Ramazan Özkaya: Balıkçılık 48 yıllık bir kanunla yönetilmeye çalışılıyordu

Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya, üç tarafı deniz ile çevrili olan Türkiye'de balıkçılığın 48 yıllık yasa ile yönetildiğine dikkat çekiyor ve yeni düzenlemeden umutlu olduklarını söylüyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ile özellikle kaçak balıkçılığa ilişkin çok sert yaptırımlar geldi. Kanuna göre kaydı olmayan bir tekne denizde görülürse el konularak imha edilecek yada kullanılması için üniversitelere bağışlanacak. Yasa kaçak balıkçılık yapan teknelere el konulmasını ve bir daha aynı teknenin balıkçılık yapmasının engellenmesini öngörüyor.

Yeni kanunun neler getirdiğini Su ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (Su-Koop) Başkanı Ramazan Özkaya ile konuştuk. Özkaya kanunun bölgesel balıkçılığı getirdiğini ifade ederek “dört denizimiz dördü de farklılık gösteriyor. Tuzluluk, sıcaklık, balık türü farklılığı var. O zaman her bölgeye göre bir balıkçılık sistemi gelebilir. Yasanın en büyük özelliği ise bakanlık istediği zaman tekne boylarına, av araçlarına ve motor güçlerine engel oluyor” dedi.

Su Ürünleri Kanunu'nun 18 maddesi mecliste oylanarak değişti ve Resmi Gazete'de yayınlanınca da yürürlüğe girecek. Değişen maddeleri ayrıca konuşacağımız ama bu değişiklik hakkındaki genel görüşünüzün ne olduğunu öğrenmek ile başlamakta fayda var. 

Ülkemiz balıkçılığı 48 yaşındaki bir kanunla yönetilmeye çalışılıyordu. Yaklaşık 50 yıllık bir süreden bahsediyoruz. Ticari değeri olan stokların ancak yarısını avlama kapasitesine sahip bir avcı filosunun var olduğu bir dönem de çıkan bir kanunla günümüz balıkçılığını yönetmek mümkün değildir.

Bu geçtiğimiz yarım asırda canlı doğal kaynaklar gerek tür gerekse büyüklük bakımından azalırken av filomuz ters orantılı olarak büyümeye devam etti. Günümüzde mevcut stokların 15-20 katı büyüklükte av kapasitesine sahip olan bir avcı filomuz var. Kaynak büyüklüğü azalmadan sabit dursaydı bile mevcut kanunla balıkçılığı yönetmek mümkün olmazdı.

Tekne sayısı ve büyüklüğüne sınırlama getirilebilecek

Üstelik sadece kaynakla ters orantılı büyüyen bir av kapasitesi artışı ile karşı karşıya değiliz. Bir yandan kentleşmenin getirdiği problemler, deniz suyunun biyolojik ve kimyasal olarak kirlenmesi, son 20 yıldır etkisini daha fazla hissettiren trajik iklim değişikliği ve aşırı avcılığın olumsuz etkileri de göz önüne alınırsa tablonun ne kadar vahim olduğu daha net anlaşılacaktır.

Mevcut kanun ile balıkçılığın içine düştüğü bu darboğazdan çıkmak mümkün görünmüyordu. Biz merkez birlik olarak tam da bu nedenle uzun zamandır Su Ürünleri Kanunu'nun günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesini talep ediyorduk.

Tam olarak ne talep ediyordunuz. Sizin talepleriniz yasada nasıl yer aldı?

Modern bir balıkçılık yönetimi üç temel ilkeye dayanır. Avcılığın planlanması, yapılan avın kayıt altına alınması ve yasa dışı avın engellenmesi. Mevcut kanun statik yapısı nedeni ile bu üç ilkeye göre de yönetime izin vermiyordu. Avcılığın planlanmasında balıkçılığı yöneten resmi otorite kanun ile sınırlanmıştı. Boy, tür, saha, derinlik ve benzeri alanlarda kararlar alabilse de bölgesel balıkçılık, toplam av kotası ve kotanın dağıtımı ve benzeri alanlarda bir tasarrufta bulunması mümkün değildi. Yani eski kanunla avın planlanması önünde hukuki zorluklar vardı. Yasa dışı avcılık ise sadece bizim ülkemizin değil tüm dünyada avcılık yönetimlerinin en büyük sorunlarından birisidir. Yürürlükte olan kanun yasa dışı avcılıkla mücadelede ciddi zafiyetlerin başlıca sebebi idi. Yasa dışı avcılık ile mücadelede önemli bir adım atıldığını şimdiden söyleyebiliriz. Bu değişikliklerin net bir fikir vermediği tek konu avcılık kayıtlarıdır. Yine de bir şey söylemek için erken. Kanunun uygulanmasını “Su Ürünleri Yönetmeliği” ile daha net göreceğiz. Sonuçta yasakların, cezaların ve tanımların belirlendiği bir çerçeve değişiklikle karşı karşıyayız. Bütün bu değişiklerinin içini dolduracak olan yeni çıkacak olan yönetmeliktir.

