Uzundere'de jeotermal nöbeti: Buraların çürük yumurta kokmasına izin vermeyiz

İzmir'in Uzundere mahallesinde jeotermal santral yapılmasına karşı çıkan bölge halkı nöbete başladı. Santrali kuracak şirket bölgeyi tamamen terk edene kadar nöbete devam edeceğini belirten Uzundereliler, "Aydın’dan sonra şimdi de İzmir’e girmeye çalışıyorlar. Oradaki insanlar çevreye yayılan çürük yumurta kokusundan kusuyor. Böyle bir şeye asla izin vermeyeceğiz’’ diyor.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir'in Karabağlar ilçesi sınırları içerisinde yer alan Uzundere mahallesinde özel bir şirket tarafından açılmak istenen jeotermal santral kuyularına karşı bölge halkı nöbet başlattı. Bakanlıkla ve valiliğin mahkeme sonuçlanana kadar sondaj çalışmasına başlanmayacağına dair yaptıkları sözlü açıklamaya güvenmediklerini söyleyen Uzundere köylüleri  jeotermal santral kuracak olan şirket bölgeyi tamamen terk edene dek eylemlerini sürdüreceklerini söylüyor.

KÖYLÜLER YİYECEK VE ODUN GÖTÜRÜYOR

Uzundere köylüleri santral kuyusunun bulunduğu alanda dönüşümlü olarak 7 gün 24 saat nöbet tutanlara evlerinden çay, kahve, yemek ve meyve götürüyor. Bazı köylüler de nöbet tutanların üşümemisi için evlerinden odun taşıyor

Uzundere köyünde açılmak istenen jeotermal sondajlarının projede yer almayan bir noktada yapılmak istenildiğini aktaran Mehmet Türkeli, şunları anlatıyor.

Jeotermal santrale karşı nöbet tutan köylüler, bakan ve valinin sözüne güvenmediklerini belirtiyor.

'MATEMATİK ÖĞRETMENİYİM AMA MATEMATİK ÇALIŞMIYORUM BU KADAR'

“Olmayan bir noktada kaçak köçek işler yapıyor ve buraya hileli bir şekilde girmeye çalışıyorlar. Biz de köylüler olarak buraya girmelerinin hukuksuz olduğunu belirtip makinelerini alana sokmuyoruz. Çalışmak istedikleri alan proje dosyalarında olmadığı gibi bizim yaşam alanlarımıza çok yakın. Birileri rant elde edecek diye kimse bizi burada zehirleyemez. Burası halkın yaşam alanı. Onları buraya kesinlikle sokmayacağız. Bütün köylü bir olduk, jeotermalin zararları nelerdir, hepsini araştırıyoruz. Ben matematik öğretmeniyim ama matematik çalışmıyorum bu dersi çalıştığım kadar. Aydın’dan sonra şimdi de İzmir’e girmeye çalışıyorlar. Oradaki insanlar çevreye yayılan çürük yumurta kokusundan kusuyor. Böyle bir şeye asla izin vermeyeceğiz, burası ikinci bir Aydın olmayacak.’’

BU BİR 'YAŞAMA TUTUNMA' OLAYI

Kendisini 'burada yaşayan organik insanlardan biri' olarak tanımlayan Binnaz Çetin köyünde insanlar dahil her şeyin doğal olduğunu söylüyor:

“Etrafınıza baktığınızda her şeyin doğal olduğunu görebilirsiniz. İnsanlar, yaşam tarzları, insanlara bakışları… Uzundere’de hiçbirimiz, bir şeylerin yanlış ilerlemesine izin vermeyeceğimiz gibi onların yanlış uygulanmasına da izin vermeyen insanlarız. Yani bu bir sağ, sol meselesi değil. Bu bir yaşama tutunma meselesi. Bu yaşama tutunma olayında elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Biz mahalleli olarak insan odaklıyız. Burada sadece Uzundere köylüsü yaşamıyor. Buraya dışarıdan gelen herkesi içimize aldık. Sadece kendi haklarımızı değil onların da haklarını savunuyoruz.’’

Köylüler santralin bölgedeki doğal yaşam alanlarını yok edeceğini belirtiyor.

'BURADAKİ BÜTÜN DOĞAL ÜRÜNLER YOK OLACAK'

Çetin’e yapılmak istenen jeotermal tesislerin, doğal yaşam alanına doğrudan zarar vereveğini belirtirken şunları anlatıyor: “Jeotermal dedikleri şey, yerin bin metre aşağısından başlıyor ve yukarı doğru fışkırması söz konusu. Bu fışkırma gerçekleşirken yerin altındaki tüm radyoaktif maddeler yerin yüzeyine çıkmaya başlıyor. Her ne kadar ‘havuz yapılacak bu maddeler yüzeye çıkmayacak’ deseler de çok iyi biliyoruz ki hepsi yukarıya çıkacak ve orada bulunan bütün doğal ürünlerin yok olmasına sebep olacak! Bizim orada yaşam alanlarımız var. Orayı mera olarak kullanan insanlarımız var. Hayvanlarımız orada otluyor. Tam kenarındaki, yer altı suyunu kullanıyoruz. Bunların yeri yerleşim yeri olmamalı. Biz, buna hayır diyoruz. O yüzden aklımızın erdiğince, elimizden geldiğince mücadelemizi sürdüreceğiz.’’

ETTEN DUVAR OLURUZ

Uzundere Köyü Organik Pazarı’nın başkanı Göğfer Konuk ise şunları söylüyor: “Bizim köyümüz 400 senelik bir köy. Köyümüze jeotermal kurulmasını istemiyoruz. Köyümüzün doğal kalmasını istiyoruz. Bizim bütün geçmişimiz burada. Biz her şeyi burada yetiştiriyor, kendi ürettiklerimizi satarak geçiniyoruz. Bütün köy halkı birlik olduk, nöbet tutanlara 24 saat hizmet veriyoruz. Hatta biz köyün kadınları olarak erkeklere 'siz geri çekilin' dedik. Kadının elinden hiç bir şey kurtulmaz. Bilsinler ki; bu köyü onlara vermeyiz; gerekirse makinelerin önüne yatar, el ele tutuşur, etten duvar oluruz.’’