bitince fotoğraf çekme anı geliyor. Gün ışığını arkamıza almışız. Fotoğraf için uygun değil ancak açıyı değiştirecek kadar geniş bir yerde olduğumuz da söylenemez. Alp, “Arkaya Gezi’yi alalım. Terasa çıkalım” diyor. Gördüğünüz üzere arkada Gezi.

Aslı Altınok, İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü 3. sınıf öğrencisi. Buse Sezen, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, 3. sınıf öğrencisi. Alp Tanlası, Yeditepe Üniversitesi, Sosyoloji 4. sınıf öğrencisi.

Öğrenci Sendikası’nı konuşacağız. Fikir nerden çıktı? “Öğrenci Sendikası” ne işe yarayacak? Vesaire…

‘DERDİMİZİ ANLATABİLECEĞİMİZ BİR PLATFORM İNŞA ETME İHTİYACI DUYDUK’

Aslı, “Lise 1’de Gezi direnişine katılmıştım. Az da olsa liseli gençliğin, üniversite öğrencilerinin kaygılarını görebiliyorduk. Oradaki taleplerimizle bugünkü taleplerimiz arasında fark var” diyerek anlatmaya başlıyor. “Geleceksizlik kaygısı, ekonomik problemler biraz daha su üstüne çıkmaya başladı. Üniversitelilerin genel problemi öğrenci hakları mücadelesi ve özgürlük mücadelesiydi ve son olarak geleceksizlik problemi de eklendi.”

Mesela diyor Aslı: “Üniversiteyi bitirdikten sonra ‘iki yıl kesin işsiziz’ diye mezun oluyoruz ya da bunu bilerek okuyoruz. Siyasetin ve ülkenin bizi getirdiği nokta bu. Hep birlikte derdimizi anlatabileceğimiz bir platform inşa etme ihtiyacı duyduk.”

Alp, “Öncelikle Sarı Yelekliler’den ilham aldık” diyor. “Sarı Yelek hareketini isimsiz olarak gördük ama orada öğrenci sendikası vardı. Macron (Fransa’nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron) öğrenci sendikasını işin daha gerisine itmek için, ‘Biz mülteci öğrencilerin ödeyeceği ödenekleri artıracağız ama Fransız öğrencilerinin artırmayacağız’ demişti. Bu şekil bölmeye çalıştı ama öğrenci sendikası oradaki öğrencileri mücadele içinde tuttu.”

SENDİKANIN HENÜZ BİR YERİ YOK, DAYANIŞMA KAMPANYASI DÜZENLENECEK

“Öğrenci Sendikası” için yasal başvurular yapılmış. Sendika kurabilmek için 20 sigortalı çalışanın aynı iş kolunda olması yeterli. Sendika resmi üyeliği sadece sigortalı çalışan öğrenciler için olabiliyor. Alp, öğrencilerin daha çok mağazalarda, şirketlerde, atölyelerde çalıştığını söylüyor: “10. iş kolundaki mağazalar en sık rastlanan yer bizim için.”

Ancak diğer öğrenciler için, “Öğrenci Sendikası” kitle örgütü gibi resmi olmayan bir üyelik tarif ediyor. Sendikanın tüzüğü avukatlarla birlikte hazırlanmış.

Devamını Aslı anlatsın: “Sendika üyeliği sadece sigortalı çalışan işçiler için olabiliyor. Biz de iki tip üyelik işletiyoruz sendikamızda. Resmi üyelik ve kitle örgütü biçimindeki herkese açık olan üyelik. Resmi üyelik sigortalı çalışan ve aynı zamanda öğrenci olan kişiler için. Ben mesela cafelerde çalıştığım ya da özel ders verdiğim için sigortalı olamıyorum. Aynı şekilde çalışmak isteyip iş bulamayan, benim gibi düzensiz işlerde çalışan ama bizimle birlikte mücadele etmek isteyen arkadaşlarımız da var. Dolayısıyla, kapımız bütün öğrencilere açıktır.”

Öğrenci Sendikası’nın henüz bir mekânı yok. Bu yüzden dayanışma kampanyası düzenlemeyi düşünüyorlar. Burasını büyük harflerle yazmış olduğumu farz edin.

‘TEK TEK DİLE GETİRDİĞİMİZDE FAYDA ETMİYOR’

Buse Sezen, hukuk öğrencisi. Sendika çare olacak mı diye soruyorum. Köydeki ihtiyarların mürekkep yalamış torunlarını görünce memleketin halini sorması gibi… Soruma yanıt vermeden önce bahsetmek istediği Türkiye’deki hukuk eğitimi.

Sendikanın henüz bir yeri yok

“Kemal Gözler hocamız Ekim ayında bir rapor yayınladı. ( http://www.anayasa.gen.tr/hukuk-ilahiyat.htm ) Türkiye’de şu an toplamda 132 tane hukuk fakültesi var. Bunların 67’si faal olarak eğitim veriyor. 67 hukuk fakültesinin, 19’unun dekanı hukukçu değil. Ağırlığı ilahiyatçı olmakla birlikte aralarında maliye, kimya, veteriner gibi farklı meslek kollarında olan insanlar var. Böyle dekanların kadrolarıyla hukuk eğitimi almak zaten başlı başına bir sorun. Zaten bir çok özel üniversitede profesör yok. 3- 4 kişilik bir kadroyla yürütülen hukuk eğitimi var.”