Yeni yasada eskisinden farklı olarak ne gibi yenilikler var?

En önemli değişikliklerden birisi bölgesel balıkçılık yönetimi. Yasanın eski hali ile bu uygulama mümkün değildi. Artık mümkün hale geldi. Yeni yasa ile birlikte idare “örneğin Marmara Denizi'nde” tekne boyu, makine gücü, av aracı türü ve büyüklüğü gibi konularda kısıtlamalar getirebilecek. Hatta avlanma sürelerini bile ihtiyaca göre düzenlemesi mümkün olabilecek. Bu önemli bir değişikliktir. Marmara’yı, Karadeniz’i, Ege ve Akdeniz’i kendi özellikleri ve ihtiyaçlarına göre yönetmek avcılık düzenlemeleri yapmak mümkün olacak.

Bence en önemli hususlardan birisi de yasa dışı avcılıkla mücadelede sonuç alıcı yaklaşımdır. Marmara ve Ege denizinin kanseri haline dönüşen Şebeke/korsan Trol, ticari avlanma ruhsatı olmadan yapılan ticari avcılık, ava kapatılmış yada kısıtlanmış hassas ekosisteme sahip bölgelerde yapılan ihlallerin engellenmesi bu değişikliklerle mümkün olacak. Açıkçası ülkemizin yasa dışı avcılık sorunun marjinalize olacağını ve balıkçılık yönetimi açısından yarattığı olumsuz etkinin bir iki yıl içinde ortadan kalkacağına inanıyoruz.

Balıkçı barınaklarının kullanımı ile ilgili şikayetler vardı. Gerçek balıkçıların mağdur olduğu amacı dışında kullanıldığı iddia ediliyordu.Sanırım bu konuda da bir düzenleme var.

Yeni düzenleme ile gelen önemli bir başka husus ise balıkçı barınaklarla ilgili yeni yaptırımlar. Balıkçı barınakları özellikle büyük şehirlerde çeşitli sebepler ile balıkçıya yeterince hizmet verememekte idi. Denizler de var olan sportif yada gezi amaçlı özel teknelerin sayısında ki aşırı artış gerek tekne bağlama yerlerinin yetersizliği gerekse de Marinalardaki aşırı yüksek fiyatlar bu teknelerin balıkçı barınaklarına yönelmesine sebep olmuştu. Yeni yasa barınak işleten kooperatiflere öncelikli kullanım hakkının balıkçıda olduğu barınaklarda balıkçının mağdur edilmesi durumunda ciddi cezalar getiriyor.

Bir diğer husus ise ceza miktarlarındaki caydırıcı artıştır. Yasa dışı avcılıkta İdeal olan hem denetleme altyapısının etkinliği hem de cezalardaki caydırıcılıktır.

Balık stoku azaldı ama av filosu giderek büyüdü

Bu yasa ile birlikte caydırıcılık konusunda çok önemli adımlar atıldı. Şebeke/korsan Trol faaliyetlerinde hem tekneye el koyma ve teknenin imhası hem de suçun tekrarlanması halinde hürriyeti bağlayıcı ceza geldi. 2004 yılında kaldırılan hapis cezası tekrar uygulamaya konuldu. Şimdiden söyleyebiliriz ki bu büyük beladan çok kısa bir sürede kurtulacağız.

Siz yapılan değişiklikleri olumlu buluyor ve işe yarayacağına inanıyorsunuz. Peki size göre oylanan taslakta hiç eksik yok mu?

Dediğiniz gibi biz merkez birlik olarak bu değişiklikleri olumlu doğru buluyoruz. Sorunuza gelince; elbette bize göre eksiklikler de var.

Örneğin “küçük ölçekli geleneksel balıkçılığın tanımı ve korunması” kanun ile güvence altına alınmalıydı. Ülkemizin en önemli kültür ve ekonomi topluluklarından birisi olan Geleneksel Balıkçı topluluğu her geçen yıl biraz daha küçülmekte ve neredeyse yok oluşa doğru sürüklenmektedir. FAO ve GFCM hem tüm dünyada hem de Akdeniz çanağında geleneksel balıkçılığın korunması için radikal programlar önermektedir. Biz 3 tarafı sularla çevrilmiş bir yarım ada da yaşıyoruz ve tarih boyun kurulan tüm medeniyetler bu yarım adanın kıyılarında kurulmuş ve bu yarım adanın en eski tarihi topluluğu da geleneksel balıkçılarıdır.

Su Ürünleri ile ilgili lisans düzeyinde meslek eğitimi almış olanların yönetimi ve özlük hakları kanunla güvence altına alınmalıydı.

Balıkçılık gelirlerinin adil dağıtımı güvence altına alınmalıydı.

Tüm bu eksikliklerine rağmen kanunda yapılan düzenlemeleri çok önemli buluyoruz. Bu değişikliklerle birlikte sürdürülebilir balıkçılık konusunda sağlam bir adım atıldığına inanıyoruz.