KHK'li öğretmen kanserden hayatını kaybetti: 28 yıl öğretmenlik yaptı

İhraç edildikten 6 ay sonra kanser teşhisi konulan 28 yıl Tarih Öğretmenliği yapan Salman Taş, geçtiğimiz günlerde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Taş'ın ardından Eczacılık Fakültesi'nden yeni mezun olmuş ve Tıp Fakültesi'ne de yeni başlamış iki çocuğu ile eşi kaldı...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Mersin'de Eğitim Sen üyesi olan Tarih Öğretmeni Salman Taş, 4 gün önce tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Taş'a ihraç edildikten 6 ay sonra kanser teşhisi konulmuştu. 28 yıl boyunca Edirne, Bingöl, Tarsus Mersin gibi yerlerde öğretmenlik yapan Taş, 2017 Şubat ayında yayımlanan 686 Sayılı KHK ile öğretmenlikten ihraç edildi. Her KHK'li gibi ekonomik ve psikolojik sorunlar yaşayan Taş'ın durumu ihraç edilen binlerce KHK'liden farklıydı. Çünkü bir çocuğu Tıp Fakültesi'ni yeni kazanmış, diğer çocuğu da Eczacılık Fakültesi'nden yeni mezun olmuştu.

'UMUTSUZ DEĞİLDİK'

Taş, Türkiye'nin birçok ilinde 28 yıl boyunca liselerde Tarih Öğretmenliği yaptı. En son görev yeri Mersin'de öğretmenlik yaparken, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tüm Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yayımlanan KHK ile Taş da binlerce kamu görevlisi gibi ihraç edildi. İhracının üzerinden 6 ay geçtikten sonra kanser teşhisi konulan Taş, 58 yaşında hastalığa yenik düşerek hayatını kaybetti.

Taş'la aynı KHK ile ihraç edilen Biyoloji Öğretmeni Fikret Kınay, bu süreçte Taş'a en yakın isimlerden biri. Kınay, Taş'ı şöyle anlatıyor: “Öğrencileri tarafından çok sevilen bir Tarih Öğretmeni'ydi. Branşına çok hakim bir öğretmendi. Bu özelliğiyle de etrafında bilinir bir isimdi. Tarihle ilgili bir konu olduğu zaman danışacağımız ilk kişi Salman hocaydı. Demokrat ve sol bir insandı. Sendikanın düzenlediği eylemlere yıllarca birlikte katıldık. Eşi çalışmıyordu. Ailesi ile birlikte mutlu bir hayatı vardı. İhraç edilmeden önce kendi aramızda ihraç edilebileceğimizi konuşuyorduk. Ama umutsuz değildik. Sonunda aynı sayılı KHK ile ihraç edildik. Emekliliğimizi isteyelim dedik. Ama ısrarla 'Biraz daha bekleyelim' diyordu. Emekliliğimizi sonunda isteyebildik. Bu konuda bir sorun yaşamadı. Ama ben biraz daha şansızdım. Ancak dava açarak emekliliğimi alabildim.”

Salman Taş (solda) ve Fikret Kınay (sağda)

'İŞ BULMAYA ÇALIŞTIK AMA İKTİDARIN KORKUSUYLA...'

Kınay, “Salman hocayla ortak özelliklerimizden birisi de eşlerimiz çalışmıyordu. İhraç edildiğimizde çocuklarımız da okul çağındaydı” diyor ve ekliyor: “İhraç edildikten sonra ekonomik sorunlar yaşadık. Sendikamızın ve dostlarımızın desteğiyle ayakta durmaya çalıştık. İş bulmaya çalıştık. Ama öğretmenlik dışında yapabileceğimiz başka bir iş yoktu. Siyasi iktidarın korkusundan dolayı özel eğitim kurumlarından da olumlu yanıt alamadık. İş bulanlar, kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışanlar... Çoğu arkadaşımız da geçimini böyle sağlamaya çalıştı. Ekonomik olarak boşluğa düştük. İkimiz de birbirimizden kopmadık. Birbirimize destek olduk, dayanışma gösterdik."