Hukuk mezunlarının 6 ay gibi bir süre staj yapması gerekiyor. Bu süre içinde “Stajyerler avukatların yasal olarak çalışma izinleri yok” diyor Buse. “Fakat stajyer avukat bir insan” diye ekliyor.

“Barınması gerekiyor, yemesi, içmesi… Dolayısıyla para kazanması gerekiyor. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra çalışması yasaklanan bir insanın acaba nasıl geçinmesi bekleniyor?”

Öğrenci Sendikası’na gelince Buse konuyu şöyle bağlıyor: “Bu söylediklerim bütün hukuk fakültesi öğrencilerinin sorunu ama tek tek dile getirdiğimizde bir şey ifade etmiyor. Ortak bir alanda toplanıp, muhatap alınmak istiyoruz. Sendikanın bu işlevi göreceğine inanıyorum.”

‘AİLELER, BORÇLANARAK ÇOCUKLARINI VAKIF ÜNİVERSİTELERİNE GÖNDERİYORLAR’

Alp, vakıf üniversitesinde öğrenci. Ezber bir imajdan bahsediyor. Bu üniversitelerde de ekonomik gerginliğin hissedildiğini dile getiriyor: “Vakıf üniversitelerinin yeni yeni açılmaya başladığı yıllar gibi değil. Üst gelir grubuna hitap halinden biraz daha taşmış durumda. Öğrencilerin bir kısmı, ailelerin başka şehire göndermek istemeyip, o ödemeyi biz İstanbul’da karşılayabiliriz dediği öğrenciler. Kendi olanaklarından kısıp hatta borçlanarak çocuklarını vakıf üniversitelerine gönderiyorlar.”

Sendika için beş gün önce çağrı yapılmış. Çalışmalarımıza dahil olmak ister misiniz, bizimle tanışmak ister misiniz diye… İlk üç günde, 25 şehirden 130 mesaj almışlar.

Örgütlenmeden çekinenlerin olup olmadığını soruyorum. Aslı anlatıyor: “Çağrımızdan sonra birçok kişi yazdı. Sonra mesaj kutusundan geri dönüş yapıp, ‘Sendika üyeliği KPSS’de benim karşıma çıkabilir. O yüzden talebimi geri çekmek istiyorum’ diyenlerle karşılaştık. Sorun şu ki; yan yana gelemezsek çok daha fazla baskıyla karşılacağız. Sendikanın mantığı; var olan sorunların taleplerini örgütlü bir şekilde savunmak, bunun mücadelesini yürütmek.”

‘HER BÖLÜM İÇİN TALEPLERİ ALT ALTA SIRALAYALIM’

Aslı, çekincesi olan öğrenciler için sendikanın işlevini şöyle anlatıyor:

“Örneğin ben psikolojik danışmanlık okuyorum. Benim önüme iki seçenek sunuyorlar. Ya okulu bitirdikten sonra öğretmen olacaksın ki bunda atanamama, KPSS sıralarında bekleme gibi bir şey var. Ya da yüksek lisans yaparak, psikolog olabilirim. Bu eğitim için 60-70 bin para isteniyor. Çok az öğrenciye burs veriliyor. Hadi kredi çektin ya da burslu okudun… Sahaya indiğinde kullanabileceğin testlerin sertifikalarını alabilmek için her bir teste 3 bin lira verip, sertifikasını alman gerekiyor. Her bölümün böyle problemleri var. Biz de diyoruz ki; çeşitli akademisyenleri, o meslek alanındaki ağları bulalım. Odalarla görüşelim ve tüm bu süreçlerin ücretsiz olmasını sağlayalım. Her bölüm için bu talepleri alt alta sıralayalım ve öğrenciler bir araya gelip, bu talepler için dayanışma örelim.”

Oturduğumuz yer mekanın balkonu. Hava aksi gibi soğuk. “Üşüdünüz mü?” diye sorunca Aslı, “Konuşurken ısınıyoruz” diyor.

Aslı, Buse ve Alp… Düzensiz çalışıyorlar. Para bitince, dışarıda buluşmuyorlar. Alp’in sınav haftaları için yorumu enterasan: “İçten içe mutlu olduğumuz oluyor. Evet, bu hafta para cepte kalıyor diyorum.”

Alp, “Yazlar bizim için süper tatil zamanları değil” diyor. Bir firmada şoförlük dahi yapmış. Aslı ve Buse aynı zamanda lise arkadaşı. “Lise yıllarımızdan beri sömürünün içindeydik” diyor Buse.

Sohbetin bir yerinde “Türkiye’den gitmeyi düşünüyor musunuz?” diye soruyorum. “Gitmeyi düşünseydik, bu işlere bulaşmazdık” diyor Alp.