'TARİH ANLATIRKEN HERKES ONA ODAKLANIRDI'

Taş'ın şu an 20 ve 25 yaşlarında iki çocuğu var. Biri Tıp Fakültesi 1'nci sınıf öğrencisi diğeri ise Eczacılık Fakültesi'nden yeni mezun oldu ve iş arıyor. Kınay, özellikle ihraç edildikten sonra sık sık KHK'liler olarak bir araya geldiklerini söylüyor. Kınay'ın anlattıklarına göre bir araya gelindiğinde en çok konuşulan konular tarih, felsefe ve siyaset olurdu. Kınay, Taş'la ilgili unutamadığı bir anılarını şöyle sözlerle anlatıyor: “Tarih konusu açıldığı zaman Salman konuşmaya başlar ve hiç ara vermezdi. Bir gün yine derin bir tarih konusuna dalmıştı, ha bire anlatıyordu. Ben çayımı ve tabağımdaki pastaları bitirmiştim. Salman ise konuşmadan dolayı henüz pastaları bitirememişti. Arada bir tabağından bir pasta alıyor, onu bitirene kadar 10-15 dakika geçiyordu. Tatlı pastalarla pek arası yoktu. Tuzluları tercih ederdi. Çok derin tarihi bir konuda herkes ona odaklanmış, dikkatle dinlerken, Salman'ın tabağındaki tatlı pastalardan birine göz dikmiştim. Sonunda dayanamadım ve 'bir dakika' dedim 'orada bir parantez açabilir miyiz?' diye sordum. Herkesin gözleri bana döndü. Ortam sessizleşti. Salman'ın anlattığı tarih konusuyla ilgili bir düzeltme yapacağımı veya itiraz edeceğimi düşündüler. Ama ben Salman'a dönerek o tabağındaki tatlı pastayı yiyip yemeyeceğini sorunca bir kahkaha tufanı koptu. Onun tatlılarla pek arası yoktu. Ailece dostlarımızla bir araya geldiğimizde onun yanına otururdum. Çünkü tatlıları hep ben yerdim...”

Salman Taş (En sağda)

'BU ACIYI YAŞATANLARIN HESAP VERMESİ İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ'

Taş'ı en iyi bilen ve bu süreçte yanında yer alan başka bir isim ise Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu oldu. Muşlu, Taş'ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadıklarını anlatırken şöyle devam ediyor: “Salman hocamız naif bir öğretmendi. Öğrencileri kendisini çok sever. Ölümünden en çok etkilenenler de öğrencileri oldu. Öğrencisine sevgi dolu, çevresine nazik biri olan arkadaşımız gördüğü haksızlıklar karşısında daima dik durabilen karakteri vardı. Sendikal örgütlemede, eğitim emekçilerinin haklarını her zaman savunurdu. Oldukça çalışkan biriydi. Sendikal örgütlemeden dolayı ve iş yerlerinde gördüğü usulsüz uygulamalardan dolayı hedef haline geldi. Başka bir yapılanmayla, örgütle ilgili bırakın bir ilişkisini demokrasiyi, bilimi savunan ve bu yapılara karşı savaş vermiş biriydi. Haksız, hukuksuz yere ihraç edildi.”

Sinan Muşlu

Muşlu, ihraç sürecinin sadece ihraçla kalmadığını ve yurttaşlık haklarının da ellerinden alındığını belirtiyor: “Çalışma hakkı, seyahat etme hakkımız yok. Devletin bakanları 'ağaç kabuklarıyla beslesinler' diyerek dalga geçtiler. Bu arkadaşımızın eşi de çalışmıyordu. Bir çocuğu Eczacılık Fakültesi'nden yeni mezun oldu. Diğer çocuğu da Tıp Fakültesi'ne yeni başladı. Bu şartlarda maddi ve manevi desteğimizi sunmaya çalıştık. Acımız büyük. Ama bu acıyı yaşatanların da elbette bir gün hukukun önünde hesap verebilmesi için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz."